Geçmişe ait özel olan, günümüz kuşağının anlamayacağı, bilemeyeceği durumlar söz konusu. Önemli dönüm noktaları ve sembolleri bizim gerçeğimiz. İdeal ile karşıt çatışmasında kimi şeyler önem kazanır, yoğunlaşılır, bunlar öne çıkar. Üstad Necip Fazıl, Sezai Karakoç edebiyat ve düşünce, Prof. Dr. Necmettin Erbakan siyasa ve düşünce, Mehmed Zahid Efendi, Mahmud Efendiler tasavvuf, Mehmet Şevket Eygi gazetecilik, Şule Yüksel Şenler başörtüsü ve kadın sembollerimizdi. Bunlar daha ayrıntılandırılabilir, çeşitlendirilebilir.
O dönemde, taşrada, Elâzığ‘da namaz vakitlerinde camide cemaatin arasında üniformalı bir asker görmek bizleri son derece sevindirir, mutlu ederdi. Bu, askerin milletiyle buluşmasıydı. Zamanla bunlar ortadan kalktı. Gerilimler tırmandı.
Devlet erkânından birini camide cemaat ile görmek cemaatte bir sevinç oluşturur. Devlet kurumu da güven kazanırdı. Millî Görüş siyasetinde çok temel bir kavram vardı. Bu, slogan ötesi bir durumdu. "Devlet millet kaynaşması". Bugünün de devletin millet ile kaynaşması, kaynaşmaması başlı başına bir sorun ve gerilim alanı.
İlk okulda öğretmenlerimizin bize öğrettiği kimi kurallara bugün gülümsüyorum. Toplumumuzun ahlâk ve terbiye kuralları çok da özel bir eğitim gerektirmiyor. Sofra adabından konuşma, davranış biçimlerine kadar her şey kendi doğasında karşılık buluyor.
Köyümüze kaymakam gelmişti. Öğretmenimizin öğrettikleriyle, köy büyüklerimizin öğrettikleri arasında bir uçurum vardı. Kaymakam Büyük Dayım Kâtibi Efendi‘ye misafirdi. Elini yıkaması için leğen, sabun, havlu gibi şeyleri getirdim. Havlu sol omzumda, sabun sol elimin sırtında, ibrik sağ elimde. Adap ve erkân ile eline su döktüm. Kaymakam bu hizmetimden ötürü sevgiyle gözlerimin içine bakmıştı.
Ertesi gün davar nöbetimizdi. Keçi ve koyun sürüsünü güderken Kaymakam Bey köyden çıkmış at sırtında bir grupla gidiyordu. Tam yanımızdan geçerken elimdeki değneği fırlattım, hazırola geçtim, ellerim pantolonumun çizgilerinde, gözlerimi Kaymakam Bey‘e diktim, başımla geçişini izledim. Bu da öğretmenimizin öğrettikleriydi. Kaymakam gülmüştü.
Böyle bir zamanda bir Vali‘nin adının bütün yurda yayılmış olması, onun milletiyle olan buluşması, bütünleşmesi ve sevilmesiydi. Konya Valisi Hazım Oktay Başer. O bir semboldü. Onlar bir gençliğin önünü açarlar. Bu güzel insanlar insanlara ufuk olurlar. Bu sembol isimden ötürü gençliğimde vali olmak istedim. İmam Hatip Okulu‘nu bitirecek, lise fark derslere girecek Siyasal Bilgiler Fakültesi‘ni okuyarak vali olacaktım. Kuşağımızı etkileyen önemli bir sembol. İmam Hatip diplomasıyla doğrudan gene idealim olan Edebiyat Fakültesi‘ne girdim. Vali olamadım. Kimi zaman insanın ukdeleri olur ya, vali olma ukdesi hep bir kenarda kaldı.
Kader bizi Hazım Oktay Bey ile aynı çatı altında buluşturdu. Millî Gazete de medya alanında bir başka sembolümüzdür. Çıktığı günden beri, öğrenciliği çok zor koşullarda geçirmiş olmama rağmen kesintisiz, hemen her gün almaya devam ettim. Okudum ve bu gazetenin bir yazarı olmayı Cenab-ı Hak nasib etti. Milletin Vali Amca‘sının Sahibi ve Genel Müdürü olduğu gazetenin çatısında buluşmak, kimi zaman bir araya gelmek, sohbetinde bulunmak...
Gazeteye sık gidemiyoruz. Arada bir uğradığımda, nasip bu ya görüştük. Aynı sofrada bulunduk. Sohbetinin ziyafeti, kendisinin zarafet ve estetiği, inceliği hatırda hep kalacak. Büyüklerimin ellerini öperim. Ben Vali Amcam‘ın ellerini öperken, o bir punduna getirir benim elimi kavradığı gibi öperdi. Tasavvuf terbiyesi başkadır. Onun bu durumunu bildiğimden dikkatli davranırdım. Yazılarımı okuduğunu söylerdi. Kimi zaman, şu şu konularda da yazsanız düşüncesini dile getirirdi. Etrafında valiler, bürokrasiden kimi kimseler de bulunurdu. Güler yüzlüydü, hoş sohbetti.
AKP iktidarı zamanında, bir dostum, TELEKOM‘da bir yakınının, mağduriyete ve bir kıyıma uğramaması için ricada bulunmuştu. İktidar çevreleriyle ilişkilerim yok. Hazım Amca aklıma geldi, aradım, kardeşi Emin Başer Bey ile görüştü. "Ben bu işlerle ilgilenmem, ama senin hatırın için görüştüm. Tamam" dedi. Fakat, bu, ancak bir yıl sürdü. Sonradan öğrendim ki o kişiye bir yıl sonra kıyılmış.
Yakın zamanda gene gazetede bir arada olduk. O sevgi dolu yüzü belleğimde yer etmiş. Rabbim kendisine Efendimizle birlikte olmayı nasip etsin. Acı hepimizin. Takdir bu ya deyip sabrederiz.




