YENİ SAVAŞLARIN GİZLİ YÜZÜ:
ÖZEL ASKERİ ŞİRKETLER
HAZIRLAYAN: Yrd. Doç. Dr. Filiz Çulha ZABCI
GİRİŞ
Soğuk savaşın ardından, ?yeni dünya düzeni? olarak adlandırılan dönem, hegomonik bir
güç olarak beliren ABD?nin ?büyük vaadi? ile başladı: ?Demokrasiyi dünyada yaygınlaştırmak?. Bu
?büyük? vaad, yoksulluk, adaletsizlik ve şiddet dolu bir dünyayı kurmak biçiminde gerçekleşti ve
iki ?siyasi/askeri? araca dayandı: İnsani müdahale ve yönetişim.
?İnsani müdahale?, 90?lardan itibaren ABD?nin ve diğer güçlü ülkelerin, NATO ve BM ile birlikte
başka ülkelere gerçekleştirdikleri her müdahalenin ?kılıfı?nı oluşturdu. Bu ad altında yapılan
askeri harekatlar, işgaller, insani değerlere, adalete, özgürlüğe ?evrensel? bir katkı olarak gösterildi.
90?lar boyunca gelişen başka bir sözcük daha oldu :Yönetişim. Gittikçe eşitsizliklerin arttığı,
ABD?nin hegomonyasını yaydığı, uluslararası sermayenin kuytuda kalmış her köşeye ve dokunulmamış
her alana sızmaya çalıştığı bir dönemde, uluslararası planda hükümetlerin, uluslararası
kuruluşların ve sivil toplum temsilcilerin eşit düzeyde katıldığı bir müzakere ortamından söz
edilmeye başlandı. Dünya Bankası?nın geliştirdiği ?iyi yönetişim? ise, borçlu ülkelerin uygulaması
gereken programın ?acı? yüzünü sakladı; hesap verme, şeffaflık, katılımdan dem vurularak, bu
ülkelerde özenilecek bir demokrasi programı uygulanıyor görüntüsü yaratıldı.
Bir yanda ?insani müdahale? diğer yanda ?yönetişim? ile kotarılan büyük ?demokrasi? projesi,
bir anda, 11 Eylül?de İkiz Kulelerin yıkıntıları arasına karıştı. 11 Eylül?de ABD?ye yönelik saldırı, bir
dönemin kapandığının işaretlerini veriyordu. Aslında kapanan ne insani müdahale altında yapılan
askeri müdahaleler ne de yönetişim adı altında bağımlı kılma teknikleriydi. Kapanan dönem, belki
de artık bu tür ?insancıl? ve ?demokratik? bir retoriğe gerek duymadan ya da artık bunun inandırıcı
olup olmadığını dahi dikkate almadan ABD?nin ve yedeğindeki ülkelerin fütürsuz bir biçimde
hareket etme serbestini kendilerinde görebilmeleriydi. Bu yüzden, ?insani müdahale? terimi, ?haklı
savaş? ile yer değiştirdi.
11 Eylül sonrasında ABD?nin ?terörizm?e ve ?serseri devletler?e açtığı savaş, özel askeri
şirketler (private military companies) için de bir dönüm noktası oldu. BM?nin gücünü yitirdiği ve
uluslararası hukukun geçersizleştiği bir dönemde, hukuksal boşluğun bulunduğu bir alanda varlıklarını
sürdüren ve tamamen ?kâr? amacı ile çalışan özel askeri şirketler geniş bir hareket alanı
buldular.
YENİ SAVAŞLARIN GİZLİ YÜZÜ:
ÖZEL ASKERİ ŞİRKETLER
Paralı askerliğin tarihi, savaşın tarihi kadar eski. Özel askeri şirketler ise son on yıla özgü
bir olgu ve gelecekte ?uluslararası güvenlik? sorunun önemli bir parçasını oluşturacaklar. Bu şirketler,
hakkında hâlâ kesin rakamlar bulunmayan ?sır dolu? bir endüstrinin, gizli ilişkilerin düğümlendiği
siyasi ve ticari ağların içinde varlık buluyorlar.
Özel askeri şirketler, global piyasada oluşan özel bir iş türünü yerine getiriyorlar. Bunlar,
kâr amaçlı kuruluşlar ve savaşla ilgili konularda profesyonel hizmet sunuyorlar. Lojistik destek,
taktik saldırı operasyonları, stratejik planlama, gizli istihbarat edinme ve analiz etme, operasyonel
destek, çatışma bölgelerinde savaşma ve savunma, askeri eğitim ve askeri teknik yardım gibi
askeri becerilerin tedarik edilmesi yerine getirdikleri ?hizmetler?. ICIJ?in (International Consortium
of Investigate Journalists) yaklaşık olarak iki yıllık bir araştırma sonucu elde ettiği verilere göre,
dünyada 90?a yakın özel askeri şirket bulunuyor ve bunlar 110 ülkede faaliyet gösteriyorlar. Bu
şirketlerin içinde yer aldığı yıllık 100 milyar dolarlık bir endüstriden söz ediliyor. Özel askeri şirketlerin
kurulduğu ülkeler genellikle Amerika, İngiltere ve Güney Afrika. Çalıştıkları yerlerin başında
ise, Afrika, Güney Amerika ve Asya geliyor (ICIJ, 2002: 2).
Savaş sırasında olduğu gibi savaş sonrasında da Irak, özel askeri şirketler için bir ?altın
madeni? haline gelmiş durumda. The Guardian?ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre, Irak?ta
Pentagon?dan sonraki en büyük gücü bu özel şirketler oluşturuyor. Resmi koalisyon kayıtlarına
göre, İngiltere?nin askeri gücü 9.900 birlik civarındayken, özel askeri güçlerin toplamı 10.000?i buluyor
ya da 10 ABD askerine karşılık 1 özel personel kullanılıyor. Birinci Körfez Savaşı ile kıyaslama
yapıldığında, ateş hattında bulunan özel askeri personelin sayısının on kat artmış olduğu
görülüyor (Traynor, 10 Aralık 2003, The Guardian).
Savaşın özelleşmesi öylesine genel bir eğilim ki ve Irak savaşında öyle bir noktaya ulaşmış
durumda ki, bundan böyle özel askeri endüstrinin kollarını uzatmadığı bir çatışma ya da savaşın
mümkün olmadığı dahi düşünülüyor. Bu endüstri devletlerden aldığı paralar sayesinde gittikçe şişiyor.
Örneğin, ABD, Orta Asya ve Afganistan?ı da içerecek şekilde Irak?a yönelik harcamalarını bu
yıl için 87 milyar dolar olarak kararlaştırmışken, özel askeri endüstriye bu miktar içinden aktarılan
pay 30 milyar dolar olarak belirlenmiş durumda. Yani, ABD?nin askeri harcamalarının üçte bir özel
askeri şirketlere aktarılıyor (Traynor, 2003). Bu durum, önümüzdeki dönemde içinde paranın ve
şiddetin dolaştığı gri bir alanın gittikçe büyüyeceğini gösteriyor.
Daha önce belirtildiği gibi ?paralı askerlik? ve bu anlamda savaşlarda ya da çatışmalarda
?özel? güçlerin kullanımı yeni bir olgu değil. Özel askeri şirketler, paralı asker ticaretinin, ?evrim
geçirmiş, globalleşmiş ve şirketleşmiş? modelini temsil ediyorlar (Singer, 2004). Bu şirketler, global
pazar içindeki güvenlik endüstrisinin yükselen unsurları ve geleceğin güvenlik çerçevesini de
büyük ölçüde etkileyecekler.
1990?larda özel askeri şirketlere yönelik uluslararası ilginin doğuşu, özel askeri şirketler
içinde adı çokca geçen ve çokuluslu maden ve enerji şirketleriyle bağları bulunan Executive
Outcomes?ın 1992?deki faaliyetleri ile birlikte gerçekleşti. Bu tarihten itibaren, akademisyenleri,
hükümetleri ve uluslararası örgütleri içine alan geniş bir çevre bu yapılanmaların ulusal ve bölgesel
güvenlikte yeri ve etkisi üzerine kafa yormaya başladılar. Irak?ta 30 Mart 2004?te Felluce?de
dört Amerikan özel güvenlik şirketinin görevlisinin öldürülmesi, kamuoyunun ilgisinin daha yoğun
bir biçimde bu şirketlere yönelmesine yol açtı. Yapılan çalışmalar, 1990?larda bu tür şirketlerin
hem arttığını hem de dünyanın hemen hemen her bölgesinde çalıştıklarını gösteriyor. Birleşmiş
Milletler?in askeri operasyonları için yeterli fon ve destek bulamamasını, bu şirketlerin varlığını
güçlendiren bir neden olarak sunuluyor. (Jackson, 2002: 31) Elbette, bu özel askeri şirketlerin
gücü ve yayılışı açısından önemli bir neden. Fakat, bu şirketlerin mantar gibi çoğalmaların ve
büyük paralara hükmetlerinin asıl nedeni ABD ve İngiltere gibi güçlü devletlerin, onları jeo-politik
çıkarları için kullanmalarıdır.
