En kritik soru şudur;

Birleşmiş Milletler hangi amaçla kuruldu?

Milli Görüş lideri, Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 1995’de TBMM’de Refah Partisi’nin bir grup toplantısının basına açık bölümünde son derece ehemmiyetli bir konuşma yaptı.

Konuşmanın konusu Birleşmiş Milletler'di...

Erbakan Hoca, kuruluş yıldönümü vesilesiyle Birleşmiş Milletler teşkilatını anlattı bu konuşmasında.

Birleşmiş Milletler ne amaçla kuruldu, Erbakan Hoca bu amacı şu cümlelerle anlattı;

"Birleşmiş Milletler projesi aslında dünya Siyonizm'inin bir aksiyonudur. Bunu yüz sene evvel İsrail’i kurabilmek için icat ettiler.

O tarihte Sultan Abdulhamit Han Osmanlı Devleti’nin başkanıydı. Bu projeyi ne maksatla ortaya attıklarını bildiği için "Kesinlikle ben böyle bir oyuna müsaade etmem." demişti. "Çünkü siz Birleşmiş Milletler adı altında benim karşıma Fransa temsilcisi diye orayı temsil eden bir Siyonisti getirip koyacaksınız. İngiltere temsilcisi diye bir başka Siyonisti getirip koyacaksınız. Efendim dünya böyle istiyor oyunuyla sözde İsrail’i kurmaya kalkışacaksınız. Böyle bir haksızlığa böyle bir oyuna asla müsaade etmem." demiş idi.

Sultan Abdulhamit Han hayatta iken bu teşebbüs yürütülemedi. Sultan, 1909’da tahtından indirildi ve 1916’da vefat etti. Ancak 1917’de ‘Cemiyeti Akvam’ adı altında bugünkü Birleşmiş Milletler’in ilk adımını atabildiler. Cemiyeti Akvam çalıştı, elinden gelen bütün gayreti gösterdi ve İngilizlerin işgali altında bulunan Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulması için her türlü hazırlığı destekledi.

Öte yandan I. Cihan Harbi’nin hemen arkasından Almanya’da Hitler iktidara geldi. Bu defa bütün dünya Siyonizmi Hitler’le meşgul olmak mecburiyetinde kaldı. Hitler’i ortadan kaldırabilmek için dünya Siyonizmi Amerika’yı harbe soktu. II. Cihan Harbi bu nedenle yapıldı.

Harbin hemen arkasından 1944 yılında yapılan uluslararası konferanslarda ‘Asıl şimdi İsrail’i nasıl kuracağız? Bütün dünyayı Siyonizmin etkisi altında nasıl tutacağız?’ çalışmaları başlatıldı. Bunun ilk ürünü olarak da Birleşmiş Milletler’in kurulması adımı atıldı. 26 Haziran 1945’de.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulurken iki yüzlülük yapılmıştır. Bütün dünyaya sözde barışı koruyacaklarını, çevreyi koruyacaklarını, hukuku, hakkı üstün tutacaklarını ifade etmişlerdir. Ama asıl içerideki plan dünya Siyonizminin yürütülmesidir.

Birleşmiş Milletler daha kuruluşta beş tane ülkeye veto hakkı verildi. Bu ülkelerden hiç biri Müslüman ülke değil. Bugün yeryüzünde 56 tane Müslüman ülke var. 1,5 milyar Müslüman var. Ancak, hiçbirisinin Birleşmiş Milletler’de veto hakkı yok. Hem zaten veto hakkı ne demek? Niçin bazı ülkelere ayrıcalık tanınıyor? İşte bu kuvveti üstün tutma zihniyetinin bir sonucudur. Bu ezen, ezilen düzenin felsefesinin açık bir alametidir. Onun için daha kurulurken hakkı üstün tutan bir kuruluş olarak kurulmamıştır.

Birleşmiş Milletler’in ilk kararı, İsrail’i kurmak olmuştur. Amerika’nın uçaklarıyla İngiltere ve Fransa’nın tanklarıyla bütün batı gelmiş ve 1400 yıllık İslam toprakları üzerinde zorla İsrail’i kurmuşlardır. Halbuki bu Birleşmiş Milletlerin ilk temel prensibi zor kullanarak toprak kazanmak olmayacaktı. Daha ilk attıkları adımda söyledikleri prensiplerin hepsini çiğnemişleridir. Çünkü o prensipler dışarıya karşı maskedir, içeride ise tamamen kendi planlarını yürütmektedirler.

O gün, bu gün 50 yıl geçmiştir, bu 50 yıl esnasında görülen odur ki bu Birleşmiş Milletler, İslam düşmanlığı temeline dayanarak kurulmuştur. İşte bütün çifte standartlar buradan ortaya çıkıyor.

