Ahmed Haşim...
1887, Bağdat doğumlu.
4 Haziran 1933'te Kadıköy'de hayatını kaybetti.
Fecr-i Ati topluluğu üyesi şair ve yazarlarımızdan.
Babası, yüksek rütbeli bir memur ve Bağdat'ın eski ve bilinen sülalelerinden biri olan Alusizade sülalesinden Arif Hikmet Bey; annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kethudâzadelerin kızı Sara Hanım...
Meşhur tefsir alimi Mahmûd El-Âlûsî, Ahmet Haşim'in babasının dedesidir.
Haşim, babasının Arabistan vilayetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü.
Aynı sebepten ötürü dil olarak da sadece Arapça ve Farsça öğrendi.
Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi.
1897'de Galatasaray Sultanisi'ne yatılı olarak kaydoldu.
Haşim'in sanat ve edebiyata ilgisi, Galatasaray Sultanisi'nde başladı.
Haşim 1933 yılında Kadıköy'deki evindeki yardımcısı Zarife Özgünlü ile evlendi.
Evlendikten 18 gün sonra 4 Haziran 1933 tarihinde 46 yaşındayken öldü.
Ahmet Haşim, Eyüp Sultan Camii'nin yanına defnedilmiştir.
AHMET HAŞİM’İN KENDİNİ ÇİRKİN BULMASI
Gelelim, Ahmet Haşim'in kendisini çirkin bulmasına ve bu konudaki tevatürlere...
Ahmet Haşim, ilk şiirlerini henüz 13 yaşında yayınlattı.
İlk şiir yayınından sonra üç yıl içerisinde tam 13 şiiri yayınlanan Ahmet Haşim, küçük yaşlarda annesini kaybetti.
Annesini kaybetmesinin verdiği acı ile büyük bir boşluğa düşen Haşim, yatılı bir okulda okuduğu için içine kapandı.
Türkçe konuşmakta zorluk çeken Haşim, arkadaşlarının kendisi ile Arap Haşim diye dalga geçmesi ile daha da çok içine kapandı.
Kendisine has özellikleri bulunan Ahmet Haşim, edebiyatın sembolist şairlerindendir.
Yakup Kadri ile yakın arkadaş olan Haşim, Yahya Kemal’i hiç sevmezdi. Yahya Kemal’i “Çirkin sesli zavallı bir adam” olarak tanımlayan Ahmet Haşim'in, güzellikten nefret eden ve korkak bir insan olduğu ile getirilir.
Rivayetlere göre, devamlı suikaste kurban gideceğini düşünen Haşim, bu nedenle yolda kendisine seslenen arkadaşlarını duymamazlıktan gelirdi.
Uzun yıllar boyunca evlenmek isteyen ancak kadınların her birine farklı bir olumsuz özellik addeden Haşim, bu nedenle çok uzun yıllar boyunca evlenemedi.
Kendisini çirkin bulduğu için ömrü boyunca ızdırap çektiği söylenir.
Bi-haber gövdeme gelmiş, konmuş
Müteheyyic, mütekallis bir baş
Ayırır sanki bu baştan etimi
Ömr-ü ehrama muadil bir yaş
Ürkerim kendi hayalatımdan
Sanki kandır şakağımdan akıyor
Bir kızıl çehrede ateşten gözler
Bana güya ki içimden bakıyor
Bu cehennemde yetişmiş kafaya
Kanlı bir lokmadır ancak mihenim
Ah Ya Rabbi! Nasıl birleşti
Bu çetin başla bu suçsuz bedenim.
Bütün zamanını aşk ile yaşayan Ahmet Haşim, evlilik için çeşitli girişimlerinde bulunmuştur.
Örneğin, İstanbul’da güzel ve genç bir hanımla tanıştıktan sonra kızı istemeye gittiklerinde Haşim birden bire ortadan kaybolur. Daha sonra kaçışının sebebini kızın annesinin acuze olması, birkaç yıl sonra kızın kendisinin de acuze olacağından kaynaklandığını ifade etmiştir.
Bir diğer evlilik girişimi ise kayınvalide adayının kağıda sarılmış uskumru balığını Haşim’in paltosunun yan cebine koymasından dolayı başarısızlık ile sonuçlanmıştır.
Bir diğer evlilik girişimi ise Haşim’in çirkinlik kompleksi nedeniyle sona ermiştir. Hâşim’in arkadaşı, nişanlısına, “Nasıl bu çirkin adamla evleniyorsun?” diye sormuş, nişanlısı ise kendisini sanatını sevdiğini ifade etmiştir. Bu konuşma, Haşim’e ulaştığında Haşim, evinde bir yemek vermiş ve misafirlerine midye dolması ikram etmiştir. Nişanlısının midye dolmasının içinde ise edebiyatçının altın nişan yüzüğünü yer almaktadır. Nişan yüzüğünü bir midye dolmasının içerisinde iade eden Haşim 1932 yılında tedavi amacıyla Almanya’ya gitmiştir.
Böbreklerinde kireçlenme başlayan ve karaciğer hastalığı nükseden edebiyatçı, bir süre hastanede yatmıştır.
Tedavisinin ardından İstanbul'a döndükten sonra Zarife adlı bir kadın, Haşim’in bakımını üstlenir.
Bu kadın ile düşünce, zevk ve mizaç benzerlikleri bulunan Haşim, Zarife Hanım’ın bulunmaz bir kadın olduğunu belirtmiş ve 1933 yılında kendisi ile evlenmiştir.
Evliliklerinin ilk ayı bitmeden hayatını kaybeden Ahmet Haşim, henüz bir ay bile sürmeyen evliliği ile yaşamının son günlerinde mutluluğu yakalamıştır.
Ardında Merdiven, Bir Günün Sonunda Arzu, Karanfil ve Ağaç gibi unutulmaz şiirler bırakan Haşim, edebiyata yön veren şiirleri ile bugün bile yeni nesle şiirlerini ezberletiyor.
AHMET HAŞİM'İN MERDİVEN ŞİİRİ
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
***
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
***
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
***
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
---