Özel askeri şirketlerin en fazla kurulduğu ve hükümetiyle en fazla ilişki geliştirdiği ülke
ABD?dir. Özel askeri şirketlerin, genellikle enerji ve savunma sanayindeki büyük şirketlerin yan kuruluşu
olarak ortaya çıktıkları ve ülke ordularının giremediği ya da girmesinin sınırlandırıldığı bölgelere
kolaylıkla sızabildikleri düşünüldüğünde, bu şaşırtıcı bir sonuç değildir. Nitekim, Balkanlar
ve Kolombiya gibi ABD ordusunun varlığının sınırlandırıldığı bölgelerde, Pentagon özel askeri
şirketlerle sözleşme imzalayarak, onları stratejik amaçları doğrultusunda kullanmaktadır.
Uluslararası hukukta, özel askeri şirketlerle ilgili herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır.
Başka bir deyişle tam bir ?hukuki boşluk? söz konusudur. Aynı zamanda, özel askeri şirketler
genellikle ?çökmüş devletler?de, yani yasal ve kurumsal bir çerçevenin ortadan kalkmış olduğu
ya da yok denecek kadar zayıf olduğu ülkelerde etkinlik göstermektedirler. Geleneksel devlet yapısının
çökmüş olduğu; ancak, çokuluslu şirketlerin ya da güçlü devletlerin ilgisini çekecek denli
enerji kaynakları ya da madenleri zengin olan ülkelerde sık sık karşımıza çıkmaları, özel askeri
şirketlerin ?yeni sömürgeciliğin? bir parçası olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Yeni sömürgecilik
bağlamında özel askeri şirketlerin yerini ve rolünü incelemek, sömürgeciliğin tarihinde paralı
askerlerin kullanımını, sömürgeciliğin geçirdiği değişimi ve bu değişim ile özel askeri şirketlerin
doğuşu arasındaki ilişkiyi araştırmayı gerektirir ki, böyle bir girişim, bu makalenin sınırları dışına
taşar. Bu çalışma, günümüzde gittikçe yükselen ve ilerde çok daha fazla siyasi, hukuki ve etik
açıdan tartışılacağı düşünülen bu yeni fenomenin portresini çizme girişimi niteliğindedir.
I. Özel Askeri Şirketlerin Ortaya Çıkışı
Özel askeri şirketlerin belirişi, son zamanlardaki global ve ulusal düzeydeki siyasal dönüşümlerle
yakından ilgili. Yirmibirinci yüzyılın başlangıcı bize, devlet ve uluslararası sistemle ilgili
geleneksel tanımların ve yaklaşımların sorgulanması gerektiğini gösteriyor. Modern siyasal düşünce,
iç ve dış güvenliği, devletin sağladığı bir hizmet olarak ele alır. Tanımı gereği, egemen
devlet meşru şiddet kullanma tekeline sahiptir ve yurttaşlarının güvenliğini sağlayacak bir sistem
oluşturmakla yükümlüdür (Taulbee, 2002: 1). Örneğin, Weber?in geliştirdiği ve siyasal bilim yazınında
da üzerinde uzlaşılmış devlet tanımı: Meşru şiddet kullanma tekeline sahip güç olarak
devlet. Dünyanın dört bir yanında etkinlik gösteren ve uluslararası örgütler nezdinde de ?belli bir
meşruluk? kazanmış olan devlet dışı aktörler olarak özel askerler veya güvenlik şirketlerinin bu
tanım içinde nerede durduğunu saptamak zor. Bu zorluk, devletin meşru güç kullanma tekeline
sahip olmaktan uzaklaştığı veya yok olmaya başladığı anlamına gelmiyor. Ama, Weberci anlamda,
devleti diğer sosyal ve siyasal örgütlenmelerden ayıran bu ölçüt şimdi soluklaşmaya başlıyor.
Global uluslararası sistem içinde, devlet dışı, özel, uluslararası hukuk içerisindeki yeri belli olmayan,
şiddete dayalı güç kullanan yeni bir olgu ile karşı karşıyayız. Belli devletlere karşı kullanıldığı
kadar, belli devlet çıkarlarını korumak için de devreye giren bir aktör.
Aslında süreç, oldukça karmaşık bir biçimde işliyor. Kevin O?Briens ?güvenliğin ve şiddet
kullanımının özelleştirilmesinin ve onun devletin alanından çıkarıp özel çıkarlara verilmesinin,
devleti hem güçlendirdiğini, hem de işlevleri açısından parçaladığını? belirtiyor. Özelleşmiş askeri
endüstrinin gelişmesi ve güçlenmesiyle birlikte, daha önce devlete özgü bir işlev olan güvenlik,
tıpkı ticaret ve finans gibi alanlarda olduğu gibi, devlet dışı aktörler tarafından yerine getirilmeye
başlıyor. Soğuk Savaş sonrasında güvenlik konusunda ve askeri teknolojiler alanındaki gelişmeler
ve değişimler yanında, özelleştirmenin hız kazanması ve kamu sektörünün küçülmesi bu
süreci tetikleyen ve hızlandıran nedenlerin başında geliyor.
Özel güvenlik şirketlerinin sadece devletler tarafından kullanılmadığını görüyoruz. Bireyler,
şirketler ve uluslararası örgütler, gittikçe artan bir biçimde kamu kurumlarının değil, serbest piyasanın
sunduğu askeri hizmetleri kullanır hale geliyorlar.
Özel askeri güçlerin tarihine bir göz gezdirdiğimizde, devletin şiddet kullanma tekelinin aslında
bir ?kural? değil, ?istisna? olduğunu görüyoruz. Antik Mısır?dan Viktoryan İngilteresine kadar her
imparatorluk ?sözleşmeli? güçleri kullandılar. Örneğin, Pers İmparatoru Darius, Büyük İskender?e
karşı savaşırken Yunan paralı askerleri kullandı. III. George, kendisine karşı ayaklanan Amerikan
kolonistlerine karşı Alman paralı askerlerini kiraladı. Papa, hala İsveçli paralı askerler tarafından
korunuyor (Keegan, 1998). Jeffrey Herbst?in belirttiği gibi, ?şiddetin özel tedariki, yirminci yüzyıldan
önce uluslararası ilişkilerin rutin bir yönüydü? (Singer, 2001/2002: 6). Hatta 400 yıllık bir geçmişe
sahip olan modern devletler bile, sürekli ordularını oluşturmak için özel askeri kaynaklardan yararlandılar.
Modern dönemde, devletlerin ?egemen? olmaya başlaması, özel kuvvetleri kullanmaktan
onları alıkoymadı. Örneğin, Otuz Yıl Savaşları?ndaki askeri güçlerin önemli bir bölümü anlaşmalı,
özel askerlerden oluşuyordu. Tıpkı, Soğuk Savaş sonrası dönem gibi, 17. yüzyıl önemli geçişlerin
yaşandığı bir dönem oldu: Devletler zayıflamıştı ve askeri hizmetler serbest piyasadan elde ediliyordu.
Koloniyel gelişmeyi izleyen dönemde ise, büyük İngiliz ve Alman şirketlerinin (Dutch ve
İngiliz East Indies Companies) emri altında, Avrupa?dakinden daha geniş ordular ve deniz gücü
bulunuyordu (Hobsbawn, 2000:12-13, Singer, 2001/2002).
Devlet sisteminin ve egemen devlet kavramının yerleşmesi sonucunda, özellikle yirminci
yüzyılda, özel ordulara karşı belli normlar geliştirilmeye başlandı. Aslında, daha büyük girişimler
içinde birleştirilinceye ve örgütleninceye değin, özel askeri ticaret içindeki özel aktörler, kişisel kazanç
için hareket eden eski askerlerden oluşuyordu. Bugün paralı askerler (mercenaries) olarak
adlandırılan bu grup, operasyonlara bireysel düzeyde katılmaktadır; örgütlenmeye gittiklerinde
ise, bu örgütler süreklilik göstermez (1960?larda Kongo?daki çatışmalarda yer alan Terrible Ones
gibi). Paralı askerler, sadece bir müşteri için çalışırlar ve bir çarpışma üzerine odaklanırlar; sadece
bir hizmet verirler: Silah kullanmak. Ticaretleri uluslararası hukuk içinde teknik olarak yasaklanmıştır.
Buna rağmen neredeyse devam eden her tür çatışma içinde yer almaktadırlar. Geçici
olmaları yüzünden, bağlılık ve disiplinleri yoktur; bu yüzden de stratejik etkileri sınırlıdır (Singer,
2001/2002: 6). Paralı askerler, Cenevre Anlaşmasının 47. maddesinde tanımlandığı şekliyle ?tamamen
kişisel kazançla hareket eden ve silahlı çatışmalarda bir ülkede kullanılmak üzere ya da o
ülkenin sınırları dışındaki bir bölgede kullanılmak üzere kiralanan kişilerdir? (ICIJ, 2002: 2).
