1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un, Siyonist milyarder Walter Rothschild’e gönderdiği ‘ Filistin topraklarında Yahudi devleti kurulmasını’ vaad eden mektup, sadece bir diplomatik belge değil, İslam coğrafyasının kalbine zalimce saplanmış bir hançerin 108 yıldır kanattığı emperyalist bir yaraydı. İngiltere’nin Siyonist lobilerle el ele vererek yürüttüğü “Filistin’i Yahudileştirme” projesi, 2 Kasım 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu ile resmiyet kazandı. Bu mektup, Haçlı İngiliz emperyalizminin, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra Ortadoğu düzenini yeniden dizayn etme planının merkezinde yer aldı. Hiçbir hakları olmamasına rağmen, Filistin topraklarının Yahudilere ulusal yurt olarak sunulduğu Balfour Deklarasyonu, Filistin halkının vatanını, kimliğini ve özgürlüğünü çalmakla kalmadı bugüne dek yüzbinlerce Filistinlinin de katledilmesine sebep oldu.

OSMANLI YIKILDI DÜZEN BOZULDU

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve Kudüs’ün işgal edilmesinin ardından bölgede oluşan otorite boşluğu, İngiliz-Siyonist iş birliğiyle zulümle dolduruldu. Filistin, adım adım Batı’nın sömürge laboratuvarına dönüştü. 1922’de Milletler Cemiyeti tarafından onaylanan İngiliz manda yönetimi, Filistin topraklarını Yahudi göçüne açarak Siyonist projenin zeminini hazırladı. 1922-1945 yılları arasında bölgeye on binlerce Yahudi işgalci yerleştirilirken, Filistinliler kendi topraklarında azınlık haline getirildi.

FİLİSTİN’DE SÜREGELEN VAHŞİ TRAJEDİ

İngiltere’nin manda yönetimini Siyonistlere devretmesiyle 1948’de “Nekbe” yani büyük felaket başladı. Yüz binlerce Filistinli evlerinden sürülürken, işgalci İsrail devleti Batı’nın desteğiyle kuruluşunu ilan etti. Böylece, Balfour Deklarasyonu’nun gölgesinde başlayan kirli ve şerli plan, Müslüman bir coğrafyada bugüne dek süregelen vahşi trajedinin kapısını araladı.

FİLİSTİN HALKI HÂLA TOPRAĞINI VE ONURUNU KORUYOR

Bugün Gazze’de yaşanan insanlık dramı, Batı’nın yüzyıl önce attığı bu ihanetin devamı niteliğinde. Balfour Deklarasyonu, sadece bir belge değil; sömürgeciliğin, ırkçılığın ve İslam topraklarına yönelik emperyalist saldırının anahtarı olarak tarihe kazındı. Filistin halkı bunca ihanete rağmen, yüz yıldır hem toprağını hem de onurunu koruma mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor.

Muhabir: Haber Merkezi