Bu birlik küfür dünyasını korkutmaktadır. Losrop, korkusunu şu satırlarıyla açık bir şekilde belirtmekten çekinmemektedir: "Muhammed in Haccı mukaddes bir farz olarak ilan etmesinden sonra, Mekke şehri bugüne kadar her yıl renk, ırk ve dil bakımından birbirine benzemeyen ve çeşitli ülkelerden gelen yüzbinlerce Müslüman tarafından dolup taşmaktadır. İslâm dünyasının her köşesinden gelen bu Müslümanlar, Kabe nin önünde yüzyüze gelerek birbirlerini tanımakta ve ülkelerinde olup bitenleri birbirlerine aktarmaktadırlar. Bu Müslüman topluluğun meydana getirdiği heybetli görünüşün ve muhteşem kalabalığın İslâm dünyası için önemini daha fazla açıklamama sanırım gerek yoktur. Ancak şunu belirteyim ki, hac İslâm dünyasının yıllık kongresidir. Dünya Müslümanları bu kongreye belli sayılarda Müslüman göndermekte ve İslâm ın kalkınması ve yayılması için yeni kararlar almaktadırlar. Hac yolu açık olduğu müddetçe İslâm dini yayılacak ve Müslümanlar birlik ve beraberlik bakımından güçleneceklerdir. Bu büyük İslâm kongresi, İslâm hareketinin uyanmasına sebep olmaktadır. İslâm ve Müslümanların, bu hac mevsimindeki çok büyük ve korkulu görüntüleri bütün dünyaya gösteri halinde yayılmakta ve böylece İslâm ve Müslümanlar için büyük bir propaganda aracı olmaktadır."
İşte kâfirlerin kalbine düşen korku bu birliğin korkusudur. Hac kıyamının kâfirlerin kalbine saldığı korkudur. Hac Müslümanı daha yücelere götüren bir okuldur. Müslüman bu okulda sabır ile gayreti öğrenir. Hac, Müslümana devamlı ibadet hayatı içerisinde yaşamayı öğretir. Hac, nefsani eğilim ve istekleri gemlemeyi, daha nazik ve daha yumuşak davranmayı öğretir. Malın ALLAH Teâlâ nın yolunda karşılıksız harcanmasını öğretir. ALLAH Teâlâ nın dostlarına dost, ALLAH Teâlâ nın düşmanlarına ise düşman olmayı öğretir. Şefkat ve merhamet duygularını geliştirir. O mukaddes topraklarda ilk Müslümanların duyduklarını duyabilme imkanlarını geliştirir. Böylece Müslüman ve Müslümanın çektiği ıstırap ve çileleri İslâm ı yaymak uğruna çektikleri çile ve ıstırapları, kendi ruhunda yaşar ve İslâm ı onların bıraktıkları yerden ileriye götürmedeki gayretini tartar ve düşünür, "Bugün ALLAH Teâlâ için ne yaptım" sorusunu en azından sorar ve tefekkür eder.
Müslüman hacda, ALLAH Teâlâ ya ve Müslümanlara karşı dost olmanın gereğini duyar. Dünyadan belirli ölçülerde yüz çevirip, ahirete yönelmenin şuuruna erer. Tavaftan önce bütün hacı adayları Arafat ta toplanırlar. Hac işleminin başladığı yerdir orası. Hedef Kabe dir, bembeyaz kefenlikler içerisinde yalınayak baş açık herkes Kabe ye doğru yol almaya başlar. Zengin-fakir, amir ve memur farkının kalkarak herkesin, bir olan ALLAH Teâlâ karşısındaki aczi dile gelmektedir bu yolculukta. İlk durak Müzdelife dir. Daha temiz ve berrak kalplerle Mina da şeytanın taşlanması için buradan, toplanan taşlarla beraber Mina ya hareket edilir. Şeytan taşlama eylemi ALLAH Teâlâ nın düşmanının kendilerinin de, düşmanı olduğunun ifadesidir. Burada Müslüman, ALLAH Teâlâ nın hükmüyle hükmetmeyenleri taşlamaktadır aslında. Müslüman bu eyleminde, taşlama eyleminde bilmelidir ki, düşmana hiçbir zaman kucak açılmaz, düşmanla dost olunmaz, onunla yardımlaşma içerisine girilmez, o sevilmez, onu sevenler de sevilmez, siyasi planda olsun, ilmî planda olsun, isterse ekonomik planda olsun hangi sahada olursa olsun, düşman devamlı düşmandır. Müslüman hiçbir zaman onu dost edinmez ancak onu taşlar. Her yerde bu böyledir ve böyle olmalıdır. Böyle olacaktır. Yoksa kuru kuruya, oradaki cemrelere taş atmak Müslümana bir sevap getirmeyecektir. Müslüman akıllıdır, kuru taklitçi değildir, yaptığı ibadetin niçinini öğrenmek ve öylece amel etmek mecburiyetindedir.
Müslümanlar burada, eti helal olan hayvanların helal kılınışlarına şükür ifadesi olarak kurban keserler. Müslüman yine bu kurban eyleminde dünya Müslümanlarının durumlarını düşünmeli ve kalben İslâm düşmanlarına buğzetmelidir. Değil etin, ekmeğin yüzünü dahi görmeyen ve acından ölen Müslüman kardeşlerinin içinde bulunduğu durum, Müslümanın kalbinde bir yara açmalıdır. Bu yara Müslümana devamlı ıstırap vermeli ve bu ıstırabın neticesinde de küfre asla rıza göstermemelidir. Bilmelidir ki, küfre rıza küfürdür. Artık Müslüman tavafa hazırlık bakımından tıraş olacaktır. Bu tıraş oluşta da bir aksiyon olmalıdır. Müslüman demelidir ki, Yarabbi ben bugüne kadar, İslâm ı sadece namaz kılmak ve oruç tutmaktan ibaret sandım. Bana İslâm ın bütününü tebliğ ettikleri zaman, onları küfürle itham etmiştim. Şu andan itibaren, başımdan kestiğim şu saçlarım gibi, o düşüncelerimi kalbimden söküp attım. Bundan böyle Senin nizamını yeryüzüne hakim kılmak için, çalışacağım, şahit ol Yarab.