Bugün savaşlarda ya da çatışmalarda etkinlik gösteren özel askeri şirketler, savaş endüstrisindeki
özel aktörlerin dönüşümünü temsil etmektedir. Bunların en önemli özelliği, modern bir
şirket formu taşımalarıdır. Paralı askerlerden farklıdırlar; çünkü, herşeyden önce bir şirket olarak
kurulmaktadırlar ve çok farklı türlerde askeri hizmet vermektedirler. Bir şirket oldukları için, kendi
endüstrisinden ya da farklı endüstriden firmalarla finansal bağlar geliştirebilmektedir. Bugün en
aktif olan firmalardan çoğu (MPRI, Armorgroup ve Vinnell) birçok büyük şirketin yan kuruluşudur.
(Singer, 2001/2002: 7).
Bazı askeri şirketler, zengin hükümetlerle olan bağları sayesinde ün kazanarak hem ticari
anlamda daha başarılı olmakta hem de belli bir yasallık kazanmaktadırlar. Zengin hükümetleri tercih
etmelerinin nedeni sadece yasallık kazanmak için değildir. Yoksul devletlerle çalışmanın kâr
getirici olmadığını düşünmektedirler. MPRI ve Sandline gibi şirketler bunlara örnek olarak gösterilebilir. MPRI, bir Amerikan şirketidir ve 1990?ların başlarındaki etkinliklerinden dolayı geniş çaplı
bir ün kazanmıştır. Büyük ölçüde, daha önce Amerikan ordusunda yer alan görevlilerden oluşmaktadır.
1993-4 yıllarında Hırvatistan hükümetiyle imzaladığı bir sözleşme gereği, Hırvatistan
ordusunun eğitiminde önemli bir rol yüklenmiştir. 1995?te Hırvatistan ordusunun, Sırpların elinde
olan Karayina?yı ele geçirmesinde etkisi büyük olmuştur (Keegan, 1998: 2).
Bir İngiliz şirketi olan Sandline de hükümetle ilişkisini iyi tutmaya çalışan şirketlerden biridir.
1997?de Papua Yeni Gine Başbakanı ile, Bougainville adasında çıkan uzun dönemli bir isyanı
durdurmak üzere anlaşan Sandline, (Sheppard, 1999: 1) 1998?de Sierra Leone?deki gelişmelerle
birlikte yeniden gündeme gelmiştir.
Dyncorp ve TRW gibi askeri kökenli uluslararası şirketler (military-oriented multinational
corporations-MNCs), askeri hizmetler yanında. kamuyla yapılan sözleşmelerin bitmesi ya da çekilmesi
durumunda kârlılığın devam etmesini sağlamada yardımcı olmaktadırlar.
Şirketleşme, özel askeri firmaların kâr amaçlı olması anlamına gelmektedir. Özel askeri şirketler,
sürekliliği ve hiyerarşiyi içerir. Bu yüzden de, şirket finansmanına ait karmaşık işleri yapabilirler.
Özel askeri şirketlerdeki personelin büyük çoğunluğunu yine paralı askerler oluşturmaktadır.
(Singer, 2001/2002: 7) Ancak, artık yapılacak işin türü, müşteri ile ilişkiler ve çatışmalardaki
etkileri tümüyle farklıdır.
Paralı askerlerden farklı olarak, özel askeri şirketler, yasal bir yapıya sahiptirler; müşterilerine
sözleşme yoluyla bağlanırlar, global piyasa içinde birbirleriyle rekabet ederler. Birçok durumda,
en azından kayıtlı olmayı gerektiren yasalar ve yabancı sözleşmeler için alınacak lisanslar yoluyla
kendi devletlerine ismen bir bağlılıkları vardır. Yine paralı askerlerden farklı olarak, eğitim, istihbarat,
danışmanlık, lojistik destek, operasyonel destek ve çatışma sonrası çözümler gibi değişik
hizmetler için çalışmaktadırlar (Singer, 2001/2002: 8). Vinnell, Armor Holdings, Levdan, DynCorp,
TSI ve MPRI gibi şirketler, bu tür özel askeri şirketlere örnek olarak gösterilir. Bu şirketler genellikle,
çatışmalarda yer almamakta, başka bir deyişle ?vurucu birlikler? sağlamamakta, yukarıda
belirtilen hizmetleri yerine getirmektedirler. Aynı zamanda, bunlarla, belirli bölgelerde silahsız
arabulucuların ve teknisyenlerin güvenliği sağlamak, spesifik yerleşimleri (petrol boru hatları gibi)
korumak amacıyla sözleşme yapılmaktadır (Taulbee, 2002: 4).
A. Özel Askeri Şirketlerin Tanımı
İngiltere hükümetinin, özel askeri şirketler üzerinde odaklanan Rapor?u (UK Government
Green Paper, 2002) bunların uluslararası düzeyde hukuki bir düzenlemeye tabi tutulması sorununu
tartışmaya açmaktadır. Özel askeri şirketler konusunda oldukça ayrıntılı ve kapsamlı bilgilerin
yer aldığı metin, tanım sorunu üzerinde de durmaktadır. Özel askeri endüstri içinde birbirinden
farklı çok sayıda grup bulunuyor: Paralı askerler, özel ordular, özel güvenlik şirketleri, özel istihbarat
şirketleri ve özel askeri şirketler. ?Green Paper?a göre paralı askerler, bir kazanç karşılığı
savaşan ya da savaşçı becerilerini satan kişiler. Özel ordular ise genellikle gelişmekte olan ülkelerde
rastlanan bir olgu. Özellikle, Güney Amerika?da ?uyuşturucu lordları?nın ya da Afrika?da
Liberya örneğinde olduğu gibi ?savaş lordları?nın özel ordularına rastlıyoruz. Rapor?a göre, bu
grupta yer alanların en dikkat çekici olanları belli kişiler etrafında örgütlenen El Kayde gibi ?dini?
ordular. Özel güvenlik şirketleri, tamamen ayrı bir kategori olarak değerlendiriliyor: Tıpkı paralı
askerler gibi, bu şirketler de uzun bir geçmişe sahip. Kişisel koruma veya belli yerleşim yerlerinin,
konutların korunması gibi görevleri üstlenecek şekilde ortaya çıkmış olan özel güvenlik şirketlerinin
bir kısmı lojistik destek sağlamaya başlamakta ya da çarpışmalarda yer almaktadırlar. BP?nin
Kolombiya?da kullandığı Defence System Ltd. bunun bilinen bir örneği. Özel istihbarat şirketleri,
özel güvenlik şirketlerinin bir alt kategorisi olarak nitelenmektedir. Bazı şirketler, istihbarat yanında
diğer güvenlik işlevlerini de yerine getirmektedir (Control Risk Group gibi). İstihbarat topluluğunun
büyük bir kısmı, Oxford Analytica ve Economist Intelligence Unit. gibi güvenlik ve askeri hizmete
bulaşmamış örgütlerden oluşmaktadır.
?Green Paper?, özel askeri şirketleri, geniş bir askeri ve güvenlik alanı içerisinde sözleşmeli
olarak çalışan ve vurucu operasyonlara katılacak şekilde donatıldıkları için özel güvenlik şirketlerinden
farklılaşan gruplar olarak ele almaktadır.
Özel askeri endüstri üzerine çalışan bir uluslararası ilişkiler uzmanı, Deborah Avant, özel
askeri şirketlerin, bir ülkenin kiralık askerlerinden farklı bir şey olduğunu; onların para karşılığı
herşeyi yapan ?savaş köpekleri?1 ya da ?kendi hesabına çalışan? kişiler olmadıklarını belirtiyor ve
bu şirketlerin global pazarda uzun erimli bir yere sahip olma amacını taşıdıklarını; bu yüzden de
askeri hizmet gibi meşru bir işlevi yerine getirdikleri konusunda inandırıcı olmaya çalıştıklarını öne
sürüyor. Bu şirketler şimdiden bir ticari grup oluşturmuşlar bile: Uluslararası Barış Operasyonları
Birliği (International Peace Operations Association) (Aktaran, Khan, 2002).
Aslında, birçok güvenlik şirketinin çarpışmalarda yer alması, onlarla özel askeri şirketler
arasındaki ?niteliksel? farkı silmektedir. Fakat, aynı zamanda özel askeri şirket olarak nitelenen
pek çok şirket de ?vurucu operasyonlar?da yer almamaktadır. Bu gibi nedenler yüzünden, özel
güvenlikle ilgili grupların tanımlarına ilişkin tartışmalar dallanıp budaklanmaktadır. Herhalde tanımdan
daha önemli bir soru, bu oluşumların neyi temsil ettikleridir. Paralı askerlerin faaliyetlerini
izlemek üzere görevlendirilen Birleşmiş Milletler Raportörü?nün söyledikleri bu açıdan önemlidir:
?Paralı askerlerin faaliyetleri, son kırk yıldır halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını kullanmalarını
engellemek ve insan haklarını ihlal etmek için devreye sokulan bir şiddet biçimidir? (abç)
(Aktaran, Jackson, 2002: 39; Taulbee, 2002: 7). Raportör, özel askeri şirketleri ?anonim şirket
1 ?Savaş köpekleri? tanımlaması, John Irvin?in yönetmenliğini yaptığı, paralı askerleri konu alan bir filmden ( The Dogs of War) gelmektedir.
haline gelmiş paralı askerler? olarak değerlendirmektedir. Bu anonim şirketler ya uluslararası müdahale
adı altında yapılan operasyonların önemli bir parçası olmakta ya da ABD?nin ve diğer güçlü
devletlerin ekonomik çıkarlarının bulunduğu bölgelerde kullandıkları güçler olmaktadır. Güçlü
devletlere, bu şirketler birçok olanak sunar: Askeri müdühalenin getireceği maliyet ve risklerden
kurtulurlar. Irak?ta olduğu gibi kendi kamuoyunun tepkisini engellemiş olurlar. İnsan hakları ihlalleri
için ?hesap vermek? durumunda olmazlar.
