Oğlunun terör örgütü PKK’nın elinde olduğunu söyleyen Süleyman Aydın, “Sizden ricamız yarın öbür gün teslimler olduğu zaman önceliği bizim evlatlarımıza verin, evlatlarımız gelsinler. Bir komisyon kurulsun bu evlatlarımız için, ceza yemesinler. Bize sahip çıkın” diye konuştu.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında toplanan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda ilk oturumda şehit aileleri, gaziler ve yakınları ile ilgili dernek ve vakıfların başkanları dinlendi. İkinci oturumda ise “Diyarbakır Anneleri”ni temsilen Bedriye Uslu, Süleyman Aydın Ayşegül Biçer, duygu ve düşüncelerini dile getirdi.
Toplantıda ilk olarak Mahmut Uslu’nun annesi olduğu söyleyen Bedriye Uslu şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan, Sayın Devlet Bahçeli'den, Sayın Numan Kurtulmuş'tan Allah razı olsun. Bizi de buraya davet ettiniz Allah razı olsun. Allah hiçbir zaman devleti bizim başımızdan eksik etmesin, hiçbir şey memleketimize, vatanımıza gelmesin. Hiçbir ana yüreği acımasın, ağlamasın hiçbir ana. Şehit annelerini de minnettar olarak kalbimle selamlıyorum. Tüm değerli başkanlarımdan, milletvekillerimizden, hepinizden Allah razı olsun; hepinize selam olsun. Ben oğlum için geldim. Çocuklarımız kayıptır, çocuklar geri dönsünler. Bu Türk bayrağı hepimize yeterlidir. Gelsinler, eve geri dönsünler, bayrağın altında hepimize yer var.”
Süleyman Aydın: Evlatlarımızı versinler
Daha sonra konuşan Süleyman Aydın da evlat nöbeti tutan bir baba olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
“Benim evladım Özhan Aydın, maalesef 15 yaşındayken kandırılıyor ve evladım şu an yaklaşık 10 yıldır terör örgütü PKK'nın elindedir. 40 yıldır ülkemizin başına bela olan bir terör örgütü vardır. 15 yaşındaki evlatlarımızın şu an öğrenci olmaları lazımdı, şu an evladımızın okuması lazımdı. 10 yıldır evladım ölmüş mü kalmış mı bilmiyorum. Evlat acısı çok zordur. Biz evlatlarımızı istiyoruz. 6 yıldan fazladır biz evlatlarımızı isterken bir kesim bize destek verdi ve bazı kesimler maalesef bizi görmezlikten geldiler. Yedinci yıla giriyoruz, pandemi demedik, yağmur demedik, kar demedik, kış demedik hatta hastalandık ama yine de evlat mücadelemize devam ettik.
Ben Lice kırsalına kadar gittim, terör örgütü PKK ‘Evladın burada, vermiyoruz’ dedi. Evladım ellerinde ama ‘vermiyoruz’ dediler.
Terör örgütü PKK'nın silah yakması hepimiz için büyük bir umut oldu. Terör örgütü PKK'nın silah bırakması evlatlarımızın geri dönmesi demektir. Biz evlatlarımızı terör örgütü PKK'ya büyütmedik; evlatlarımızı versinler.
Terörsüz Türkiye'yi başlatan başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Devlet Bahçeli'ye ve siz değerli milletvekillerimize çok teşekkür ediyoruz. Bizim umudumuz şu an sizsiniz. Sizden rica ediyoruz Diyarbakır Anneleri’ni evlatlarına kavuşturun. 300-400'den fazla anne ve babalar olarak biz hepimiz terör mağduruyuz, biz evlatlarımızı istiyoruz.
Eylem yaptığımız için, evladımı istediğim için zaman zaman evladımın ölümünü paylaşıyorlar, silah zoruyla evladımı konuşturuyorlar; evladım diyor ki ‘Ben anne-babamı istemiyorum’ Hangi evlat anne-babasını istemez? Zaman zaman terör örgütü PKK evladımın paylaşımını yapıyor ‘Özhan Aydın 2017'de ölmüş’ diyorlar. O zaman cenazemi verin bana. Ben Kürt değil miyim? Ben de Kürt’üm. ‘Kürt için mücadele ediyoruz’ diyorsunuz, Kürtlere karşı cephe alıyorsunuz. Bir Kürt baba olarak evladımın cenazesini verin, en azından bir mezarı olsun.
Burada eşimin olması lazımdı ama maalesef evladım terör örgütüne gittiğinden beri şu an kendisi ilaç tedavisi görüyor, Ne hakları var bu zulmü bize yaşatıyorlar? Sizden ricamız yarın öbür gün teslimler olduğu zaman önceliği bizim evlatlarımıza verin, evlatlarımız gelsinler. Bir komisyon kurulsun bu evlatlarımız için de, ceza yemesinler. Diyarbakır'dan ta buraya kadar gelmişiz, evlatlarımızı istiyoruz. Bize sahip çıkın, sizden rica ediyoruz."
