Aydın Ünal’ın yazılarına son verilmesi beklenmezken siteden kaldırılan “Bir 10 Kasım yazısı” başlıklı yazısında Ünal şunlardan bahsetmişti:
“Onu abartılı övenler ve ona tepki gösterip abartılı yerenler arasında, 5186 Sayılı Kanun’a da muhalefet etmeden hakiki bir Mustafa Kemal yazısı yazmak mümkün mü? Haydi deneyelim…” diyen Aydın Ünal, “Kendi devreleriyle kıyaslandığında askeri safahatı vasatın altındaydı zira Sofya Ateşemiliterliği, Şehzade Vahdettin’in yaverliği gibi görevlerle ya da sağlık sorunları nedeniyle devrelerine göre daha az kıta vazifesi almış, Çanakkale dışında bir askeri başarı kaydetmemişti. Riske girmezdi. Kudüs’ün işgali öncesinde ordu kumandanlığından istifa ederek Viyana’ya kaplıcalara gitmiş, Medine komutanlığı önerildiğinde reddetmiş, Filistin görevine gönderildiğinde orduyu ağır zayiatla Afrin’e kadar geri çekmişti. Sultan Vahdettin tarafından Anadolu direnişini örgütlemek için gönderildiğinde ordudaki en müsait yüksek rütbeli subaydı; vazife doğal olarak ilk ona teklif edilecekti. İstiklal Savaşı’nın altyapısı zaten hazırdı; zafer, tek adamın değil, kolektif bir çabanın neticesiydi
Fikirleri fark oluşturmaktan, özgünlükten, orijinallikten uzaktı. Nitekim ne çağını, ne başka toplulukları etkileyebildi. Fikirleri bugüne de ulaşmadı. Müslüman bir halkı Batılılaştırmak, laikliği İslam toplumunda uygulamak, seküler bir toplum yaratmak gibi “özgün” aksiyonları ise daha sağlığında çökmüş, başarısız olmuştu
Atatürk ismi, Batılı yaşam tarzlarının, örneğin alkol kullanmanın, teşhirciliğin, valsin, cadılar bayramının, örneğin LGBT sapkınlığının, İslâm’a ve Müslümanlara husumetin ve daha nicesinin bir istismar vasıtası, bir meşrulaştırma bahanesi olarak araçsallaştırıyor”