B. Özel Askeri Endüstriyi Doğuran Nedenler
Soğuk savaşın sona ermesi ve bunun güvenlik piyasasında yarattığı değişimler, savaşın
yapısındaki değişimler ve özelleştirmenin hız kazanması. Bu üç değişken, özel askeri şirketlerin
kurulmasına yönelik global düzeyde bir talep yarattı. Aslında, yirmi birinci yüzyılın başında patlak
veren bu endüstrinin, yakın bir gelecekte daha da önem kazanacağını sık sık vurgulanıyor.
Çünkü, özel askeri firmalar, bir anlamda ?gelişen global güvenlik ortamının ayırt edici temsilcisi?
olarak çıkıyor karşımıza. (Singer, 2001/2002: 8).
Soğuk Savaş?ın bitişini takiben askeri güçlerin arz ve talebindeki ciddi kitlesel dağılmalar,
özel askeri endüstrinin doğmasının koşullarını oluşturdu. Etnik çatışmalar ve iç savaşlardaki
artış, güvenliği önemli boyutlarda tehdit edici yeni bir unsur olarak ortaya çıktı. Bu tür çatışmalar,
arabuluculuğu gerekli kıldığı gibi, başka tür müdahalelere de kapı açtı. Bunlar arasında bir çok
devlet dışı aktörü saymak mümkün: Yerel savaş lordları, paramiliter gruplar, uluslararası suçlular
ve uyuşturucu tekelleri (ICIJ, 2002: 8).
Diğer bir faktör, aşırı militarize olmaya dayanan Soğuk Savaş?tan sonra, dünya ölçeğinde
orduların küçülmeye başlamalarıdır. 1990?larda, 6 milyondan fazla personel ordulardan ayrılmak
durumunda kaldı. Bu, yeni doğan özel askeri endüstri için yedek bir işgücü deposu demekti. Ordu
içindeki birçok üst düzey birlikler (Güney Afrika?da 32. Reconnaissance Battalion ve Sovyet Alfa
özel güçler birliği) kendi yapılarını korudular ve kendi özel şirketlerini kurdular. İşlerini kaybedenler
sadece askerler değillerdi; eski KGB?nin %70?inin yeni oluşan endüstri içinde yer aldığı dile getirilmektedir
(Singer, 2001/2002: 10). Aynı zamanda, kitle silahları stoku piyasaya açıldı: Makineli
tüfekler, tanklar hatta jetler, maliyetini karşılayabilecek herkes tarafından ulaşılabilir hale geldi.
Bütün bunlar, özel askeri firmaların gereksinim duyduğu işgücü ve teçhizat için gerekli koşulları
sağladı.
Bunun yanında, devletlerin bir çok tehdite karşı koyuş gücü açısından bir zaafiyete düştüğünü
de söylebiliriz. Çok sayıda devlet, süper güçlerden aldıkları destekleri yitirince, yönetimde
ciddi sorunlarla karşılaşır oldular. Özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında, bazı
devletlerin sadece isim olarak varlıklarını koruyabildiklerini; siyasal otoriteleri ve güçleri açısından
etkisiz bir hale geldikleri görülebilmektedir (Singer, 2001/2002:9) Sonuç olarak ortaya çıkan, çöken
devletler ve yeni bir istikrarsızlık alanı oldu. Bu devletlerin yetersiz olan askeri ve polis güçleri
gibi devlet kurumlarının da işlev göremez bir durumda olması, dışarıdan güçlerin geleneksel olarak
devlet tarafından yerine getirilen işlevleri yüklenmesi biçiminde sonuçlandı. Bunlardan biri de,
özel güvenlik şirketlerine duyulan ihtiyaçtı.
Bu istikrarsızlık alanlarına geleneksel müdahale biçimi, bir süper gücün devreye girmesi ve
müdahale etmesi biçiminde olurdu. Ancak, Soğuk Savaş?ın sona ermesi bu devletlerin güvenlik
önceliklerini yeniden düzenlemeleri sonucunu doğurdu. Güçlü devletler, en azından Amerika?ya
yapılan 11 Eylül?deki saldırıya kadar, istikrarı sağlamak için bir başka ülkeye doğrudan müdahaleye
istekli değillerdi. Bu ülkelerin, böylesi müdahaleler için kamuoyundan destek almaları eskisine
göre daha zordu. İşte, bu dönemde, özel askeri firmalar ortaya çıkan boşluğu doldurdular
(Gilligan, 1998; Singer, 2001/2002: 9).
1. Savaşın Yapısındaki Değişim
Günümüzde, savaş radikal değişimler geçiriyor. Daha önce yaygın olan yüksek yoğunluklu
çatışmalar yerine sivil uzmanların daha teknolojik ve dolayısıyla daha incelmiş askeri stratejileri
ve sistemleri geçiyor. Düşük yoğunluklu bir savaşta, kullanılan temel araçlar çok fazla çeşitlenmemiştir;
ancak, eskisine oranla savaş araçları çok daha fazla aktör tarafından ulaşılabilir bir hale
gelmiştir. Üçüncü Dünya Ülkelerinin bir çoğunda ortaya çıkan çatışmaların kâr amacı sonucu
doğduğu görülmektedir.
Yeni savaş biçimlerinin önemli bir özelliği de, cephede savaşacak geniş ordulara duyulan
ihtiyacın azalmaya başlamasıdır. Gelişmiş teknolojiler sayesinde, stratejik sonuçlar, bazen savaş
alanında kimse savaşmadan elde edilmektedir.
Yüksek teknojiye dayalı savaşlarda, uzmanlara daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu uzmanlar
ise çoğu kez özel sektörden devşirilmektedir. Amerikalı bir askeri yetkili, yüksek düzeyde
teknik ve lojistik desteklerini özel firmalardan sağladıklarını itiraf etmektedir (Singer, 2001/2002:
10-11)
Amerika dışında gelişmiş ülkelerin de özel askeri hizmetlere yöneldiklerini görmek mümkün.
Örneğin İngiltere, 1999?da Kosova?da önemli bir rol oynayan, uçak destek birimi, tank ulaşım birimi
için özel şirketlerle anlaşmalar yapmıştır. ?Postmodern savaş?ın başka bir özelliği, enformasyon
alanında hakim olabilmek için sivil katılıma daha fazla gereksinim duyulmasıdır. Bu, ilerde,
ordular içinde daha fazla sözleşmeli personele ihtiyaç duyulacağı anlamına gelmektedir.
Bunlara ek olarak, savaşların arkasındaki amaçların ve motivasyonların da değiştiğini söylemek
mümkün. Bu özellikle, zayıf devletlerin isyancı güçlerle karşılaştıkları düşük yoğunluklu
çatışmalarda kendini gösteriyor. Tarihin her evresinde olduğu gibi, bireyler veya küçük gruplar
silahlara kolay bir biçimde erişebilmektedir. Soğuk savaş sonrasında ise, Doğu bloku depolarının
dağıtılması ve çok sayıda alıcıya ucuz satış yapılması özel bir durum oluşturdu. En yaygın olanı
ve en fazla dağıtılanı, düşük yoğunluklu savaşların başlıca silahı olan ?ucuz piyade silahlarıdır?.
Özellikle zayıf rejimlerin olduğu ülkelerde, bu silahları elde eden gruplar, ?statükoya karşı ciddi
bir tehdit? oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla bu süreç, yerel düzeydeki savaşçı güçlerin hem yaygınlaşmasına
hem de güçlenmesine hizmet etmektedir. Çağdaş savaş alanındaki bir uzmana göre,
?herkes yeterli bir parayla güçlü bir askeri donanıma sahip olabilir. Suç işlemeye bir isteklilik varsa,
neredeyse herkes yeterli parayı bulabilir?. Kolombiya, Kongo, Liberya, Tacikistan gibi çatışma
bölgelerinde, bir zamanlar sahip olunan ideolojik amaçlar ve motivasyonlar ortadan kalkmış durumda;
yerine yerel kaynakları ele geçirmek isteyen, kar ve kazanç peşindeki grupların çatışmaları
sürüyor (Singer, 2001/2002: 12).
