Gündem yoğun. Milletin ekonomik ve sosyal sorunları, kimsenin umurunda değil.

Ancak PKK lideri Abdullah Öcalan’ın geleceği ve ‘umut hakkı’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çok umurunda!?

Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te partisinin grup toplantısında sarf ettiği, Öcalan’ın içeriden çıkarılarak, Meclis’e gelip PKK ile ilgili mesajlar vermesini istediği ‘umut hakkı’ açıklaması sonrası kulislerdeki hareketlilik sürüyor.

Bahçeli’nin Öcalan gündemli bu hareketliliği, terörle iltisaklı olması iddiasıyla Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan alınarak yerine kayyım atanan Ahmet Türk'ü, DEM Partili Pervin Buldan'ı ve Sırrı Süreyya Önder’i dün Meclis’teki odasının kapıda karşılamasıyla devam etti.

Böylece geçen iki seçimde Millet İttifakı’nı PKK ile işbirliği yapmakla suçlayan Erdoğan ve Bahçeli, seçimlerde kullandıkları dilin aksine keskin ‘U’ dönüşü yaparak Öcalan ve DEM Parti’ye kapılarını sonuna kadar açmış oldu.

Çünkü Cumhur İttifakı'nın iki lideri, 2023’teki genel seçimlerde ve 2024 mahalli idareler seçimlerinde PKK ve DEM Parti’nin Altılı Masa’nın 7. gizli ortağı olduğu yalanını ortaya atmışlardı. Bu yalanı, toplumun gözünün içine baka bak her fırsatta seçimi kazanma hırsı için dillendirmişler ve toplumu bir yalan üzerinden kutuplaştırmışlardı.

Hatta Bahçeli, 15 Mart 2022 tarihinde partisinin grup toplantısında, Kılıçdaroğlu için “İktidar olduklarında, terörist Demirtaş'ı, Sorosçu Osman Kavala'yı serbest bırakacaklar. Sorarım sana, Öcalan canisini de serbest bırakacak mısın?'' ifadelerini kullanmıştı.

Diğer yandan AKP’li eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise dönemin Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu için ise “PKK ile anlaştığına dair belgeler var elimizde” iftirasını atmıştı. Ve bu yalanı 5 yıldır, son seçimlere kadar kullanmaya devam ettiler.

Şimdi bu portrede ne var peki?

Bahçeli’ye göre dün ‘İmralı Canisi’ olan Öcalan, bugün Meclis’te konuşma yapması gereken bir kanaat önderi, hatta meşru bir milletvekili, hatta DEM Partisi’nin genel başkanı olarak görülmesinde de beis görülmeyecek bir noktaya geldi.

Ne enteresandır ki zaten üçlü koalisyon döneminde Öcalan’ın asılmasını da engelleyen yine Bahçeli’ydi.

Bütün bunlar göz önünde cereyan ederken, kimse Cumhur İttifakının iki liderine ‘Siz seçimlerde muhalefeti PKK ile işbirliği yapmakla suçladınız, şimdi sizler PKK ve onun lideriyle hangi hakla masaya oturuyorsunuz’ diyen kimse yok neredeyse. Ayrıca medya üzerinden toplumu, ikna etme çalışmaları başladı bile.

Yaşanan gelişmeler gösteriyor ki Cumhur İttifakı’nın iki liderinin Öcalan’ı Meclis’te konuşturma cüreti, aslında Türkiye’ye maddi-manevi büyük maliyetlere neden olmuş bir terör örgütünün normalleştirilmesinden başka bir şey değil.

PKK’yı Altılı Masa’nın 7. ortağı olarak masa altında olduğunu söyleyenler, attıkları bu adımlarla örgütü, Cumhur İttifakı masasının tamda ortasına oturtmuş oluyor böylece.

Bu vahim tutarsızlığın, millet nazarında sandıkta mutlaka bir karşılığı olacaktır.

Her şeyi kendisinden başkasına meşru görmeyen bir siyasi anlayış, devletin hukuk başta olmak üzere bütün alanlarında sefaletin ve irinin akmasına neden olur.

Çünkü yalanı ve çirkinliği bu kadar bol olan bir siyaset, millete ve bu milletin evlatlarına örnek teşkil edebilir mi? Edemez.

Bütün bunlar ülke siyasetinin, her bakımdan arınmaya ihtiyacı olduğunu gösteriyor.