Irak’ı geldiler, yok ettiler. Libya’ya haksız yere ambargo koydular. Bosna’da Müslümanları 4 yıldan beri katlediyorlar. Çeçenistan’da Azerbaycan’da, Filistin’de, Keşmir’de, Somali’de dünyanın her yerinde müslümanlara karşı korkunç bir katliam yürütmüştür bu Birleşmiş Milletler.

Bugünkü Genel Sekreteri Butros Gali, zaten bir Ortodoks papazıdır. Bu adam bütün gücüyle İslâm aleyhine gece gündüz çalışmaktadır. Kendisine daha işin başında Müslüman ülkeler parlamenterler toplantısında yaptığımız görüşmede şu ikazı yaptık: “Bak senden önce bunlar yapıldı. Sen sözde Mısır’da dahi Dışişleri Bakanlığı yapmış birisin, Müslüman ülkelerle ilişkili olduğun için seni buraya getirdiler zahiren. Sen aynı çifte standardı ve İslam düşmanlığını yürütmeye kalkışma. Bu Birleşmiş Milletlerin sonu olur.” demiştik.

Ancak o, tam tersine bütün gücüyle bu zulmü yürüttü. Bizim bu sözümüz karşısında söylediği söz şudur: “Birleşmiş Milletler bir mahkeme değildir, bir hak arama yeri değildir. Bir siyasi kuruluştur.”

Şu düşünceye bakın siz! O zaman kendisine dedik ki: “Bak Birleşmiş Milletler, bir mahkeme değil, ama bir mahkemeden daha fazla hakkı üstün tutmak için gayret etmeye mecbur bir kuruluştur. Eğer buna uymazsanız, bu sizin sonunuz olur.”

Ne yazık ki o günden bu güne kadar işte dört yıldan beri görüldüğü gibi her yerde İslam düşmanlığı yapılmaktadır. Tabii asıl bizim yüreğimizi paralayan onların bu karakterleri apaçık ortadayken bir kısım Müslüman ülkelerin yöneticilerinin bu Birleşmiş Milletler’e kul, köle olmalarıdır, en haklı meselelerde dahi Butros Gali’den merhamet dilenmenin aczi içerisinde sürünmeleridir. İşte asıl acı olan budur.

Bütün bunlardan dolayıdır ki; her zaman söylediğimiz gibi yeryüzünde altı milyar insanın refahı için kaba kuvvetin değil, çifte standardın değil, hakkın üstün tutulduğu yeni bir dünyanın kurulması şarttır ve bu yeni dünya, İslâm birliği ile kurulacaktır, bunun öncüsü de Türkiye olacaktır. Bu olmadıkça sadece İslam alemi bu çifte standartlardan kurtulamamakla kalmaz, aynı zamanda altı milyar insanda sadece ıstırap içerisinde yaşamaya mecbur kalır.

İşte Birleşmiş Milletler'in kuruluşunun 50. Yıl dönümü münasebetiyle bilinmek mecburiyetinde olunan gerçekler, bu söylediğimiz gerçeklerin ta kendisidir. Her meselede olduğu gibi bu meselede de elbette tek çare Türkiye’de kahir bir çoğunlukla iktidara gelmesidir.

Onun için bu olayı sadece Türkiye’deki 80 milyon insanımız değil, yeryüzündeki 1.5 milyar İslâm alemi değil, 6 milyar insanlığın hepsi nefesi kesik sabırsızlıkla beklemektedir.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim; işte ne yazık ki Türkiye’deki yönetim bu söylediğimiz şuursuz yönetimlerden bir tanesi, bunun en açık örneklerinden birisidir. Batı aşıklığı, gavur aşıklığı, batı taklitçiliği zihniyeti yüzünden görüldüğü gibi sadece batıya kul köle olmakta ve bütün İslâm alemine yapılan haksız tecavüzler karşısında batılıları desteklemektedir.

İşte buyurunuz, bakınız sadece Birleşmiş Milletler değil NATO dahi bu gün açıkça: "Benim düşmanım İslâm’dır." diyor ve düşman rengi olan kırmızının yerine yeşili koymuştur. Bunlar hâla o NATO’yu insanlık hayrına bir istikamete çevirmek şöyle dursun, onun İslâm düşmanlığına bütün güçleriyle katkıda bulunmaktadırlar."

***

Şunu son nokta olarak belirtelim;

Birleşmiş Milletler'in kuruluş teması dünyada tüm Yahudileri tek çatı altıda toplayarak büyük İsrail'i kurmaktır.

Erbakan Hoca'nın konuşmalarında güçlü olarak işaret ettiğislam Birleşmiş Milletleri neden kurulmasın?

İslam Birliği'nin kurulması da bu anlamda şarttır.

---

 

Muhabir: Haber Merkezi