2. Özelleştirme ve Özelleşen Askeri Güç
Özel askeri güçlerin gittikçe şişmesi ve güçlenmesi eğilimin arkasındaki bir başka neden,
80?lerden itibaren yeni liberal yönetim tarzının ve ideolojisinin etkisiyle gerçekleşen kamu sektörünün
küçültülmesi projesidir (Mandel, 2000: 3; Singer, 2001/2002: 13). Tarihsel olarak bakıldığında,
bu projenin önemli bir parçası olan ?özelleştirme?, artık yeni liberellerin bir aksiyom olarak kabul
ettikleri şu düşünceye dayandırılıyor: Kamu sektörü ile karşılaştırıldığında özel sektör daha etkin
ve daha verimlidir. Bundan dolayı, hantallaşmış, işlemez duruma gelmiş, yolsuzluklarla çığrından
çıkmış kamu sektörünü bir an önce piyasaya açmak, rekabetin verimlilik sağlayan koşullarına
terketmek gerekir. Bu düşüncenin etkisini, devletin en önemli işlevlerinden biri olan savunma ve
güvenlik işlevlerinde göstermemesi beklenemezdi. Nitekim, kâr amaçlı askeri bir endüstrinin kısa
zamanda ortaya çıkışı ve zeminini sağlamlaştırması, geleneksel devlet anlayışını sarsıntıya uğratan
bir değişim olarak görülebilir. Ancak, şunu unutmamak gerekir: Özelleşmiş askeri endüstri
içinde yer alan şirketler yalnız devletlere değil, özel sektöre de hizmet vermektedir. Fakat, bizim
için burada kritik olan nokta, özel askeri güvenliğin, günümüzdeki hakim ?ekonomik rasyonalite?
ile; devletin küçültülmesi ve özelleştirmenin güçlenmesiyle yakından bağlantılı olduğudur.
C. Şirketlerle İlgili Bazı Notlar: Tepkiler, Davalar ve Deşifre Edilenler
Özel askeri şirketlerle ilgili olarak tekrar belirtilmesi gereken nokta, bunların tek bir ülkede
faaliyet göstermediğidir. Singer?in (2003) vurguladığı gibi, ?biz ulusal bir endüstriden söz etmiyoruz.
Söz konusu olan global bir endüstri...Bu şirketler 50?den fazla ülkede faaliyette bulunuyorlar,
genellikle de dünyadaki her çatışma noktasında yer alıyorlar.?
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere gelişmiş kapitalist ülkelerin çıkarları gereği asker göndermede
ya da Birleşmiş Milletler?in müdahale etmede pek fazla istekli olmadıkları bölgelerde,
uluslararası güvenlik şirketlerinin gittikçe daha fazla etkin olmaya başladıkları bir gerçek. Bu tür
şirketlerin en fazla etkinlik gösterdiği ve tercih edildiği yerin ise Afrika olduğu biliniyor. Örneğin,
Sierra Leone. Ordu ve isyancılar arasındaki çatışmalardan sonra, 1996 yılında seçimle iktidara
gelen sivil hükümet, Güney Afrikalı askerler tarafından oluşturulan ve uluslararası güvenlik şirketlerinin
en önemlilerinden biri olarak bilinen Executive Outcomes?a kontrolü verdi. Executive
Outcomes (EO), daha önceki askeri rejim tarafından 1995 yılında, hükümet güçlerini eğitmek
amacıyla getirilmişti. Bu şirket özellikle şehir merkezlerinden ve elmas çıkarılan bölgelerden isyancıları
uzaklaştırmayı başarmıştı. Aynı zamanda, Sierro Leone askerlerinin niteliğini yükselttiği
gibi RUF?la başarılı bir şekilde çatışacak bir milis güç örgütledi. Ocak 1996?da EO, RUF?un en
büyük üslerinden birine saldırı düzenledi ve bunun sonucunda isyancılar hükümetle görüşmeyi
kabul ettiler. EO?ın operasyonlarının sağladığı göreli istikrar koşulları içinde seçimler yapılabildi.
EO?a ?yardımlarından? dolayı 35 milyon dolar ödendiği ve bu miktarın Sierra Leone hükümetinden
çok BM tarafından karşılandığı belirtiliyor. 21 aylık bir dönem için ödenen bu paranın görece
düşük olduğu vurgulanıyor. Çünkü BM gözlemci güçlerinin sekiz aylık masrafları için belirlenen
bütçe 47 milyon dolar (Green Paper, 2001: 12).
Seçimlerle işbaşına gelen yeni yönetim de, EO?ın kendileri için yaşamsal olduğunu belirtiyordu.
Ancak isyancıların faaliyetleri sürdü ve özellikle İngiltere?den gelen baskılar sonucu (ki
İngiltere Sierra Leone?ye silah satışı yapmaktaydı), hükümet isyancılarla anlaşmak zorunda kaldı,
EO?dan da ülkeyi terketmesi istendi. Sivil yönetimin başkanı olan Kabbah, 1997?de Sankoh?un
liderliğindeki bir darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı ve sürgüne gönderildi. Bu kez Kabbah, yeniden
iktidara gelebilmek için bir başka paralı asker grubu olan İngiliz Sandline ile anlaştı. İngiliz
Dişişleri Bakanlığı?nın bazı üyeleri de bu girişimi desteklediler. 1998 yılında Kabbah, Sandline?in
yardım ettiği Nijeryalı güçler tarafından yeniden iktidara getirildi ve Sankoh tutuklanarak idam cezasına
çarptırıldı; ancak bu ceza uygulanmadı. Sankoh?un başkanlığındaki güçler yeniden ülkede
kanlı bir iç savaşı başlattılar (Shawcross, 10 Mayıs 2000, The Guardian).
EO, özel askeri şirketlerin protipi ve adından en fazla söz edilen şirket. Apartheid?in kıdemli,
emekli askerleri tarafından kurulan şirket, ününü, Angola hükümeti tarafından kiralandıktan sonra
kazandı. İsyancı UNITA hareketi, EO tarafından öylesine kötü bir biçimde bastırıldı ki Lusaka
Barış Anlaşması?nı imzalamak zorunda kaldı. Daha sonra EO, Sierra Leone?ye geçti. Şirketin bu
ülkeden ayrılmasından sonra ise tam bir iç savaş, anarşi ve kanlı bir kaos yaşandı. Daha sonra
Angola?da kurulan düzen de dağıldı. Bunlar, özel askeri şirketlerin iç savaşlara geçici çözümler
getirdiğini göstermiş oluyordu. İlginç olan noktalardan biri de, bu şirketlerin her iki ülke örneğinde
de olduğu gibi, uluslararası toplumun müdahale etme gereği görmediği yerlerde etkin olmalarıydı
(Sheppard, 1999).
Sierra Leone olayı, bir gerçeği daha açığa çıkardı: Devletlerin özel askeri şirketlerle sözleşme
yapmaları ya da paralı asker kiralamaları bir başka nedene daha dayanıyordu: Sıcak çatışmalarda
kendi ordularını riske atmak istememek. Amerika?da kurulmuş özel bir güvenlik şirketi
olan International Charter Incorporated of Oregon (ICI), tehlikeli bölgelere gitmek için devletle
sözleşme imzalamış birçok şirketten yalnızca biriydi. Bu şirket Haiti ve Liberya?daki çatışmalarda
da aktifti. ICI?ın Sierra Leone?deki rolü, Devrimci Birleşik Cephe?nin (RUF) isyanını bastırmak için
yardıma gelen Nijerya ordusunu ülkesine geri götürmek, ulaşım ve tıbbi hizmetleri sağlamaktı.
Aslında Amerika?nın Sierra Leone?den elde edeceği bir çıkarı yoktu. Ancak, RUF?un başarılı olması
durumunda, Washington?un ittifak içinde olduğu, zengin bir petrol ülkesi olan ve Amerika?nın
en fazla petrol aldığı beşinci ülke konumundaki Nijerya için tehlike çanları çalmaya başlayacaktı
(ICIJ, 2002: 1).
Elmas madenleri açısından zengin bir ülke olan Sierra Leone sadece örneklerden birisi.
1990?lı yıllar boyunca büyük devletlerin ekonomik çıkarlarının olduğu ülkelerde, güvenlik şirketleri
olarak Güney Afrika kökenli Executive Outcomes, İsrailli Levdan, İngiliz Sandline ve Amerikan
MPRI kriz bölgelerine müdahale ettiler. ?Bu şirketleri finanse edenler ise yerel hükümetler, şirketler
(özellikle maden ve enerji şirketleri) veya uluslararası örgütler (Dünya Bankası, Birleşmiş
Milletler)?. Petrol kaynakları açısından güçlü ülkelerin ve şirketlerin iştahını kabartan Angola?da
Executive Outcomes, 1992 yılında petrol şirketleri ile yaptığı bir sözleşme gereği, bölgede güvenliğin
sağlanması için faaliyette bulundu. EO, 1998 yılında resmi olarak feshedilene kadar, 30?dan
fazla Afrika ülkesinde etkindi. ?Dünya üzerinde, kapsamı değişiklik gösteren, önemli önemsiz 300
bine yakın askeri danışmanlık ve güvenlik şirketi?nin bulunduğu söyleniyor (Conesa, 2003: 23).
