Gerilimli bir ortam ve süreç. Yüksek volümlü çıkışların karşılığı nedir, ne değildir? Bölgemizde işleyen bir süreç var. Suriye bataklığına girdiğimizden beri ipler iyice koptu. Denetimi yitirdik. Hemen her şey dışımızda gelişiyor. Oyunun aktörlerinden sanıyorduk kendimizi. Aktif aktör ve söz sahibi olma tutkusu maalesef sonuç vermedi. Çünkü oyunun kurgusu, amacı bir milleti bölmek, parçalamak ve etkisiz kılmaktı. Bu fehmedilmedi, sezilmedi. Niyetler ve amaçlar başkaydı, hiçbiri tutmadı. Dalgalara kapıldık, heyecanlar yaşadık, baharlar kışa döndü. Hiçbir durum istediğimiz gibi gelişmiyor. İslâm milletinin mensupları bir kör savaş ve çatışmanın içinde. Birbirlerini yiyor ve tüketiyorlar. Deyim yerindeyse nefretin bini bin para.
Güneyimizde işleyen sürecin sonuna veya belli bir yerine gelinmiş bulunuyor, bu belli artık. Emperyaller kararlarını vermişler, süreci işletiyorlar. Yeni bir çatışma alanı ve yeni bir kanlı süreç başlayacağa benziyor. Bu, Allah korusun, yeni felâketlerin habercisi. Türkiye Türklerinin veya ırkçılarının bütün derdi ırkdaşları. Irak’ta yaşanacak olan felâkette sadece Türkmenler kıyım yaşamayacak. Orada başkaları da benzer bir durum yaşayacak. Biz İslâm milletinin hemen her bireyinin burnunun kanamasını istemiyoruz. Müslüman kanı akmasın. Türk, Türkmen, Kürt, Arap kim varsa.
Suriye olayında bir Türkmen dağına odaklanıldı. Gelinen sonuç ortada. Belli ki bir Kürdistan devleti kurulacak. Şu aşırı tepkiler ya da oyunu kurgulayanlar Siyonizm’in öncülüğünde gelişiyor. Bizler de aşırı bir nefret ve öfke ile ırkçı yaklaşımla Kürtleri Siyonizm’in ve emperyalizmin kucağına itiyoruz. Oyunu bozmak yerine, bizimle aynı millet olan ve aynı ruhu taşıyan bu insanları ellerimizle uçuruma itiyoruz. Gelecekte birbirimizin yüzüne dahi bakamayacak bir psikoloji oluşturuyoruz.
Suriye olayında ve bataklığında geri adım atmak istiyoruz ama atamıyoruz. Çünkü yaşanmışlıklar geleceğe dönük olan adımlara, hamlelere engel. Kimse yaşanmışlıkların, öfke ve hırslarının pişmanlığının peşinde değil. Abede emperyalizmini Suriye’de DEAŞ denilen belâ örgüte müdahale için davet edenler başlarına gelecek bu belâların hesabını yapmadı. DEAŞ veya benzeri örgütler zaten kurguydu. Şimdi bu belâ örgüt bizim başımızın belâsı ve muhatabı. İyi niyet gibi görünen hamleler istenilen sonucun tam tersi bir durum oluşturdu.
Türk ırkçılığı tutkusu ile Türkiye sınırları içindeki Kürtleri itmenin, ötelemenin içinde bulunulduğunun farkında olunmuyor. Barzani’ye ve Suriye Kürtlerine öfkelenmek farklı sonuçlara götürüyor. Bu nefret uçurumların açılmasına, büyümesine neden oluyor. Bu insanları kucaklamak, birlikte olmak, söz sahibi olmak, Siyonizm’in ve Abede emperyalizminin oyununu bozmak gibi bir düşünüş neden olmuyor.
Abede emperyalizmi Kuzey Suriye’ye yüz binleri aşan TIR’lar ile mühimmat yığarken böyle olacağı anlaşılamıyor muydu? Oyun içinde oyunlar var. Biz Müslümanların kusurlarını, yanlışlarını, ihanetlerini sayıp dökerken kendimize ait olanları görmezlikten geliyoruz. Neden böyle oluyor? Değişen dünya ve sosyolojik dengeleri hesaba katmıyoruz. Göklerden başımıza inmekte olan büyük nesneler var. Soyut ya da somut fark etmiyor. İndikçe hızı artıyor. Yerle buluşunca şiddeti çok ağır olacak. Slogan atmayla, öfke patlamalarıyla bu işler yürümüyor. Nefret ve öfkenin de bir sonu var.
Biz, oynanmakta olan oyunun neresindeyiz desek, karşılığı hiçbir yerinde olur. Öyledir de. Elimizi kolumuz bağlamış ve teslim olmuşuz. Çözüm üretme adına hamlelerden yoksunuz.
Düşünelim, Suriye’nin parçalanış hâli mi iyi, geçmişi mi? Biz insan isek, muhatabımız da insan ise, özellikle de Müslümanlar ise o zaman bin düşünmeliyiz. İslâm milletinin birlikteliğini sağlayacak hangi hamle ve çabalar hayırlı sonuçlar getirir on odaklanmalıyız.