Öyle zannediyorum ki okuyanlarımızın hemen hemen yüzde
doksanı bu aranan şahsiyetin kim olduğunu hemen anlamışlardır. Peki, biz bu
şahsiyeti nasıl anlatacağız Dilimiz dönecek mi Gücümüz yetecek mi, heyhat,
maalesef biz de o güç yok. Ama yaşadıklarımızı ve bildiklerimizi yazabilsek,
sanırım ki sizleri birazcık olsun bilgilendirmiş oluruz.
Engelliler penceresinden Milli Görüş Lideri merhum Prof.
Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın devlet adamlığını, kişiliğini ve engellilere
gösterdiği hassasiyeti anlatmaya çalışacağım. Bunu anlatmadan evvel konuyu ve
söz konusu şahsiyeti daha iyi anlamak için bir başkalarından örnekler vermek
mecburiyetindeyim.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana başbakan, cumhurbaşkanı
veya diğer bakanlar düzeyinde birçok insan geldi, geçti. Bunlar gerek zihniyet
bakımından ve gerekse kişilik bakımdan değişik insanlardı. Engellilerle alakalı
iş ve ilişkilerinde bizzat yaşadığımız örnekler şöyledir; Yalnız bu örnekleri
verirken kişilerin ismini zikretmeyeceğim. Ama sizler sanırım anlayacaksınız.
Vaktiyle Cumhuriyet tarihinin önemli devlet adamlarından
birisine bir grup engelli arkadaşımız giderek, Sakatlara iş yasasını çıkarın
da biz de işe girelim, ekmeğimizi kazanalım. dediklerinde, bu zat, Sadakalar,
fitreler size yetmiyor mu diyerek engellileri dilenci yerine koymuştu. Diğer
bir şahsiyet, ise, Ben sağlama iş bulamıyorum ki sakata iş bulayım. diyerek
engellileri ötekileştiriyordu. Bir başkası ise, Tamam, bugüne kadar ne
yapılmışsa bundan sonra da aynısı yapılacaktır. diyerek geçiştiriyordu. Sonra
bir başkası ise, yapmış olduğu en küçük bir hizmetin arkasından, Biz sizi
insan yerine koyduk ve adam yerine koyduk. diye aşağılamıştı. Yani bu
örnekleri çoğaltmak mümkün. Yazımız uzamasın diye başka örneklere geçmiyoruz.
İşte engellilerin makûs talihine son verecek ve devrim
niteliğindeki tarihi an gelmiş idi. Bugüne kadar yapılanların tersine 1996
yılının 3 Aralığında 54. Hükümetin Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Hocamız bütün engelli gruplarını Türkiye Büyük Millet Meclis ine davet etti.
Onları Meclis te ağırladı. Meclis i Özürlüler Gündemi ile topladı. Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi aldı. Ve o günü Özürlüler Bayramı olarak
ilan etti. Daha sonra 571, 572, 573 sayılı kanun hükmünde kararnameleri
çıkararak başta o zamanki adıyla Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi
Başkanlığı nı kurdu. Sonra bazı mevzuatlarda özürlülerin lehine birçok kanunla
düzenlemeler yaptı. Ve ihtiyaç sahibi engellilere araç gereç, protez ve nakdi
yardım olmak üzere o zamanın parası ile 3 trilyon TL tahsis etti. Siz bizim
özürlü değil, özel vatandaşlarımızsınız. Bizim bu yaptıklarımız size bir ulufe
değil, sizin tabii hakkınızdır. diyerek babacan, sevecen bir tavırla ayrıca
gönlümüzü de okşamıştı.
Yukarda örneklerini sunduğumuz süreci yaşadıktan sonra
rahmetli Hocamızın bu tutumunu, bu hizmetinin ne anlama geldiğini engelliler
camiası olarak gayet iyi biliyoruz. Aynı zamanda bütün kesimler de
bilmelidirler. Engelliler camiası olarak bugün hâlâ unutmadık. Ve hiçbir kesim
de unutmamalıdırlar. Kimler unutmamalı, kimler mumla aramalı dersek, toplumun
hemen bütün kesimi işçi, çiftçi, memur, esnaf, emekli, bağkurlu, engelli, vs.
Bunlar şimdi değil unutmak, mumla arar duruma gelmişlerdir. Kimler aramaz
konusuna gelince, rantiyeciler, işbirlikçiler ve Siyonistler elbette
aramayacaklardır. Çünkü işlerine gelmez ve hiçbir zaman da gelmemiştir.
Halbuki, rahmetli Hocamızın düşünceleri, projeleri hayata geçirildiğinde o
işine gelmeyenler bile yaşadıkları sıkıntılardan ve mevcut kötü gidişattan
kurtulacaklardı. Vefatının beşinci
seneyi devriyesini yaşadığımız bugünlerde, her gün, her saat, her dakika Hocamızı
mumla arar duruma geldik. Dost, düşman, seven sevmeyen bu ülkede yaşayan her
insandan duyduklarımız, Rahmetli Erbakan olsaydı gidişat böyle olmazdı. Allah
rahmet eylesin. diye dualar ediyorlar. Engelliler açısından baktığımızda ise
Hocamızın yaptıkları karşısında görmeyenler, işitmeyenler vs her gruptaki
engelliler de vefa duygularını ortaya koymalı, kadirşinaslık gereği hiç olmazsa
birer Fatiha ile yad etmelidirler. El Fatiha.