Geçtiğimiz hafta yine dünyanın tüm kameraları

Ortadoğu ya, IŞİD üzerine çevrildi. Özellikle Obama nın açıklamış olduğu

ABD nin IŞİD stratejisinin ardından bütün dünya açıklamaların ne anlama

geldiğini tartıştı. Aynı zamanda güzel bir algı yönetimi örneğine de şahit

olduk. Amerikan kamu diplomasisi yöneticileri bunu çok güzel başarıyor. Bugün

hemen hemen tüm Batı yanlısı aktörler Obama nın açıklamaları sonrası ABD

yönetimi gibi düşünüyor. Farklı sesler bile Amerikan muhalifleri neo-conlardan

beslenerek muhalefet görevlerini yerine getiriyorlar. Sonuçta bu da 11 Eylül ü

geride bıraktığımız bugünlerde farklı bir ya bizimlesiniz ya da onlarla

doktrini olarak görülebilir.

Obama nın yaptığı açıklamalar bu şekilde 11 Eylül sonrası

Bush un şer eksenini çizdiği sert açıklamalarına nazaran yumuşak bir tona sahip

olsa da, terörist olarak kategorize edilebilecek hiçbir oluşumun varlığını

sürdüremeyeceğini deklare etmesiyle, yani ötekiyle mücadeleye devam demeçlerini

vermesiyle bölgeye olan yaklaşımın çok fazla değişmeyeceği bizlere gösterilmiş

oldu. Obama nın açıklamalarının yeni bir Obama Doktrini olarak görülmesi ise

oldukça yanlış. Amerikan Başkanları her dönemde ortaya çıkar ve kendi doktrinlerini

ilan ederek izlenecek olan politikaların ana akımını tayin ederler. Ancak bu

geleneği Obama için söylemek çok zor olduğu için, yani Obama tam da bu karmaşa

dönemini yönetme amacıyla orada bulunduğu için birden fazla doktrin konuşması

yaparak pragmatik dış politikanın zirvesine farklı bir metodla ulaştı

denilebilir.

Obama nın Açıklamaları

Obama nın Türkiye saatiyle gece yarısına denk gelen

açıklamaları sonrası başta Türkiye olmak üzere doğal olarak tüm dünya altı

çizilen noktaları tartışmaya girişti. Aslında ne konuşma metninin tamamında ne

de sıralanan strateji maddelerinde Amerikan dış politikası tarihi açısından

önemli bir değişiklik gözlemlenemiyor. Strateji maddeleri kısaca tehdidi imha

etmeyi amaçlayan realist politikalarla imha sonrası kendisinin vahşi

kılınmasını önleyecek insani politikaların karışımından oluşan klasik Amerikan

dış politikası donelerini barındırıyor. Tek fark realist olduğunu idealistçe

söylemesinden kaynaklanan daha iknacı ve yumuşak jargonunda olduğu

söylenebilir. Bu dikkatli hareket ediş İslam ın bir terör dinin olmadığının,

yani IŞİD in İslam ile alakası olmadığının altının çizilmesiyle fark

edilebilir.  Kendi askerlerini de bölgeye

hiçbir şekilde göndermeden çatışan taraflar arası işine gelene yardım edip

işine gelmeyenin karşısında durarak çok hassas bir şekilde bölgedeki

istikrarsızlığın devam etmesi kısaca Amerikan müesses nizamının en temel

arzusu.

Obama ya Muhalefet

Obama nın yapmış olduğu açıklamalar sonrası doğal olarak

muhalefet edenler de ortaya çıkmadı değil. Avrupa, Ortadoğu ve Doğu dan

yükselen bazı sesler kendi çıkarları ile çeliştiği için bazı homurdanmalar

çıkarmış olabilir, ancak hiçbir ses Amerikan muhalefetinin çıkardığı ses kadar

etkili olmadı. Bu nokta da Amerika daki Cumhuriyetçileri de anlamak gerçekten

çok zor. Zaten Obama nın etkisizliğinden ve Amerikan hegemonyasını sarsmasından

dolayı şikâyetçilerdi, ancak IŞİD ile mücadele kararı alınınca bile büyük bir

reaksiyon gösterdiler. Bunun sebebi ise IŞİD in İslami bir karakter

taşımadığını iddia etmesiyle ilgili olduğu çok açık. Neo-Conlar öylesine

anti-İslami bir çizgide yer alıyorlar ki, bu çizginin bir nebze de olsa

yumuşamasına dayanamıyorlar. Öte yandan Amerikan iç muhalefetinin dışında,

dünyada başta Rusya, İran ve Suriye nin Obama nın toplamaya çalıştığı bu

anti-IŞİD koalisyonuna tepki gösterdikleri görüldü. Olası bir anti-IŞİD

koalisyonundan bu denli korkmalarının tek sebebi ise ABD nin daha önce yaptığı

gibi IŞİD sonrası bölgede, özellikle de Suriye ve Irak ta, kendi kontrollerini

azaltacağı endişesidir. Ama sahip oldukları endişelerin birazını bile hayatını

kaybeden masum insanlar için gösterememeleri onların da ne kadar samimi

olduklarını ortaya koymaya yeter niteliktedir.

Cidde Toplantısı

Obama nın açıklamalarını takiben hemen organize edilen

Cidde toplantısı da mevcut samimiyet seviyelerini ortaya koyan başka bir

platform olarak kendisini gösterdi. Şuan ABD kendisine yönelen yoğun iç ve dış

baskı yüzünden yeniden bölgeye dâhil olmak zorunda kaldı. Tabi bundan en çok

İsrail memnunken, IŞİD in kendilerinin bölgesel çıkarlarına bir tehdit olarak

ortaya çıktığını ilan eden Rusya, İran ve Suriye gibi aktörler ilginç bir

şekilde rahatsız durumdalar. Türkiye şuan bu cephe tarafından IŞİD e destek

veren bir ülke olarak görülüyor, özellikle İran basını Türkiye nin Körfez

ülkeleriyle birlikte hareket ederek IŞİD in en büyük destekçisi olduğunu iddia

ediyor. Ankara ise Batı nın bir oyunu olarak gördüğü IŞİD i, radikal Selefi bir

akım olarak tanımlıyor, ancak yine de Batı yla çözmeye çalışıyor. Diğer taraftan

da Cidde de imza atmayarak Ankara merkezli bir dış politika mesajları veriyor.

Sonuçta görüldüğü üzere müthiş bir karmaşa mevcut durumda. Bu tartışmalar

aslında IŞİD in niçin ortaya çıktığını ve nasıl bir karaktere sahip olduğunu

bizlere gösteriyor. Çünkü IŞİD in ortaya çıkışı bölgedeki mevcut hesap

çatışmalarıyla alakalı bir gelişim çizgisini takip etti. IŞİD küresel ve

bölgesel aktörlerin aralarındaki mevcut çıkar anlaşmazlıkları sonucu ortaya

çıktı ve bazılarının çıkarlarına hiç zarar vermeyen bir örgüt olarak yoluna

devam ediyor. Sonuç olarak, IŞİD sorununu çözeceğim diyen ABD nin bile çözüm

aralığını uzun bir zamana yayması, maalesef bölgenin daha uzun bir dönem aynı

karmaşa ve çatışma ortamı içerisinde yoluna devam edeceğini bizlere gösteriyor.

Bizleri en çok üzen ise bir aktörün bile samimi bir tavır sergilememesidir.

Umarız bu samimiyetsiz ortam bir an önce son bulur ve yaşanan kıyımlar yerini

birlik ve beraberlik duygusuna bırakır.