Özel askeri şirketlerin genişlemesine karşı bir tepkinin geliştiğini söylemek mümkün. Sandline,
Sierra Leone?deki düşen hükümetin yerel destekçilerine, Birleşmiş Milletler?in silah ambargosuna
rağmen, askeri destek sağlamada İngiliz Dışişleriyle birlikte hareket ettiği için adı kötüyü çıkmış
şirketlerden biri.
Bu örnekte açığa çıktığı gibi, önemle belirtilmesi gereken konulardan biri de, bu şirketlerle
süper güçlerin jeo-politik stratejileri arasında kurulan yarı-resmi bağlar. Devletler, çoğu zaman özel
askeri şirketleri kendi ordularının ?doğal bir uzantısı? olarak kullanabiliyorlar ve bu günümüzde gittikçe
belirginleşen bir eğilim. 1990?lar boyunca bir ABD şirketi olan MPRI (Military Professional
Resources Incorporated) Hırvatistan ve Bosna?da kullanılmıştır. 1988?de zamanından önce
emekli olan üç generalin kurduğu, askeri eğitim ve beceri kazandırma konusunda uzmanlaşan
MPRI, genellikle ABD hükümeti için çalışmaktadır. 1994?te Hırvatistan hükümeti MPRI ile, Hırvat
askeri güçlerinin kapasitesini arttırmak ve ve Hırvatistan?ı NATO?yla ?Barış Programı için Ortaklık?
çerçevesinde çalışacak uygun bir aday haline getirmek için sözleşme imzalamıştır. Bu sözleşme,
modern bir özel askeri şirket ile bir hükümet arasında imzalanan, ilk askeri eğitime yönelik
sözleşmelerden biri olarak gösterilmektedir (Bkz. ICIJ, 2002:5). 1995?in Ağustos ayında, MPRI?ın
Hırvatistan?a gelişinden bir sene geçmemişken, Hırvatistan ordusu, daha önce hiçbir şekilde başaramayacağı
bir şeyi gerçekleştirdi: Sırplara karşı bir hücüm gücü oluşturdu ve Sırpların elinde
olan bölgeleri geri aldı. MPRI, bu çatışmalarda bir rolü olduğunu inkar ediyordu. MPRI, doğrudan
çatışmalara katılmamış olsa bile, Hırvat ordusunun saldırısının planlanması ve eşgüdümlenmesi
MPRI tarafından sağlanmıştı; bu, dolaylı da olsa askeri şirketin müdahilliğini gösteren bir kanıttı.
Hırvat ordusunun başarısı, Bosna için de bir fırsat yarattı ve barış görüşmelerinin yolunu açtı.
1995?te Bosna?da çatışmayı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması?na ek olarak Clinton yönetimi
MPRI?a, Bosna Federasyonu?nun silahlı güçlerine eğitim vermesi için lisans verdi. Bu kez,
Hırvatistan ordusundaki işlevlerinden farklı olarak, Bosna ordusuna ?vurucu beceriler? geliştirme
konusunda eğitim sağlamak üzere sözleşme imzalandı. (Green Paper, 2001: 13; ICIJ, 2002: 6;
Jackson, 2002: 35-36).
Yine Kosova ve Belgrad arasındaki düşmanlığın sona erdirilmesinde, diğer bir özel şirket
olan DynCorp önemli bir rol oynadı. Uluslararası barış gözlemcilerinin Kosova?daki varlığı ve
buna ABD?nin yaptığı katkı daha sonra gerçekleşti. DynCorp hakkında en fazla konuşulan ve tartışılan
şirketlerden birisidir. Kuzey Virjinya?da kurulmuş olan bu şirketin hizmetleri bilgi teknolojisinden
özel askeri hizmetlere kadar uzanmaktadır. Bosna dışında, Somali, Angola, Haiti, Kolombiya;
Kosova ve Kuveyt?te varlık göstermiştir. Gelirinin yüzde 95?ini ABD hükümeti ile yaptığı sözleşmelerle
sağlamaktadır (http://www.wikipedia.org/wiki/DynCorp). DynCorp?la Balkanlar?da birçok
hizmeti yerine getirecek şekilde sözleşmeler imzalanmıştır. Bu hizmetler arasında Bosna polis gücünü
eğitmek ve bölgedeki ABD ordusuna onarım hizmetlerini sağlamak bulunuyordu. DynCorp
çalışanları hem Kosova hem de Bosno operasyonlarında kadın ticaretine bulaşmışlardır. Ayrıca
yasa dışı silah ticaretine adları karışmıştır. Söz konusu kişilerin işine son verilmekle birlikte haklarında
bir soruşturma açılamamıştır. Bu olay şirketlerin ve çalışanlarının yasal sorumluluğu ve
hesap verebilirliği sorusunu gündeme getirmiştir. Özel askeri şirketler genellikle ?çökmüş? bir
devletin sınırları içinde çalıştıkları için sorumlu tutulacakları bir yerel hukuk bulunmamaktadır.
DynCorp olayında açığa çıktığı gibi, şirket çalışanları ABD yasalarına göre sorumlu tutulamaktadırlar;
çünkü, olay ABD sınırları içinde meydana gelmemiştir. Ayrıca, ABD askeri yasaları da devreye
girmemektedir. Çünkü şirket çalışanları, ABD ordusunun bir üyesi değillerdir (Singer, 2004:
6-7) DynCorp, bu olaylar nedeniyle adı kötüye çıkmış şirketlerden biri olduğu halde, Irak polis
gücünün eğitilmesi için ABD yine bu şirketle sözleşme yapmıştır.
Yine ICIJ?in açıklanan hükümet belgelerinden elde ettiği bilgilere göre, 1994 yılından itibaren
ABD Savunma Bölümü (Defence Department) 24 ABD merkezli özel askeri kuruluşun 12?siyle
3.061 sözleşme imzalamıştır. Pentagon?un kayıtlarına göre, bu sözleşmelerin maliyeti 300 milyon
dolardan fazladır. Söz konusu sözleşmelerin 2.700 tanesi iki şirketle yapılmıştır: Kellogg Brown
and Root ve Booz Allen Hamilton. Ancak, Pentagon çok sınırlı bilgi verdiği için, sözleşmelerin ne
tür hizmetler için yapıldığı bilinmemektedir.
ABD, geleneksel olarak yabancı hükümetlere askeri eğitim hizmetlerini doğrudan vermektedir.
Ancak bu gelenek, 1975?de Vinnell Corp?un2, Suudi Arabistan Uusal Muhafızlarını3 petrol bölgelerini
koruma amacıyla eğitmesi için 77 milyon dolarlık bir sözleşme imzalaması ile değişmiştir.
Bir ABD şirketinin, ilk kez bir yabancı hükümetle askeri hizmetler sağlamak üzere bağımsız bir
sözleşme yapması, medyada ciddi bir tartışmayı başlatmıştır. O zamandan beri sözleşme yenilenmesine
rağmen, artık pek fazla dikkat çekmemektedir. 1991, 1995 ve 2000?de yapılan sözleşmeler
U.S. News ve World Development tarafından elde edilmiş, ICIJ tarafından ise incelenmiştir;
bu sözleşmelerin toplam değeri 500 milyon dolar civarındadır. Hizmetler, karşı istihbarat sağlama
eğitimi, ?kimyasal savunma? ve diğer operasyonel güvenlik alanlarındadır. Vinnell, sözleşmelerle
ilgli bu yorumları reddetmiştir.
ABD hükümeti ve birçok özel askeri şirket arasındaki yakın bağlar, özel sektör ile hükümet
arasındaki ilişkinin değişimini de gösterir niteliktedir. 1992?de, o zaman Savunma Bakanı olan Dick
Cheney?in başkanlığını yaptığı Pentagon, Brown and Root?a, potansiyel savaş bölgelerinde özel
şirketlerin Amerikan birliklerine nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda bir rapor hazırlaması için
3.9 milyon dolar ödemiştir. 1992 yılında ise, aynı şirkete, raporu güncelleştirmesi için Pentagon 5
milyon dolar ödemiştir. Brown and Root (bugün ismi Kellogg Brown and Root?tur) şu an Başkan
Yardımcısı olan Cheney?in 1995-1999 yılları arasında CEO?su olduğu Halliburton Corporation?un
bir yan kuruluşudur ve özel askeri bir şirkettir. Brown and Root?la, ayrıca 1995-1997 yılları arasında
Balkanlarda lojistik destek sağlamak üzere bir sözleşme yapılmıştır.4 Bu sözleşme gereği beş
yıl üzerinden 2.2 milyon dolar ödenmiştir (ICIJ, 2002: 2-3).
Brown and Root?u bir çok bölgede görmek mümkündür: Afganistan?daki Bargam Üssü,
Özbkistan?daki Khnabad Üssü ve Küba?daki Guantanamo Üssü bu şirket tarafından yapılmıştır.
1987?den itibaren Türkiye?deki Amerikan üslerinin bakım ve işletmesini Vinnell Corp. ile birlikte bu
şirket yerine getirmektedir (Dündar, 22 Şubat 2003, Milliyet).
Hulliburton Energy Services, enerji ve petrol endüstrisi içinde yer alan çokuluslu bir şirkettir.
