Kadınlar niçin örtünüyoruz? Sorularını kendilerine sormalıdırlar. Örtünüyoruz çünkü Rabbimiz bizi haramdan korumak için emir ve tavsiyelerde bulunuyor. Bizler Allah‘ın rızasına uygun yaşayıp onun rızasını almaya gayret ederiz. Bu nedenle, örtümüzün gerçekten tesettürün şartlarını taşıyıp taşımadığına bakmalı ve kedimize niçin örtünüyoruz diye sormalıyız. Hazreti Peygamber örtüyü maksadına uygun şekilde kullanmayanları uyarıyor:Âmine Ateş Kabaktepe

"Ümmetimin son dönemlerinde bir takım adamlar olacaktır. Erkekler gibi eğerlerin (bineklerin) üzerine binip cami kapılarına ineceklerdir. Hanımları ise giyinik uryandır, (giyinik çıplaktır), başları üzerinde arık deve hörgücü gibisi vardır. Onalara lanet edin. Zira onlar lanet olunmuşlardır". (Ahmet b.Hambel - müsned nr.6786, Ibn-i Hibban sahih nr:5655-7347)

Ebu Hureyre‘nin naklettiği bir hadis ise şöyledir: "Ateşlik iki sınıf insan ki ben onları henüz görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi kamçılar olup insanları onlarla döven topluluk ve biride bir takım kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremiyecekler, kokusu şu kadar! Şu kadar! Yürüme mesafesinden alındığı halde bunlar cennetin kokusunu da bulup alamıyacaklardır." (Müslim - sahih bab: libas ve‘l- zineh hadis nr.3971)

ALLAH‘IN RIZASI HER ŞEYİN ÖNÜNDE GELİR

Alkame bin Ebi Alkame annesinin şöyle dediğini rivayet eder: "Abdurrahman‘ın kızı Hafsa‘nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz. Âişe‘nin huzuruna girdi. Hz. Âişe başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı. (Muvatta‘, Libas: 4)

Hz. Ömer (r.a.) ise, cam gibi şeffaf olmasa da, giyindiği zaman altını iyice belli eden elbisenin kadınlara giydirilmemesi hususunda mü‘minlere ikazda bulunmuştur. (Beyhakî. Sünen, 2:235)

Hz. Âişe (r. anhâ) ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır: "Allah ilk muhâcir kadınlara rahmet etsin onlar; "Baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar..." (en-Nûr, 24/31) ayeti inince etekliklerini kesip bunlardan başörtüsü yaptılar". Yine Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır: "Biz Âişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettik. Hz. Âîşe dedi ki: Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah‘a yemin olsun ki, Allah‘ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim Nûr sûresinde örtü ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah‘ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı" (Buharî, Tefsîru Sûre, 29/12; İbn Kesîr, Muhtasar, M. Alî, es-Sâbûnî, 7. Baskı, Beyrut 1402/1981, II, 600).

MELEKLERİN BİLE HÂYÂ ETTİĞİ HALİFE

Peygamberimiz (sav) peygamberlikle görevlendirildiğinde onu destekleyen, ilk iman edenler arasında Hz. Osman da (ra) vardı. Hz. Osman (ra) o zaman otuz dört (34) yaşlarındaydı. Hz. Osman (ra) cahiliye döneminde de ve Müslüman olduktan sonra da Hz. Ebu Bekir (ra) ile çok samimi arkadaştı. Hz. Osman, (ra) Hz. Ebu Bekir‘in (ra) İslam‘a davet ettiği insanlardan biridir.

Bir gün beraberce Peygamber Efendimiz‘in (sav) huzuruna gitmişlerdi. Muhabbet ederlerken, Efendimiz şöyle buyurdu; "Allah‘ın (cc) ihsan ettiği cennete rağbet et, ben sana ve bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderildim."

Bu mübarek sözleri duyan Hz. Osman (ra) o kadar etkilendi ki, anında kelime-i şehadet getirdi ve Müslüman oldu.

Hz. Osman (ra) Müslüman olduğu zaman, İslam düşmanı amcası Hakem b. Ebil-As onun elini kolunu sımsıkı bir direğe bağlamış ve karşısına geçip şöyle dedi; "Bu yeni dini bırakarak atalarının dinine dönmedikçe, böyle aç ve susuz olarak kalacaksın ve seni asla serbest bırakmayacağım!"

