Gündem

Siyasete müdahale kabul edilemez

Siyasete müdahale kabul edilemez

Abone Ol

Avustralya‘da işadamlarının onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, siyasete müdahalenin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini dile getiren Saadet Lideri Kurtulmuş, "Ordu millet diye kendini tanımlamış başka bir millet yok. Biz çocuklarımızı askere büyük bir şölenle uğurlarız. Yani ordunun bizim milletimizin gözünde bambaşka bir yeri var. Ama milletimiz, ordunun demokrasiye ve günlük siyasete müdahale etmesini asla kabul etmiyor. Türkiye‘de geldiğimiz demokratik seviye nedeniyle bize en aykırı gelen bir parti bile olsa buna herkesin razı olması gerekir. Demokratik tavır bunu gerektirir" dedi.

Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Türkiye‘de yaşanan son tartışmalara Avustralya‘dan katıldı. Siyasete müdahalenin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini dile getiren Kurtulmuş, "Ordu millet diye kendini tanımlamış başka bir millet yok. Biz çocuklarımızı askere büyük bir şölenle uğurlarız. Yani ordunun bizim milletimizin gözünde bambaşka bir yeri var. Ama milletimiz, ordunun demokrasiye ve günlük siyasete müdahale etmesini asla kabul etmiyor. Türkiye‘de geldiğimiz demokratik seviye nedeniyle bize en aykırı gelen bir parti bile olsa buna herkesin razı olması gerekir. Demokratik tavır bunu gerektirir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Demokrasi üç şey var. Seçer, denetler ve görevden alır. Bu üç görevin de yalnız ve yalnız millette olması gerekir. Türkiye‘de millet tarafından göreve getirilen iktidarlar yine millet tarafından görevden alınmalıdır. Türkiye‘de siyasi mücadele muhalefet partileri tarafından yapılmalıdır. Bu tartışmaların önüne geçilmesinin tek yolu vardır o da Sivil bir Anayasa‘nın acilen çıkartılmasıdır" dedi.

Krizin adı uygarlık krizi

Avustralya‘da İşadamlarının kendi onuruna verdiği bir yemeğe katılan Kurtulmuş,  "Dünyanın sadece ekonomik kriz yaşamadığını yaşanan sorunun bir uygarlık krizi olduğunu belirtti. Dünyada bugün hiçbir dönemde olmadığı kadar açlık, kıtlık ve yoksulluk olduğunu belirten Kurtulmuş, "Öyle ki, bu kıtlık sadece gelişmemiş ülkelerde değil, aynı zamanda gelişmiş ülkelerde de gelir vardır. Az sayıda elit bir grup dünyayı sömürüyor. Sadece ABD‘de yoksulluk seviyesinin altına düşen insanların sayısı 50 milyona yaklaştı. Dünyada her iki dakikada bir insan açlıktan ölüyor. Bir yanda böyle bir resim varken, bir yandan da günümüzde hiçbir dönemde de olmadığı kadar silaha para ayrılıyor. Bugün her yıl 1,5 trilyon silaha ayrılıyor. Buna maalesef Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri de dâhildir. Diğer taraftan aileler ve bireysel ahlak çözülüyor. Dayanışmanın, paylaşmanın önemi azalıyor. Çevre tahribatı ve dünyanın olabildiğince kötü kullanılması sonrasında insanlık alemi bir sürü sorunla karşı karşıyadır. Söylemek istediğim şudur. Sorularımız büyümüş ve derinleşmiş ve bütün ülkeleri etkiler hale gelmiştir. Bu sorununun nedenlerini bulmadan sorunları tek tek çözmeye çalışmak bataklıktaki sinekleri tek tek öldürmekle aynıdır. Öncelikle sorunun evrensel anlamda tanımlanması gerekir ve ona göre çözüm üretilmelidir. Dünyadaki krizin çözülmesi için de yeni bir düşünce sistematiğine ihtiyaç vardır. İşte tam bu noktada büyük bir medeniyetin varisi olan Türkiye‘nin çocuklarına büyük iş düşüyor.  Küresel anlamda dünyaya yeni bir bakış açısını ve yeni medeniyet değerlerini nasıl yapabiliriz sorusuna hep birlikte cevap aramalıyız." diye konuştu.