Bunun yanında diğer alanlarda faaliyet gösteren birçok yan kuruluşu vardır. 1990?ların başlarında
şirket, federal ticaret yasağını çiğneyerek Irak ve Libya?ya, petrol teçhizatı satmıştır. Ayrıca,
Libya?ya altı nötron jeneratörü yollamıştır. Bunlardan dolayı suçlu bulunmuş, 2.61 milyon dolar
para cezasına çarptırılmıştır (http://www.wikipedia.org/wiki/Halliburton).
2 MPRI gibi, merkezi Virjinya?da olan ve Vietnam Savaşı?nda, Güney Vietnam?daki ABD üslerini inşa eden Vinnell Corporation, ABD?de
savunma sanayindeki ikinci büyük şirket olan Northrop Grumman Cop.?un bir yan kuruluşudur. Vinnell ve diğer önemli bir özel askeri şirket olan
Brown&Root, 1998?den 2002 yılına kadar yaklaşık 200 milyon dolarlık 6 sözleşmeye ortaklaşa imza atmışlardır. Vinnell, Suudi Arabistan dışında,
Mısır, Umman ve Türkiye?de çalışmıştır ( www.publicintegrity.org/wow/bio.aspx?act=pro&ddIC=64)
3 Orta Doğu bölgesinde, Suudi Arabistan bu endüstriden en fazla yararlanan ülkedir (Singer 2: 2) Bu ülkede çalışan diğer Amerikalı özel
güvenlik şirketleri şunlardır: Booz-Allen and Hamilton, Science Applications International Corp (SAIC) ve O?Gara Protective Services. Bu son
şirket doğrudan Suudi kraliyet ailesinin güvenliğini sağlamak için Savunma Bakanlığı tarafından kiralanmıştır (Sheppard, 1999).
4 1992?den itibaren ABD?nin dış operasyonlardaki lojistiğini Brown and Root şirketi sağlamaktadır.
Özel askeri şirketlerin yerine getirdiği işlevlerden biri de, ulusal orduların sınırlandığı ya da
yasaklandığı bölgelere, güçlü devletler adına kolaylıkla sızabilmeleri. Bu durumun en tipik örneği
Kolombiya. Kongre, bu ülkedeki Amerikan askeri birliklerinin sayısını (yaklaşık olarak 400 asker)
ve yerine getirecekleri işleri sınırlamıştı. Bunun üzerine, Kolombiya yedi farklı özel askeri şirketin
iç savaşta rol oynadığı ve değişik işleri yaptıkları bir bölge haline gelmiştir. Bunların büyük bir kısım
Amerikan hükümetiyle birlikte çalışmıştır ve hükümetin yapamadığı birçok rolü yüklenmiştir.
Amerikan askerleri yalnızca, uyuşturucu ticaretiyle mücadelede yer alırken, özel askeri şirketler iç
savaşta Kolombiyalı askeri birimlerle birlikte hareket etmişlerdir. Bunun yanında çokuluslu petrol
şirketleri yararına çalışan özel askeri şirketler de olmuştur (Singer, 2003: 7-8)
1998 yılında British Petroleum, Colombiya?da yerel paramiliter güçlerle birlikte hareket eden
Defence Systems Ltd?in yan kuruluşu tarafından yürütülen güvenlik operasyonu hakkında bir iç
soruşturma yürütmeye zorlanmıştır ve güvenlik şefini işten atmak durumunda kalmıştır.
Uluslararası alanda özel askeri şirketler konusunda en iyi uzmanlardan biri olan, 1995?ten
1996?ya kadarki dönemde Liberya ve Ruanda?da BM İnsani Sorunlar Bölümü?nün (UN Departmen
of Humanitarian Affairs) danışmanlığını yapan David Shearer?a göre, özel askeri güçlerin gelişimini
ve müdahilliğini önlemek için alınacak yasal önlemlerin etkili olması oldukça zor. Shearer?e
göre, bu şirketler çok çabuk bir biçimde kuruluyor, kapıtılıyor ve başka bir alana kaydırılabiliyor.
Örnek olarak ise, önemsiz ölçüde de olsa odağını kaydıran ve ticaret yapmayı bırakan EO?ı gösteriyor.
Ancak daha önce EO?da yer alanlar şimdi Sierra Leone?de benzer başka işlerde çalışıyorlar.
II. Özelleş miş Savaşın Dor uk Noktası : Irak
ABD?nin İkinci Dünya Savaşı?ndan 1968?e kadarki dönemde Vietnam?daki varlığını belgeleyen
gizli kayıtlar 1971?de New York Times?da yayınlandığında, Hannah Arendt (1972: 4-5), siyasetin
?gizlilik?, ?aldatma? ve yalan? üzerine kurulu yönünün nasıl açığa çıktığından söz ediyordu.
Bugün bu, sadece siyaset felsefecilerinin, uzmanların fark edeceği bir gerçek olmaktan çıktı. Irak
Savaşı?nda, ?şiddet ve dehşet operasyonu? adı altında yağdırılan binlerce bombanın, ?özgürlük
ve demokrasi? adına insanların başına düştüğüne kimse kolay kolay inanmıyor.5 Bu savaşta ve
savaş sonrası ?yeniden yapılanma? sürecinde pay kapmak için bekleyen iştahı kabarmış dev şirketlerin
bulunduğunu hemen hemen herkes biliyor.
ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin, en ince kurallarla bezenmiş uluslararası hukuku ellerinin
tersiyle iterek gerçekleştirdiği müdahale, BM Genel Sekreteri Kofi Annan?ın Eylül ayındaki
BM toplantısında belirttiği gibi, Amerika?nın ?önleyici vuruş doktrini? ile birlikte uluslararası sistemi
?orman kanunları?nın hakim olduğu bir arenaya döndürdü6 (Cumhuriyet, 15 Eylül 2003, s.9).
Ancak, bununla kalmadı, Irak?ta ?hızlı bir savaş?ın ardından uzun ve ?kanlı bir barış? dönemine
girildi.
Önce, geçen yıl Ağustos sonlarında BM?nin binasına yapılan saldırı ve BM Irak temsilcisinin
ölmesi; ardından, Necef?de gerçekleşen ve gerçekleştiği zaman Ortadoğu?da ?son yirmi yılın en
kanlı saldırısı? olarak nitelenen olayda Şii lider Bâkir El Hakim?in öldürülmesi ve 82 kişinin yaşamını
yitirmesi ve yine işgalcilerin ?Sunni Üçgeni? olarak adlandırdıkları bölgede yer alan Felluce?de
30 Mart?ta başlayan direnişin ardından Necef?te Şiilerin ayaklanmasıyla devam eden çatışmalar.
Bu çatışmalarda şimdiden 700 Iraklı?nın 70 işgalci askerin öldüğü bildiriliyor. Diğer yandan, ABD
ordusunun sivil Irak halkına yönelik saldırıları, evlere düzenlenen baskınlar ve tutuklamalar, Irak
halkı için savaş ve korku dolu günlerin bitmediğini gösteriyor. Benzer bir durum ABD askerleri için
5 ABD ve İngiltere Irak?a düzenlenen saldırının temel gerekçesi olarak, Irak?taki kitle imha silahlarını göstermişlerdi. İngiltere?de Dr. David
Kelly olayında açığa çıktığı gibi, İngiliz istihbarat örgütünün işgalden önce, Irak?ın nükleer kapasitesi hakkında hazırladığı rapor hükümet
tarafından abartılarak basına yansıtılmıştı.. Silahlarla ilgili başka bir yalan da bizzat ABD?nin yaptırdığı bir araştırma sonucu ortaya çıktı. Eski BM
silah denetçisi David Kay?in başkanlığındaki bir araştırma ekibinin, 4 ay boyunca Irak?ın şüpheli yerlerinde sürdürdükleri araştırmalar ve Iraklı
bilim adamları ile ülkenin nükleer, biyolojik ve kimyasal silah programı hakkında yapılan görüşmeler sonucunda hazırladıkları raporda, Bush?un
Irak?a girmek için en temel neden olarak sunduğu konvensiyonel olmayan silahların varlığına rastlanmadığı belirtildi (Douglas ve Miller, 25 Eylül
2003, New York Times).
6 Oysa BM Güvenlik Konseyi?nin Ağustos ortasında aldığı bir karar ile, ABD?nin Irak?ta oluşturduğu geçici yönetimi tanınıyordu. Karar
tasarısı ABD tarafından hazırlanmıştı (Hürriyet, 15 Ağustos, 2003). Suriye?nin çekimser kaldığı oylama sonucu alınan karar, Irak?ta 13 Temmuz
2003?te oluşturulan ve ABD?nin güdümündeki Geçici Koalisyon Yönetimi?nin uluslararası alanda tanınmasının; başka bir deyişle işgalin meşru
görülmesinin tesciliydi.
de geçerli. ABD?nin Irak işgali sonrasında kaybettiği asker sayısı, işgal sırasında kaybettiklerinin
sayısı çoktan geçmiş durumda. Şimdi ABD ordusunun tıpkı Vietnam?da olduğu gibi bir ?batağa?
saplandığı belirtiliyor. ABD askerleri savaşa girmelerinin nedenlerini sorguluyorlar. Her an bir saldırıyla
karşı karşıya oldukları düşüncesi, onları, Irak halkına yönelik bir şiddete savuruyor. ABD,
Irak?taki askeri birliklerinin sayısını arttırmayı hedefliyor; ancak bu istek Kongre?de ve Amerikan
kamuoyunda ciddi bir muhalefetle karşılaşacağa benziyor.
