Muhteşem “Millî Medya Gecesi” yaşandı ve geçti ama bendenizin derin düşüncelere dalmasına vesile oldu; nasıl başladık, şu anda neredeyiz ve bundan sonra nerede olmalıyız…
Oradaydım… Hem de hiç hesapta olmayan çok yakın akrabalarımla; Kosova’dan, dayıları babam Nuri Erol’un vefatı vesilesiyle taziyeye gelen yakın akrabalarımla…
Özellikle onların duygularını ve etkilenmelerini anlatmak ve yazmak mümkün değil, sadece yaşanabilirdi; birlikte yaşadık, çok farklı duygularla ve fotoğraflarla belgelendirmeye çabaladık/çabaladılar… Akrabalarımın her biri, detaylı yazı ve fotoğrafların yayımlandığı Millî Gazete’yi memlekete götürüp bütün akrabalara göstereceklerini söylediler; bilginiz ve ilginiz olsun da nerelerin bizi beklediğini düşünün… Hep birlikte düşünelim…
Kosova, Bosna, Balkanlar bizi bekliyor…
Asya, Avrupa, Afrika ve bütün Dünya bizi bekliyor…
Bütün beşeriyet “Zalim Dünya Düzeni” altında inlemeye devam ediyorken…
Biz Millî Görüşçüler, biz “Millî Medya” mensupları, biz “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni” tesis etmekle mükellef olanlar; şu anda neredeyiz, ne kadar mesafe alabildik, önümüzde hangi hedefler var ve o hedeflere varmak için neler yapabiliyoruz…
Bu duygu ve düşünceler ve de hedefler bir yana…
Daha o koca salona girer girmez kucaklaştığım dostlar da bir yana…
Önce Gaziantep’ten gelen Burhan Bozgeyik ve hemen yanında oturan Adnan Öksüz ile programı takip etmek, bendenizi farklı duygu ve düşüncelere götürdü; azını anlatayım…
Yıl 1975… Erbakan Hocamızın önderliğinde İzmir ve Ege’den başlatıp Türkiye çapında sürdürdüğümüz ve Gaziantep ile Kahramanmaraş’ta sonlandırdığımız “… VE ZAFER YAKINDIR” hamlemizi hatırladım… Hamle sonrasını, Erbakan Hocamın direktifleriyle, resim ve yazılarıyla, tam sayfa olarak hazırladığım izlenimleri günlerce Millî Gazete’mizde dizi olarak yayımladık… O günkü şartlar ve teknolojik imkânlar ile o zamanlardan beri yaşanan nice yıllar… Dile kolay… Hafızamdan tam 46 yıldır yaşadıklarımız gelip geçti; nerelerden geldik, şimdi neredeyiz ve hepsinden daha önemlisi önümüzde hangi hedefler var ve o hedeflere varmak için neler yapabiliyoruz, yapmalıyız, yapacağız…
Bütün bunları iyi düşünüp planlamamız ve gereğini yapmamız gerekmekte…
Kosova’dan başlayıp Gaziantep ve Kahramanmaraş dememin derin sebepleri var…Bizi ‘GAZİ’ ve ‘KAHRAMAN’ olmak zorunda bırakan düşmanlar hala var; Kosova, Bosna ve bütün Balkanlar’da; Avrupa, Asya ve Afrika’da; dünyanın her yerinde… Bugünlerde Suriye’de Afrin’deyiz ve bu köşede ‘“AFRİN’E FARKLI BİR BAKIŞ”a devam…’ başlıklı yazım yayımlanmış durumda; orada demek istediklerimin az bir kısmı var… Yüz yıl önce buralarda olan düşman, buralardan vazgeçmiş değil; başka bir şekil ve kılıkta yine buralarda…
Peki, bir köşe yazısında bütün bu duygu ve düşünceleri yazmak mümkün mu?
Bence mümkün değil! Nitekim yazamıyorum ama siz bu az yazılanları çoğa sayın…
Evet, çoğa sayın ve Kosova, Bosna, Balkanlar’ı; Asya, Avrupa, Afrika ve bütün Dünya’yı; “Zalim Dünya Düzeni” altında inlemeye devam eden bütün beşeriyeti ve tesis etmemiz gereken “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni”ni düşünün…
Evet, bu konu ve alanlarda şu anda neredeyiz, ne kadar mesafe alabildik, önümüzde hangi hedefler var ve o hedeflere varmak için neler yapabiliyoruz, yapmalıyız, yapacağız…
Dün, Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun direktifleriyle, Ömer Yüksel Özek’in ilgilenmekte olduğu ve bendenizin de katkıda bulunabileceği, Kosova ve Balkanlar menşeli ama “Millî Medya” merkezli meseleler de müzakerede; Allah nasip ettiyse neler olur neler…
Olanlara elhamdülillah ama olması gerekenler de o kadar çok ki; çalışmamız gerek…
Müspet medyanın adresi olarak Millî Gazete ve TV5’i gösteren Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Hocamızın şu sözü hâlâ kulaklarımdadır: ‘28 Şubat menfi sermaye, menfi siyaset ve menfi medyanın sonucudur.’ Türkiye’nin kurtuluşu ancak müspet sermaye, müspet siyaset ve müspet medya ile olacaktır...” dedi ya; düşünelim ve çalışalım…