PKK'nın elindeki oğluna kavuştuğunu, ancak halen Diyabakır Anneleri'nin nöbetine katıldığı anlatan Ayşegül Biçer de "Biz Diyarbakır Anneleri olarak 2 bin 178 gündür nöbetteyiz. Nöbette oturan aile sayımız 384. Tek bir kurşun sıkmadan anne yüreğiyle yaptığımız mücadele ve kolluk kuvvetlerimizin vermiş olduğu çaba sayesinde 62 ailemiz evladına kavuşmuştur. Öncelikle, bu topraklar için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, başta şehit anneleri olmak üzere evladını vatan uğruna toprağa vermiş tüm annelerimizin ellerinden öpüyorum. Onların acısı evlat nöbetindeki annelerin acısıyla aynı yerden, yüreğinden, en derininden gelir. Bizim acımız ortaktır, gözyaşımız birdir" dedi.
Oğlu Mustafa'nın 16 yaşında elinden alındığını söyleyen Ayşegül Biçer, şöyle konuştu:
"Bir sabah uyandık, evladım yoktu. O gidiş hayatımızın en büyük kırılma noktası oldu. O günden sonra tek bir hedefim oldu: Evladıma kavuşmak. Bunun için iki yıl boyunca Diyarbakır'da HDP il başkanlığı önünde kurulan evlat nöbetinde otururdum. Soğukta, yağmurda, sıcakta; gün oldu aç kaldık, gün oldu uykusuz kaldık, gün oldu umudumuzu kaybetmedik. Çok şükür Allah dualarımızı kabul etti. Oğlum Mustafa güvenlik güçlerimize teslim oldu ve evimize döndü. Bu, hem bana hem diğer nöbet tutan annelere umut oldu ama şunu bilin ki ben evladıma kavuştum diye çadırdan kalkmadım çünkü hâlâ yüzlerce anne evladının yolunu gözlüyor.
Bizim hikâyemiz sadece bireysel bir acı değil bu ülkenin ortak yarasıdır. Bir annenin yüreğinde ne zaman bir evlat acısı varsa o acı hepimizin acısıdır. Bu süreçte atılacak ilk adım bellidir. Evlat nöbetinde bulunan ailelerin yıllardır dinmeyen acısının sona ermesi, evlatlarının geri dönmesi ya da akıbetleri hakkında net bilgi verilmesidir. Silah bırakmak yetmez, zorla ya da kandırılarak götürülen masum gençlerin ailelerine dönmesine de izin verilmelidir. Bu gençler arasında engelli, hasta, yaralı, zayıf, kadın ve küçük yaşta olanlar var. Yani biz terör örgütünden sadece silah bırakmasını değil aynı zamanda insani dönüş yapmasını bekliyoruz. Eğer samimiyet varsa bu Kürt annelerinin kandırılarak götürülen evlatları geri gönderilmeli çünkü anneler bekliyor, ocaklar yanıyor, gözler yollarda.
Ayşegül Biçer: Komisyon üyelerine özel bir davetim var, Diyarbakır'a gelin
Buradan siz kıymetli Komisyon üyelerine de özel bir davetim var, lütfen Diyarbakır'a gelin, bizim çadırımıza oturun, bizimle bir bardak çay için. Oradaki annelerin gözlerine bakın, o gözler size her şeyi anlatacak. Kâğıtlardan, raporlardan öğrenemeyeceğiniz şeyleri orada göreceksiniz. Çözüm süreci masa başında imzalarla değil acının yaşandığı yerde halkın yanında güçlenir. Biz o acının tam ortasındayız. Gelin, bizi yerinde görün, orada konuşalım, orada tartışalım. Bizim sözümüz doğrudan yüreğimizden gelir. Ben evladına kavuşmuş bir anne olarak söylüyorum, her çocuk dönsün, her anne evladına kavuşsun çünkü hiçbir anne kendi çocuğunu toprağa vermek ya da dağlarda aramak zorunda değil.
Bugün buradan tüm vicdan sahiplerine sesleniyorum, evlatlarımızı geri verin, onları siyasetin, ideolojilerin, silahların malzemesi yapmayın. Bizim evlatlarımız bu ülkenin geleceğidir. Onların yeri annelerinin yanıdır. Allah bu topraklarda hiçbir zaman hiçbir anneyi evlatsız,hiçbir evladı annesiz bırakmasın. Bizim evlatlarımız hayallerine kavuşsun istiyoruz; hâkim, savcı, doktor, imam gibi hayallerine kavuşsun istiyoruz. Siz değerli Komisyon üyelerimizden ricamızdır, öncelik Diyarbakır Annelerinin olsun, yedi yıldır orada mücadele eden kahraman annelerimizin evlatları öncelikli olsun istiyoruz."