28 Şubat Post Modern Darbesi, medyanın, bu darbeyi arkalayan sivil toplum örgütlerinin, bürokrasinin, yargının ve en büyük ayağında toplumu sindirme, biçimleme, korkutma paradigmasıyla militarizme selam durdukları bir süreçti.

Tarih, 28 Şubat dönemini demokrasinin en karanlık dönemlerinden birisi olarak not almıştır. Bir gün Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi mazisini araştıracak olanlar, Türkiye’de seçilmiş bir iktidarın medya ile yargı ile sivil toplum kuruluşları ile paranoyakça bir tutum sergilenerek görevinden alaşağı edildiklerini göreceklerdir.

HAZIROLA GEÇEN MEDYA VE KALEMLER

Bu süreci, toplumda söz söyleme ehliyetine sahip olduğu halde sözünü esirgeyip, kula kulluk etme makamına düşmeyi göze alanların demokrasiye sahip çıkmadıkları karanlık süreç olarak hatırlayacaklardır. Bu dönemde manşetleriyle, köşe yazılarıyla militarizmi kutsayan, güce itaat eden, kendi arzuladıkları bir dünyanın kurulması için millet iradesinin tersine evrilmesine müsaade edenler, ne tuhaftır ki bugün “hatırşinas gazeteci” kimlikleriyle, iri tirajlı gazetelerinde masallar anlatmaya devam ediyorlar. Yeri geldiğinde demokrasi güzellemesi yapıp, yeri geldiğinde de siyasetin rengi üzerine kalem sallamayı sürdürüyorlar.

Güler misiniz? Ağlar mısınız? 28 Şubat sürecinde militarist iradeye selam çakarak koltuk sevdasıyla yanıp tutuşanların bugün esamisi bile okunmuyor. Okunmayacak da! Zira, demokrasinin kara kaplı defterinde onların adları, “Makam ihtirası olan kifayetsiz muhterisler” olarak çoktan yerini aldı. “28 Şubat bin yıl sürecek” narası atanlar da tarih sayfalarına gömüldü. Türkiye bu acılı ve sancılı dönemi Erbakan Hocamızın feraseti, dirayeti ve basireti ile atlattı.