Cenevre-2 den Sam Amca - İvan Dayı Masalları başlıklı

yazımızı bitirirken, cevapları oldukça pragmatik nedenlere dayalı şu soruları

sormuştum: Yeni Suriye nin temel kriterleri olarak ortaya konulan; özgür ,

demokratik ve laik bir Suriye eski rejimle nasıl inşa edilecek İnşa

edilecekse, niçin bu savaş yaşandı İnşa edilemeyecekse, o zaman neden böyle

bir ara çözüm yoluna başvuruluyor

Şu ana kadar yaşanan gelişmeler, buna Başbakan Recep

Tayyip Erdoğan ın İran ziyareti de dâhildir, bu pragmatist sürecin işlediğini

gösteriyor.

Burada temel iki çıkış noktamız söz konusu: 1.

Cenevre 2 süreci; 2. Bu kapsamda Yeni Suriye üzerinden Yeni Ortadoğu nun

inşası ve bu sürecin temel hedefleri, kazananları ve elbette

kırmızıçizgileri...

***

Öncelikle, Türkiye-İran ilişkilerinde yeni bir

başlangıcın gerekliliğine işaret eden ve bunla ilgili güçlü sinyaller veren

Cenevre 2 ile ilgili şu üç tespitimizi ortaya koyalım: 1. Cenevre-2 nin esas

kazananları ABD ve Rusya dır; 2. İki kaybedeni ise Türkiye ve İran; 3. Türkiye

ve İran a rağmen bölgede yeni bir statükonun inşası.

Dolayısıyla, tarihsel kodlarına hızlı bir şekilde dönüş

yaşayan bu iki ülkenin bir kez daha ara aktör olma durumu ile karşı karşıya

kaldığını görüyoruz. Bir diğer ifadeyle, Brzezinski nin de ifade ettiği üzere,

jeostratejik oyuncu olma kapasitesi ve olasılığı bir hayli yüksek olan iki

imparatorluk ülkesi, bu gidişle jeopolitik mihver kulvarında koşmaya devam

edecek...

O zaman hemen şu soruları sormamız gerekiyor: 1. Türkiye

ve İran bunun ne kadar farkında 2. Bu süreçten ne kadar mutlular 3. Bu

durumda ne yapabilirler

***

Bu ziyaretin kendisi bile başlı başına bu farkındalığı

gösteriyor. Taraflar, her şeye rağmen mevcut krizlerin yeni ve daha güçlü bir

işbirliğinin önüne geçmesine müsaade etmek istemiyorlar. Bu kapsamda Başbakan

Erdoğan ın Tahran da verdiği şu iki mesaj oldukça önemli, en azından Türk

tarafının meseleye yaklaşımını ortaya koyması itibarıyla: 1. Kendimizi ikinci

evimizde hissediyoruz ; 2. Geleceğe yönelik çok çok önemli adımları atmamız

mümkün.

Başbakan Erdoğan ın Geleceğe yönelik çok çok önemli

adımları atmamız mümkün ifadesinin öncesinde bunun nasıl olabileceğiyle ilgili

şu ön sözleri de oldukça dikkat çekici: Özellikle karma ekonomik komisyon

başkanlarımız, özel temsilcilerim vasıtasıyla...

Diğer taraftan İran tarafının bu ziyarete verdiği önem

ise oldukça kafa karıştırıcı. Çok önceleri kaleme aldığım bir yazımın başlığını

da oluşturan Hangi İran sorusu burada bir kez daha ortaya çıktı.

***

Ziyareti öncesinde, dini lider Ayetullah Ali Hamaney in

Devrim Muhafızları ndaki temsilci yardımcısı Abdullah Hacı Sadıki nin

açıklamaları, açıkçası İran ın meseleye nasıl yaklaştığını göstermesi açısından

dikkat çekiciydi.

Fars News de yer alan habere göre, Başbakan Erdoğan ın Suriye

krizindeki rolüne değinen Abdullah Hacı Sadıki, onun Siyonist rejimin kuklası

gibi hareket ettiğini ve son zamanlarda uykusundan uyandığını ileri sürdü.

Söz konusu haberde Sadıki, Suriye siyasetindeki başarısızlık ve Erdoğan ın

İran la ilişkileri geliştirmek istemesi nedeniyle, iki ülke arasındaki

ilişkilerde yeni bir döneme girileceğinin de altını çizdi.

Bu açıklamalar, gelişmeleri yakından takip edenler

açısından aslında hiç de sürpriz değildi. Bu noktada İran Cumhurbaşkanı

Ruhani nin Suriye deki iç savaşın sorumluları olarak bu ülkedeki terör

örgütlerine destek veren ülkeleri suçlarken Türkiye yi de dolaylı bir şekilde

itham etmesi ve Davos ta Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile İranlı mevkidaşı Zarif

arasında yaşanan kısa Hizbullah gerginliği , ziyaret öncesinde Türkiye ye

yönelik İran ın kırmızıçizgileri olarak değerlendirilmekte gecikmedi...

***

Dolayısıyla bu ziyaret kritik olduğu kadar, zor bir

ziyaret olarak da karşımıza çıkıyor. Her şey bir tarafa, ortada aşılması

gereken koskoca bir güven sorunu seddi var!

İran ın Kasr-ı Şirin i zorlayan tavrı ve ihlalleri ile ön

plana çıkan, bölgede yeni bir nüfuz paylaşımı noktasındaki dikkat çeken bu

çıkışları, elbette Ankara nın dikkatlerinden kaçmıyor. Fakat Ankara, tüm bu

sorunları daha güçlü ve derin bir işbirliği ile aşma düşüncesinde olduğunu bir

kez daha teyit ediyor. Bu kapsamda da kazan-kazan a yönelik iktisadi-ticari

bazlı projeler konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.

Bu bağlamda Serbest Enerji Bölgesi projesi ve yeni

doğalgaz boru hattı ile birlikte özellikle Yeni İpekyolu Projesi , bölgede

yeni bir jeopolitik denklemin inşasına vesile olabilir.

Evet, önümüzdeki süreç, önemli bir tercih e şahitlik

edecek gibi görünüyor. Ama bunun için öncelikle Suriye ve Irak krizlerini aşmak

gerekiyor!