İnsanlık tarihine bakmamız gerekiyor…

İnsanlık olarak nerden geldik, hangi süreçleri yaşadık, günümüzde neredeyiz ve bugünden itibaren yakın-orta-uzak gelecekte nereye gidiyoruz; bunlara bakmamız gerekiyor…

‘NELER OLUYOR?’ sorusuna bir de böyle bakılmalı…

Öyleyse genel olarak bakalım ve sonda söylenecek sonucu baştan hatırlatalım.

İnsanlık bin yılda bir, inkılâp yapar. Artık işçilik sisteminden ortaklık sistemine geçilecektir. Ekseriyet demokrasisinden hicret demokrasisine geçilecektir. Dinler müspet ilmin hakemliğinde birleşecek, mensup oldukları halkların devletleri içinde etkin olacaklardır. Diplomalı eğitim ve çalışma sisteminden güvenceli diplomalı sisteme geçilecektir.

İnsanlık barış içinde bu sisteme geçerse, Sermaye savaş çıkaramayacaktır.

Aksi halde hiç kimse kıyamet savaşını ve kanın akmasını önleyemez.

Kansız yani barış ile mi, yoksa kanlı yani savaş ile mi gelecek?

İnsanlık işte bunun kararını verecek ve uygulayacaktır.

Ve Necmettin Erbakan ’ın dediği gerçekleşecektir.

Adil Dünya Düzeni ister-istemez gelecektir.

Ana teşhisimiz ve de tedavi reçetemiz budur!

Devam edelim: Uygarlık, medeniyet, medenileşme, hadarilik yani “hukuk düzeni”, Hz. Nuh Peygamber ile başladı. Peygamberler, ulu’l-azm yani azimet sahibi peygamberler, her bin yılda bir geldiler ve uygarlıklar kuruldu. Bu sayede insanlık açısından “hukuk anlayışı ve düzeni” bugünkü seviyeye ulaştı. Bugün tüm dünyada bir “hukuk düzeni” vardır.

Buna istinaden bütün hukuk düzenlerinde ittifakla kabul edilen kurallar vardır.

a) Mahkeme kararı ile suçu kesinleşmeyen kimse suçlu değildir. Sadece kaçma ve delil değiştirme ihtimali varsa, bu ihtimal kesin derecede ise tutuklanabilir.

b) Yürürlükteki ceza kanunlarında suç olarak tespit edilip cezası gösterilmeyen kimseye ceza verilmez, sorgulanamaz bile.

Örneğin, ruhsatsız silah taşımak suçtur, cezası birkaç aydır. Ruhsatsız silah taşıyan kimse katil zanlısı diye suçlanıp soruşturulamaz, silah taşıma cezası verilir.

Bir derneğe üye olmak, bir topluluk mensubu olmak yahut bir telefonu kullanmak ceza kanununda suç olarak geçiyorsa ceza verilebilir, sadece orada yazılı ceza verilebilir. Suç örgütüne üye olmanın suç sayılabilmesi için önceden o örgütün suç örgütü olduğu yargı tarafından tespit edilmeli, üye olanlar o örgüte üye olmayı mahkeme kararından sonra da sürdürüyorlarsa suç sayılabilir. Örgütte suç işleyen varsa örgüt suçlu değil, suçu işleyen suçludur, diğer örgüt mensupları suçlanamaz. Suç şahsidir. Sorun yargı kurumunun, hukuk kurallarını çiğneyip keyfi usullerle muhakeme etmesidir.

Sermaye (sömürü sermayesi veya Siyonist sermaye ya da adına ne derseniz deyin ama aynı SERMAYE) yapacağını yaptı. 15 Temmuz Türkiye ’ye kaç milyar dolara mal oldu, çektiğimiz korkular ve sıkıntılar da cabası. Ne istedilerse verilince sonuç böyle oldu!

Adil yargı sistemi kurulmadıkça, bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın yargı kurulmadıkça devletin eşkıyadan farkı olmaz. Yargıyı değil yargıcı bağımsız hale getirmek gerekir. Doğru tektir. Şeriat dışında her uygulama batıldır.

Gelin adil yargı sistemi kuralım. Cemil Çiçek’e Adalet Bakanı iken yani AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde yaptığımız teklifi tekrarlıyoruz:

a) Savunma Yüksek Kurulu; b) Soruşturma Yüksek Kurulu; c) Bilirkişi Yüksek Kurulu; d) Hakemler Yüksek Kurulu kuralım.

Kurullara her parti aldığı oy oranında ilim adamı üye versin. Biz bu alandaki yarım yüzyıllık bilgi birikimimizi sunmaya hazırız, bunun için ücret veya herhangi bir karşılık da istemiyoruz. AK Parti iktidarı veya bütün diğer partiler bu ilim adamlarından yararlanabilir. Cumhurbaşkanı kararnamesiyle de bu kurumlar kurulabilir...

“Adil Yargı Düzeni” kurulmadan adalet olmaz, olamaz.