Saddam?ın düşürülmesinden sonra, Irak?ta yeniden yapılanmanın işaretlerine de rastlanmıyor.
Temiz su, elektrik ve telefon hala halkın çoğu için erişilmez durumda. Washington çoktan
Irak?ın yeniden yapılanma maliyetini paylaşmak için uluslararası yardım arayışı içine girmiş
durumda. Irak?taki üst düzey bir Amerika?lı yetkiliye göre, yağmalamalar ve sabotajlar, Irak?taki
yeniden yapılanmanın maliyetini iki katına çıkardı. Irak?ın yönetimine Amerika tarafından atanan
Paul Bremer ise, Temmuz ayı içinde yaptığı bir açıklamada, ülkeyi yeniden inşa etmenin üç yıl
alacağını ve maliyetinin 100 milyar doları bulacağını belirtmişti. Ancak, askeri ve yeniden yapılanma
maliyetinin Amerikalı vergi mükelleflerine 600 milyar dolara mal olacağını belirten başka
araştırmalar da mevcut (Thornton ve Gumbel, 22 Eylül 2003, Independent; Sparshott, 2 Haziran
2003, The Washington Times).
Bir yandan Amerikan yönetimi maliyet hesapları yaparken diğer yandan da siyasal bağlantıları
olan uluslararası şirketler Irak?taki ?altın fırsat?ı değerlendirmeye çalışıyor. Bechtel ve
Halliburton gibi, Bush yönetimine yakın Amerikan firmalarıyla şimdiden büyük yeniden yapılanma
sözleşmeleri imzalanmış durumda. Bu firmalar, kapalı kapılar ardında seçiliyor; başka firmalar için
rekabet şansı zaten bulunmuyor. (Thornton ve Gumbel, 2003).
Irak?ta güvenlik ve yeniden yapılanma konusundaki başarısızlık, ABD?nin uluslararası yardıma
ve BM?nin desteğine duyduğu ihtiyacı dile getirmesi ile sınırlı kalmadı. ABD savaş sırasında
özel askeri şirketlerden yararlanmıştı. Savaş sonrasında da güvenliğin sağlaması için bu şirketlere
Irak?ı açmaya başladı. Özel askeri şirketlerle ABD arasında gerçekleşen işbirliğine geçmeden
önce Pentagon tarafından hazırlatılan ve 2003?ün Temmuz ayında basına yansıyan rapordan söz
etmek gerekiyor. Bu rapor, Washington?da kurulmuş bir ?think-thank? olan Center for Strategic
and International Studies?in örgütlediği bir uzman grup tarafından hazırlandı. Bu merkezin başkanı
olan John Hamre, aynı zamanda raporu hazırlayan uzman grubun da başkanlığını yaptı.
Pentogon?un raporu hazırlatmaktaki amacı, Irak?taki güvenliğin ve yeniden yapılanma operasyonlarının
bir değerlendirmesinin yapılması ve öneriler geliştirilmesiydi. Bir yandan ABD güçlerine
karşı artan gerilla atakları, diğer yandan Bush yönetiminin savaş sonrası Irak için çok yetersiz bir
planlama yapmış olmasından dolayı Demokratlar tarafından eleştirilmesi üzerine, Rapor?un bir
çıkış noktası olabileceği düşüncesi, herhalde ABD?nin askeri yetkililileri tarafından düşünülmüş
olmalı. Ancak, Rapor?un dünya kamuoyunda birden ?patlayan? değerlendirmeleri, ABD?nin içini
rahatlatmaktan çok, kendisiyle hesaplaşmasını hızlandıracak nitelikteydi. Çünkü, Rapor, savaş
sonrasında koalisyon güçlerinin ve yeni yönetimin başarı sağlama olanağının ortadan kalktığını
ve ABD ordusu ile sivil yönetimin acil bir eylem planının gerçekleştirmesinin şart olduğunu belirtiyordu.
Rapor?a göre, Geçici Hükümet Konseyi, halktan tamamen soyutlanmış ve kaynakları yetersiz
bir durumdaydı. Bu yüzden de ABD görevlilerinin bir an önce Irak?ın yeniden yapılandırılması
sürecini uluslararasılaştırması, özellikle ?ülkede Anti-Amerikancılığın hızla yükselişini göz önünde
bulundurarak bunu acilen yerine getirmesi? gerekiyordu (Loeb, 18.07.2003, Washington Post).
Artık herkes tarafından kabul edildiği gibi, Rapor?da da Irak?taki en önemli sorunun güvenlik
olduğu belirtiliyordu. Ancak, Ropor?da güvenlik sorununu çözmek için geliştirilen öneriler ve
ardından Pentagon yetkililerinin yaptığı açıklamalar, Irak?ın geleceği açısından önemli bir süreci
başlattı. Tıpkı Irak ekonomisinin özelleştirilmesi, ABD?nin güçlü uluslararası şirketlerine açılması
gibi, güvenlik sorununun çözümü de özel askeri şirketlere bırakılıyordu.
Rapor?un basına verilmesiyle birlikte Amerika?daki askeri yetkilililerin yaptıkları açıklamalara
göre, Pentagon, hükümet binalarını, petrol borularını ve diğer önemli yerleşimleri koruması içen
özel bir Iraklı güvenlik gücünün eğitilmesini planlıyordu. Yeni güç, Amerikalı askerlerin bulunduğu
2000 yerleşime getirilecek; Amerikalı askerler bu bölgelerden çekileceklerdi. Bu sürecin, 150 bin
askerinin bulunmasına karşın sıkıntı içinde bulunan Amerikan ordusunun yükünü azaltacağı vurgulanıyordu.
Aynı zamanda Irak halkı ile Amerikan askerleri arasındaki gerilimin bu yolla yumuşatılması
hedefleniyordu. Planın bir diğer amacı ise, ABD tarafından lağvedilen Irak ordusunun eski
askerlerine iş sağlanmasıydı.
Askeri yetkililer, Iraklı güçlerin eğitim maliyetinin ABD?deki vergi mükelleflerinden sağlanacağını;
Iraklı muhafızların maaşlarını ABD?nin ödeyeceğini, ayrıca Irak?taki petrol gelirlerinden
ayrılacak fonların da kullanılacağının belirtmişlerdi.Önerilen güç, Pentagon?un en üst düzeyinde
gerçekleşen tartışmalara göre, yeni Irak ordusundan ve Irak polisinden ayrı olacaktı (Jehl, 17
Temmuz 2003, New York Times).
Belirlenen amaçlar çerevesinde Iraklılardan oluşan yeni bir gücün eğitimi için ABD?nin tanınmış
özel güvenlik danışmanlık şirketi Kroll ile görüşmeler yapıldığı haberleri de basında yer
aldı. Kroll7 yetkilileri, Bağdat?taki Geçici Kolisyon Yönetimi yetkilileri ile ?beyin fırtınası oturumu?na
katıldıklarını ve özel bir Iraklı güvenlik gücünün kurulmasında nasıl bir rol alabileceklerini görüştüklerini
belirttiler.
7 Kroll, New York?ta kurulmuş bir şirket ve 1990?larda Saddam Hüseyin?in Irak dışındaki mal varlığını araştırmakla görevlendirilmiş. Bu
araştırma Kuveyt hükümeti için, Kuveyt?in 1991?deki Körfez Savaşı?nda uğradığı zararı tazmininde gerekli olan miktarı saptama girişiminin bir
parçası olarak gerçekleştirilmiş.
Yeni bir Irak ordusunun oluşturulmasını ve Irak polisinin yeniden canlandırılması sürecini
elbette ki Amerika yönlendirdi. Geçen Haziran ayı içinde oluşturulan bir taslak plana göre, gelecek
üç yıl içinde yeni Irak ordusunun 40 bin askerden oluşması; 12 bin askerin bir yıl içinde
sağlanması planlandı (Jehl, 17 Temmuz 2003, New York Times) Bu plan doğrultusunda, ABD
hükümeti, Haziran ayında yeni Irak ordusunu eğitmesi için Vinnell Corporation ile 48 milyon dolarlık
bir sözleşme imzaladı. (Godoy, 18 Kasım 2003, Inter Press Service) Uzun zamandır Suudi
Arabistan?da varlık gösteren bu şirketin binası 13 Mayıs?ta El Kayde tarafından bombalandı ve 9
çalışanı öldü.
Vinnell?in Suudi Arabistan?daki bürosunun bombalanmasından sonra, şirketin Türkiye?deki
varlığı da gündeme geldi. Vinnell?in, Brown and Root şirketiyle ortaklık kurmasıyla oluşan Vinnell-
Brown and Root (VBR), Amerika?nın Türkiyedeki üslerinin bakım ve onarımından sorumlu olan
bir şirket. U.S. Air Force Euro