Hz. Osman (ra) kuvvetli imanı ile kararlılığını gösterdi ve amcası Ebi‘l-As‘a şöyle dedi; "Allah‘ a (cc) yemin ederim ki, ben bu dini bırakmayacak ve atalarımın dinine dönmeyeceğim!"

Amcası, ona işkence ederek ve zor kullanarak, istediğini kabul ettireceğini sandı. Ancak Hz. Osman‘daki (ra) bu kararlılığı görünce, daha fazla ileri gitmeyerek, onu serbest bıraktı.

Hz. Osman (ra) varlıklı olduğu halde, lüks yaşamaktan hep uzak durdu. Evine gelen misafirlerine bolca ikramda bulunurdu. Çok cömert olmasının yanında bir alçakgönüllülük timsaliydi. Geceleri namaz kılmak için, abdest suyunu kendisi hazırlardı. Hizmetçilerine niçin hazırlatmıyorsun dediklerinde şöyle cevap verirdi; "Hayır, gece, onların istirahat vakitleridir."

Hz. Osman malını israfa kaçmamak suretiyle istediği gibi harcayabilirdi. Ve hizmetçilerinden de abdest suyunun hazırlanması için gece yardım isteyebilirdi. Bu onun en doğal hakkıydı. Ama o kendisine helal olanı da istemedi ve nefsine hâkim oldu.

Aişe (ra) şöyle dedi: "Resulallah (sav), benim evimde iki uyluğunu yahut iki baldırını açmış olarak yatıyordu. Derken Ebu Bekir (ra) içeri girmek için izin istedi. Resulallah (sav) bulunduğu bu hal üzere iken ona içeri girme izni verdi. Ve onunla bir müddet konuştu. Sonra Ömer (ra) izin istedi. Kendisi yine o hal üzere iken Ömer‘e (ra) de içeri girme izni verdi. Onunla da konuştu. Sonra Osman (ra) izin istedi. Bunun üzerine Resulallah (sav) oturdu ve elbisesini düzeltti. Akabinde Osman (ra) içeri girdi ve Resulallah ile konuştu. Dışarı çıktığı zaman Aişe, (ra) Resulallah‘a (sav) hitaben: Ebu Bekir (ra) içeri girdi, fakat onun için ferahlanmadın ve ona aldırmadın. Sonra Ömer (ra) girdi, onun için de ferahlanmadın ve onun girişinden dolayı da derlenip toplanmadın. Sonra Osman (ra) girdi. Hemen oturdun ve elbiseni (baldırına doğru çekip) düzelttin." dedi. Resulallah (sav): "Kendisinden meleklerin hayâ etmekte olduğu bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?" buyurdu. (Müslim)

ZİNNUREYN LAKABI

Hazreti Osman (ra) güzel yüzlü, gür sakallı, sık saçlı, orta boylu ve geniş omuzlu bir zat idi. Müşterileriyle diyaloglarında dürüst ve nezaket sahibi olmasıyla tanınan bir tüccardı.  Hz. Osman‘ın (ra) "Zinnureyn" (İki nur sahibi) lakabıyla anılmasının sebebi; Efendimiz‘in (sav) iki kızı, Rukiye ve Ümmügülsüm‘le, evlenmiş olmasıdır. Mushaf Hz. Ebu Bekir‘den (ra) Hz. Ömer‘e (ra) ve ondan da kızı Hafsa‘ya geçti. Mushaf‘ın tek nüsha halinde kalmayıp çoğaltılması da Hz. Osman (ra) zamanında oldu. Hz. Osman‘ın (ra) İslam dinine yaptığı en büyük hizmetlerden biri de, Kur‘an-ı Kerim‘i çoğaltması ve Darü‘l-İslam‘ın bütün vilayetlerine dağıtılmasını sağlamasıdır. Hz. Osman, Medine dönemi boyunca sürekli Resulullah (sav) ile birlikte olmaya gayret gösterdi. Ashabın en zenginlerinden biri olması, onun İslâm‘a ve Müslümanlar‘a herkesten çok maddi yardımda bulunmasını sağladı. Onun bu davranışından çok memnun olan Resulullah (sav); "Ey Allahım! Ben Osman‘dan (ra) razıyım. Sen de razı ol" (İbn Hişam, Sîre, IV,161) diyerek duada bulunmuş ve; "Bundan sonra Osman‘a (ra) işledikleri için bir sorumluluk yoktur" (Suyûtî, a.g.e.,169) demiştir.

Muhabir: Haber Merkezi