Millî Gazete bir kez daha üzerine düşen görevi hakkıyla yerine

getirdi... Herkes yine görmedim, duymadım, bilmiyorum derken Millî

Gazete ısrarla milletin malına sahip çıktı...

Son bir yıl içinde yaptığımız 30‘a yakın özel haberle sürekli kamuoyunun

gündeminde tuttuğumuz şeker özelleştirmesinde hükümet geri adım atmak

zorunda kaldı. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında yapılan özelleştirme

ihalesinde satılan B ve C portföyündeki 10 şeker fabrikasının satış

işlemi, başkanlığını Başbakan Erdoğan‘ın yaptığı Özelleştirme Yüksek

Kurulu tarafından iptal edildi. Yapılan ihalelerin ‘siyasi bir kararla‘

iptal edilmesi sektörün geleceği açısından büyük umut verdi.

Sadettin İnan

Millî Gazete‘nin ısrarlı haberleri sonuç verdi

Türkiye‘de temel yayın politikasında kuvveti ve menfaati, çoğunluğu

ve imtiyazı değil, Hakkı, emeği ve milletin menfaatini üstün tutan Millî

Gazete‘nin doğrudan ve dolaylı olarak 10 milyon insanımıza iş ve ekmek

olanağı sağlayan şeker fabrikalarının, yanlış bir özelleştirme

politikasının kurbanı olmaması için verdiği mücadele emekten yana sonuç

verdi. Başbakan Erdoğan‘ın başkanlığını yaptığı Özelleştirme Yüksek

Kurulu‘nun 9 Ekim tarihli kararına göre B portföyündeki Malatya,

Erzincan, Elazığ, Elbistan ve C portföyündeki Kastamonu, Kırşehir,

Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikalarının satış işlemleri

iptal edildi.

İhalelerin iptaline karar verildi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çevre

ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım‘ın imzası

bulunan kararda, "Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş‘ye ait Portföy B;

Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan şeker fabrikaları ile Portföy C;

Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker

fabrikalarının portföy grubu halinde özelleştirilmesine ilişkin olarak

14/09/2011 tarihinde nihai pazarlık görüşmeleri tamamlanmış olan

ihalelerin iptal edilmesine karar verilmiştir" denildi.

Sektörde büyük sevinçle karşılandı

Özelleştirme Yüksek Kurulu‘nun iptal kararı sektörde özellikle pancar

üreticisi ve şeker işçisi tarafından büyük bir sevinçle karşılanırken,

hükümetin yanlışta ısrar etmemesi de sektörün geleceği açısından büyük

umut verdi. Kararın hukuken değil siyaseten verilmiş olması da sektör

açısından hayati önem taşıyor. Bu karar, şeker özelleştirmesinde

hükümetin politika değişikliğine gidileceği şeklinde yorumlanırken,

sektörde gerçek üretim ve istihdamı savunan taraflar, özelleştirmenin

fabrikanın asıl sahiplerine verilerek yapılmasını istiyor. Pancar

üretiminde söz sahibi olan başta ABD olmak üzere Almanya, Fransa ve

Polonya‘da şeker fabrikaları devletin kontrolünde üretici ve çalışanlar

tarafından işletiliyor. Türkiye‘de ise şeker fabrikaları hiçbir

stratejiye dayanmadan bakkal dükkanı satar gibi pancarla hiçbir alakası

olmayan inşaat firmalarına satılmıştı.

Yanlışta ısrar edilseydi 25 fabrikanın 18‘i kapanacaktı

Özelleştirme Yüksek Kurulu bu satış işlemine onay vermiş olsaydı 10

fabrikanın 8‘i kapanacaktı. Türk Şeker‘in elinde kalan diğer 15 şeker

fabrikasının da satılması ile toplam 25 şeker fabrikasının 18 tanesinin

kapanmasına kesin gözle bakılıyordu. Çünkü tek amacı kar olan özel

sektör mantığı ile bu fabrikalarda üretimi sürdürmek mümkün değil.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan sosyal amaçlı

üretimlerini sürdüren fabrikaların hiçbirisinin ayakta kalma şansı

yoktu. ABD ve Avrupa‘da bunu gördüğü için, şeker fabrikalarını

kesinlikle özel sektöre satarak özelleştirmediler.

Hükümet satış işlemlerini neden iptal etti...

Şeker özelleştirmesinde Başbakan Erdoğan‘ı en fazla rahatsız eden

konuların başında satılan fabrikaların arsa değerleri ve üretimlerine

yönelik kaygılar geliyor. Aslında bu iptal kararı Özelleştirme İdaresi

Başkanlığı‘nın (ÖİB) şeker özelleştirmesinde ileri sürdüğü iddiaların

tamamen gerçekle bir alakasının olmadığının teyidi anlamına geliyor.

ÖİB, kamuoyuna şeker fabrikalarında üretimin 5 yıl garanti altına

alındığını iddia etmişti.

Oysa ihale şartnamesinde 5 yıl üretim şartı fabrika bazında değil

portföy bazında isteniyordu. Bunun anlamı ise C portföyündeki 6

fabrikayı satın alan AKCAN‘ın ihale şartnamesinde istenen üretim şartını

6 fabrikayı çalıştırarak değil sadece bir fabrikayı çalıştırarak yerine

getirebilirdi. Yani üretim şartında alıcı firmalar lehine büyük bir

açık kapı bırakılmıştı.

Diğer bir konu ise satılan fabrikaların arsa değerleri. Sadece B

portföyünde yer alan Malatya Şeker fabrikasının arsasına emsallerine

göre 540 milyon lira değer biçilirken, Kolin Limak, Malatya ile birlikte

4 fabrikayı 266 milyon dolara almıştı. Oysa Özelleştirme İdaresi,

üretimle alakası olmayan arsaların satılmadığını iddia etmişti.

İşte Özelleştirme İdaresi‘nin bütün bu ‘ince oyunlarını‘ sadece Milli

Gazete gündeme taşıdı. Gazetemizin bu haberlerinden Başbakan Erdoğan‘ın

rahatsız olduğu kulislere yansırken, Özelleştirme İdaresi de

gazetemizde bugüne kadar şeker özelleştirmesi ile ilgili yayınlanan 30‘a

yakın haberin hiçbirine tekzipte dahi bulunamamıştı.

Tebrik ve dualar Sadettin İnan‘a

Muhabirimiz Sadettin İnan, uzun süredir gündeme taşıdığı şeker

özelleştirmesiyle ilgili yaptığı dosya ve haberlerle, Türkiye‘yi büyük

bir yanlıştan geri çevirdi. Son bir yıl içinde 30‘a yakın şeker

özelleştirmesi haberiyle, kamuoyunun ilgisini bu alana çeken İnan,

izlenen yolun yanlış olduğunu ve bu yoldan geri dönülmesi gerektiğini

bıkmadan usanmadan yazdı. İnan‘ın ısrarlı haberleri sonrasında 10 şeker

fabrikasının satış işlemi Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından iptal

edildi.

Muhabir: Haber Merkezi