Önceki yazımın daha en başında, “KUR’AN VE İLİM çalışmalarına odaklandığımızı hep hatırlatıyorum?” dedim ya; bunun pek çok derin sebepleri var.
Zaman zaman bu sebepleri yazıyor, dertlerimize veya sorunlarımıza “teşhis ve tedavi” sadedinde “çare ve çözümler” üretme çabası içinde olduğumuzu beyan ediyorum.
Bütün bu çalışmalarımızda ana kaynağımız “KUR’AN VE İLİM” olduğundan, zaman zaman işte bu ana kaynaktan sunumlar yapmayı önemsiyorum.
Evet, önceki yazıdan kaldığımız yerden devam…
Bugün, geçen hafta yani 956’ıncı hafta çalışmamızın 8, 9, 10’ıncı sayfalarına bakalım:
İnsan bedeni devamlı yenilenmektedir. Bugünkü moleküller bir sene önce bizde yoktu. İnsan vücudu bir gölden ibarettir. Nasıl göle devamlı akan su vardır ama gölün şekli değişmiyorsa, bizim bedenimizden de sürekli olarak moleküller gelip geçmekte, atomlar ve moleküller devamlı değişmektedir. Ölümle bedenimizin değişme hali durmaktadır. Sonra (ahirette) yeniden değişme hali başlamaktadır. Bütün bunlar dört boyutlu uzayda olmaktadır.
İnsan daima şu soruyu tekrar tekrar sormaktadır: Bir daha dirilecek miyim?
İnsan beyninde bu sorunun var olması insanın dirilmeyi arzu etmesindendir. İnsan dört boyutlu, beş boyutlu uzayı düşünmediği için ölümü yok sanmaktadır. Hâlbuki ölüm diye bir şey yoktur. Ölüm bizim bu dünya treninden inmemizden ibarettir. Ne var ki trenimiz tekrar dönüp gelecektir. İkinci gelişinde tekrar bineceğiz. Ayet, “Mezardan ihraç edileceğim” diyor.
“Ve insan/kişi ‘öldüğümde ilerde diri olarak çıkacak mıyım’ diyor.” (Meryem, 66)
İnsan elbette bunu sormalıdır yani düşünmeli ve tartışmalıdır demektir.
Bir şey üzerinde düşünmeye başladığımız zaman yavaş yavaş onu kavramaya başlarız.
Evet, ‘ben yeniden dirilecek miyim’ diye kendime sormalıyım ve dirilip dirilmeyeceğim üzerinde düşünmeliyim. İnsanların çoğu düşünmemekte, araştırmamakta ve dirilmeyeceğini de araştırmadan kabullenmektedir. Oysa hayvan böyle bir şeyi düşünemez. İnsan olan ise düşünebilmektedir. Öyleyse insan için yeniden dirilme tartışılmaktadır. Bu tartışma bile yeniden dirilmeye bir delildir. İnsanlar var olduklarından beri her zaman öldükten sonra dirilmeyi ümit etmiş ve o sebeple ölünün hatıratını yaşatmıştır. (s. 8 ve 9’dan.)
İnsan kendi kendine konuşmalıdır. Düşünürken şöyle düşünmelidir. Önce soru sormalıdır yani ne öğrenmek istediğini ortaya koymalıdır. Örnek olarak; ben tekrar dirilecek miyim, dirilmeyecek miyim? Bu soruyu soran insan şimdi cevap veren insan olacaktır.
Bu insanlardan biri ‘evet, dirileceksin’ cevabını vermekte; diğeri ise ‘hayır, dirilmeyeceksin’ cevabını vermektedir. “Dirilmeyeceğim” diyen insana delil gerekmez. “Dirileceğim” diyene delil gerekir. İşte, Kur’an bu tartışma usulünü burada bize öğretmektedir. Tartışmanın devam etmesi için ‘hayır, dirilmeyeceğim’ demeyeceksin, ‘evet, dirileceğim diyeceksin’ der. Sonra başta soran kişi delil getirir. Ona cevaben delil getirir.
İşte, insan bunu zikretmiyor mu, düşünmüyor mu?
-Ben biliyorum ki ben bundan yüz yıl önce yoktum ve ben var edildim.
-Nasıl var edildim?
-Niçin var edildim?
-Uzun çileli ömrü niçin yaşadım?
-Neden ölüyorum?
Bunları sorup cevaplarsa, bir daha dirileceğine kendisi karar verir.
Benim ömrüm kâinatın ömrünün içinde yok mesabesindedir. Birileri getiriyor, sonra alıp götürüyor. Yoktum, var oldum; şimdi de yok olacağım. / Evvela düşünmeye buradan başlamalıdır. / Sonra, ben bir fabrika ürünü değilim, herkesin ayrı kişiliği vardır, hiçbir insanın DNA zinciri diğerlerine uymaz; öyle ise ben özel olarak yaratıldım. Ben bir kum yığını değilim, her şeyi uygun olarak yerleştirilen bir yapıyım, benim yapım başkalarının yapısından farklıdır. / Ben de düşüncelerimle, zevklerimle, fikirlerimle ve yaptıklarımla farklıyım. Özel bir varlığım. O halde benim tekrar dirilmem için engel yoktur. (s. 10) Kaldığımız yerden devam ederiz...
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(2)Muhsin Kul - Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.(Enbiya 7)
Muhsin Kul - Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler. (Cuma 2)
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.