KUR’AN VE İLİM 925. hafta çalışmamız ve önceki ‘FETÖ tasfiyesi.. AKP’ye kendi kendini tasfiye’ başlıklı yazı ve o yazıdaki “derin” meselelerin açıklayıcı devamıdır…
‘Bir aşiretin/ocağın oluşmaya başlaması için bir sermayenin konması gerekmektedir. Ortaklık kurulacak ve ilk paylarını bu ortaklar alacaklardır. Ortaklık payı olmayanlar borçlanacaklar, emekleri ile katılacaklardır yani sonra emekleri ile ödeyeceklerdir. / Bizim ortaklık sisteminde kabul ettiğimiz sistem burada teyit edilmektedir. / Aşiret/ocak, semt, bucak, ilçe, il, bölge, ülke/devlet ve insanlık bir taşınmaza sahip olacak, ayrıca yaşamak ve çalışmak için de mal varlıkları bulunacaktır. Kendilerinin sahip olduğu gayrimenkulü olmayan halk tüzel kişiliğe sahip olamaz. Bir merkezleri olacak ve bu merkezlerine kendileri malik olacaklardır. Ayrıca kuruluş masraflarını karşılayacak mal varlıkları olacaktır. Sayıları da üçten fazla olacak, on kişiye varınca topluluk kesinleşecektir...’(s.12)
Geçen haftaki tefsir çalışmamızın tamamı 15 sayfa, önceki yazımın konusu gereği sondan başladım ve bu sayfaya geldik. Şimdi aktaracağım önceki bölümlere geçebiliriz.
‘Burada bir hususa daha işaret vardır. Yol alabilmek için sonunda bir istikamette gitmek gerekir. Diyelim ki denizdesiniz. Gemide olanlar değişik yönlerde gidilmesini önermektedirler. Herkesin dediğini yapalım diye bir doğuya bir kuzeye bir batıya bir güneye yönelinirse yol alınamaz, hiçbir yere varılamaz. Sonunda bir grubun belirlediği yöne gidilmesi gerekir. Yani ortak işlerde bir beyinden çıkan proje uygulanmalıdır. Bir beyinden çıkan kararlara uyulmalıdır. ‘Ortak akıl’ deyip sonunda işlerin yürümediğini görüp ‘benim aklım’ demek yanlıştır. Birinin aklı ile gidilir. Bu birinin aklı diğerlerinin de uyduğu akıl olmalıdır. Yani biz senin aklınla hareket etmeyi kabul ediyoruz denmelidir. / Bir kişinin aklının dengede tutulması için tedbirler alınmıştır: a) Önce esasta ittifakla karar alınmalı. Trafikte ya sağdan ya soldan gidilmesi hususunda ittifak olunmalıdır. Böyle bir ittifak yoksa herkes kendi içtihadına göre istediği tarafa gider. Demek ki başkanın alacağı kararlarda ittifakla ona yetki verilmiş olması gerekir. b) Başkan kararı istişareden sonra almalıdır. Herkesi dinlemeli ve meclisi terk etmeden, başka kimselere danışmadan, orada karar almalıdır. c) Başkanın kararları da hakemlerden oluşan yargı denetiminde olmalıdır yani ilgililer hakemlere gidip kararı iptal etmelidirler. d) Başkan ancak birlikte namaz kılıp imamlık yaptığı kimselerin işleri hakkında karar alır. Toplantılarına katılmayan, uzakta duran, bizzat kendisinin işi olmayan hususlarda karar alamaz; “yerinden yönetim” vardır... / Sermaye’nin veya siyasilerin, devletlerin işlerine karışma yetkileri yoktur. Devletlerarası ilişkiler ile devletler dışında olan halkların işlerinde kararlar alabilirler ama devletlerin iç işlerine karışamadıkları gibi devletler de illerin, iller de bucakların, bucaklar ocakların, ocaklar kişilerin işlerine karışamazlar; “yerinden yönetim”in manası budur. Her topluluk, her ocak ve bucakkendi işlerini görüşür. Merkezi bucaklar da kendi işlerini görüşürler, taşranın işlerine müdahale edemezler...’ (s.8)
‘Evet, buradaki ifade işleri anlamındadır ama bu işler topluluk içindeki işlerdir. Herkes kendi işlerini topluluk içinde yapar. İkili ilişkilere girer ve sonunda kendi işlerini düzenler. Böylece ortak işler doğar. İstanbul’da 20 milyon insan yaşamaktadır. Herkes kendi işini yapmaktadır ama kendi işini yaparken diğerleri ile ilişkidedir. Sonunda İstanbul’un işleri yürümektedir.Her topluluk kendi işlerini görüşür ve kararlar alır. Ne var ki öyle kararlar alır ki, bu kararlar başkalarının kararlarına uygun olur, buna “salih amel” diyoruz. Kararlarımızı alırken çıkar paralelliğini düşünürüz. Bize yararlı olanlar karşımızdakilere de yararlı olmalıdır, topluluğa yararlı olmalıdır. Bir de insanlığa yani gelecek nesillere yararlı olmalıdır. Bize veya karşımızdakine veya bugün yaşayanlara veya gelecek nesle zararlı ise onu yapmamalıyız.’ (s.9)
‘Allah Kehf hadisesi ile üç boyutlu uzayda olağan olmayan bir hadiseyi insanlığa yaşatmıştır. Bunun üzerine insanlığı düşündürmektedir. Kendilerinin hayatından sonra ondan sonra gelenlerin onlara karşı takındığı tabirleri anlatarak bize geçmiştekilere karşı nasıl davranmamız gerektiğini anlatmaktadır. Yüz lojmanlı apartmanlar yapacağız ve her birimiz kendi atalarımızı anarak yaşatacağız...’(s.10; tamamı www.akevler.org sitemizden okunabilir)