Sorumuz ve sorunumuz şuydu: -KUR’AN VE İLİM mi, aktüel günlük konular mı?

Bu soruya vereceğim cevap ‘KUR’AN VE İLİM’ olur (ve hep öyle olacaktır).

Böyle demiş ve sebeplerini olabildiğince anlaşılacak şekilde açıklamıştık.

Evet, önceki yazımın sonunda dediğim üzere; kaldığımız yerden devam ediyoruz.

‘İçtihat farzdır, ona göre amel etmek de farzdır’ demiştik; içtihatla devam edelim.

İçtihatlar yapıyorsunuz, projeler yapıyorsunuz. Kur’an’a dayalı yeni bir uygarlık projesi çıkmaktadır. İşte bu proje eğer icma ile kabul edilmişse artık değiştirilemez.

Bu yapılan ilahi takdire de uygun olur. Ehlisünnete göre icmada hata olmaz. Allah bütün insanları dalalete götürmez.

Proje ve planlama topluluk tarafından yapılır. Planlamacıların ittifakı oluşur. Topluluktakiler planlamanın yapılması gerektiğinde ittifak eder de plan üzerinde ittifak edemezlerse, ortak vekil plan yapar. İlgililerin hakemlere gitme yetkisi vardır.

İlahi kanunlarda değişmeler olmaz.

Bir de toplulukça yapılmış planları değiştirmeye kimsenin gücü yetmez; başkanlar da değiştiremezler.

***

Bugün herkes çatışma içindedir, saldırı içindedir. Halkın hukukunu koruması gereken polis ile yargı bile, kendisinden korunacak kurumlar haline gelmişlerdir. Sermaye her türlü pislikleri yapmakta, bunu orduya fatura etmekte, ordu güvenliği sağlayan organ olmaktan çıkmakta, güvenliği bozan organ haline getirilmesi istenmektedir.

Türkiye’yi İstiklal Savaşı’ndan beri kurtaran ve kuran Türk ordusu olduğu halde, Sermaye’nin dayattığı inkılâplar orduya mal edilmiş ve şimdi anayasalarla ona saldırılmaktadır.

Bizim güvenliğimizi koruyacak tek kaynak dayanışma ortaklıklarıdır. Semt sitelerine çekilecek ve Allah’a iltica edeceğiz, halkımıza iltica edeceğiz.

Bu durumda bizim yapacağımız ilk iş kendi kehfimize çekilip sabah akşam Kur’an tilavetine başlamaktır. Seminerleri yazmak ve kendi yazdıklarımızı okumaktır. Taşrada seminerlerimizi takip eden bin civarında okuyucumuz vardır. Onlara tavsiyemiz; bizim seminerleri değerlendiren içinizden bir veya iki kişi olsun, sonra kendileri yazsın. O seminerler okunsun ve tartışılsın. Her ocak (on kadar aile) bir Kur’an yorum merkezi olsun. Birbirlerinden istifade etsinler ama hiçbir zaman birbirlerine tabi olmasınlar. Bu işe başlamamız için üç, beş, yedi kişi olmamız istenmektedir. Seminerlerimizi takip edenlerin bu işe başlamaları gerekir.

Biz çalışacağız.

Başarı ilahi takdire bağlıdır.

***

Akşam ve sabah sohbetleri yapılıyor. Böylece birlikte Kur’an üzerinde çalışılıyor. Üçüncü bin yıl uygarlığı projesi oluşturuluyor. Sonra bunlar internete aktarılıyor. Herekse duyurulmuş oluyor. Bir araya geliyor, bir arada sohbet ediyoruz. Sonuçları yazılı hâle getirip internette yayınlıyoruz. Böylece bizimle ilgilenenlere biz duyurmuş oluyoruz...

Bütün bunları yaparken sabretmek gerekiyor, sebat etmek gerekiyor.

İnsan bir şeyi yapmak istediği zaman çevresi ona engeller çıkarır. Bu engellemeler bazı dönemlerde saldırılara kadar varır. Sabretmek demek direnmek demektir.

Türkler İstiklâl Savaşı’nı dindar kalmak için yaptı. Savaş kazanıldı ama tam tersi oldu. Türk milleti sabretti, 27 sene sesini çıkarmadı. Dinsizleşmedi ama isyan da etmedi.

İsyan etseydi, kurulan yeni Türkiye devleti yıkılırdı.

Halkımız sabretti, nefsinde sabretti, sesini çıkarmadı.

27 sene sonra Demokrat Parti’yi getirdi ama o da benzer zulümleri yapmaya devam etti. Yine sabretti. Sonra diğerleri geldi, yine sabretti. Halkımız şimdi de sabrediyor…

Daha başka detaylar gelecek yazıda, inşallah…