Barışı biz tesis ederiz

"İnsanlarla nasıl barış içinde yaşanır biz tarihte bunun birçok örneğini verdik" diyen Kurtulmuş, "Dünyada Endülüs‘te, Osmanlıda, Selçuklular‘da verdik. Osmanlı, 408 sene Kudüs eyaletini yönetti. Ta Şam‘ın altından başlayarak Kudüs şehrine kadar yayılmış bir bölge. Bu 408 sene içinde bir tane din veya etnik kavgası olmadı. Kimler var orda? Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar var. Suniler, Şiiler, Zeydiler, her türlü fraksiyon var. Katolikler, Ortodokslar, Ermeniler, Keldaniler, Rumlar var. Türkler var, Araplar var, Kürtler var, Çerkezler, bütün ırklar var. 408 sene bütün milleti bir arada yaşatabiliyorsunuz ama bu insanların hiçbiri birbiriyle kavga ve savaş etmiyor. Geçenlerde doğu Kudüs kilisesinde papazlar birbirlerine girdiler. Biz de orda öğrendik ki o kilisenin anahtarı hala Müslüman bir Osmanlı ailesinin elinde. Yani hristiyanlar o kadar inanmış ve güvenmiş ki, biz kendi aramızda kavga ederiz, hakem olun diye anahtarı Müslümanlar bırakmışlar. 408 sene böyle barış içinde geçti. Bugün ise her gün onlarca insan o coğrafya da katlediliyor. Nasıl oldu da 408 sene bu insanlar burada bu kadar farklı etnik, dini ve mezhebi yapıyı barış içinde yaşatabildiler? Buna Osmanlının "Kudüs Kriterleri" diyorum. Osmanlı 5 temel kriteri uygulamayı başardı. Bir, herkesi inançlarında serbest bıraktılar. İki, herkes inandığını dilediği şekilde yaşadı. Üç, herkes yaşadığını bir başkasına da anlatma imkânına sahip oldu. Yani konuşma ve propaganda özgürlüğü. Dört, herkes ticaretinde serbestti ve ticaret erbabı serbestçe dolaşabiliyordu. 5 asır öncesinde bugünün modern dünyası denen Avrupa‘da insanlar mezhep kavgalarıyla birbirlerini katlederken, Kudüs eyaletinde Osmanlı bu özgürlük ortamını sağlıyordu. Dolayısıyla bizim demokrasi adına, özgürlük, barış ve birlikte yaşamak adına kimseden öğrenecek bir kelimemiz bile yoktur. Bu anlamda da kendinize güvenmeniz lazım. Size bunlar teröristtir, şiddet kaynağıdır diyorlarsa, biz kendi tarihimizle ve bugünümüzle yüzleşmeye hazırız.  Ancak dünyada işgal savaşları post modern bir terör aracı olarak kullananların dönüp de Müslüman dünyasına söyleyecek bir cümlesi bile olamaz. Bizim kültürümüz asla ötekileştirmeye izin vermez tersine özgürce aynı pota içinde tutar. Bizim Türkiye‘den gelen Müslüman topluluklar olarak da katacağımız çok şey var" ifadelerini kullandı.

İslamofobia yanlışı

İslamofobia tartışmasına değinen Kurtulmuş, "Yine batı toplumlarında yaşayan insanlarımızın üzerine düşen bir başka sorumluluk, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra, bütün dünyada yayılan ve oldukça yanlış olan islamofobia, yani İslam karşıtlığıdır. 11 Eylül‘den sonra karanlık bir oda tarafından Müslümanların aleyhine böyle bir şey geliştirilmeye çalışılıyor. Umarız ki son zamanlarda ABD‘nin yeni başkanı Obama‘nın konuşmalarında ortaya çıkan hususlar, gerçekten pratiğe yansır ve batı tarafından oluşturulan İslam karşıtlığı giderek azalır. Sadece batı dünyasında değil, Müslüman ülkelerin birçok yerinde ve özellikle Müslüman aydınların ve siyasetçilerden bir kısmında bu İslam karşıtlığına karşı içine girilen yanlış tutuma da değinmek istiyorum. Bunlar gericiliğin, terörizmin kaynağı İslam‘dır diyorlar. Bazı aklıevvel Müslümanlar da aman ha biz öyle değiliz diyerek bir savunma psikolojisi, bir özür dilemeci tavır içine giriyorlar. Buna asla düşmemenizi tavsiye ediyorum. Biz Müslümanların tarih boyunca insanlıktan özür dileyecek bir durumumuz yoktur. Bugünde yoktur" diye konuştu.