Merkez Bankası benim açımdan bu günlerde iki yönüyle gündemde.

Birincisi, ekonomik kriz sebebiyle, başta nakit sıkıntısı ve dövizin fırlaması sebebiyle akla gelmesi ve de hiç de beklenmediği bir anda faizleri aşağıya çekmesi.

İkincisi, bundan önce yazdığım iki yazıda, halkın ve devletin krizlerde neler yapmaları gerektiğini anlatırken, ekonominin kalbi olan bankaların ve özellikle de Merkez Bankası nın yerine getirmesi gereken çok önemli görevlerinin olması sebebiyledir.

Hatırlayalım: 1 Ocak 2005 te, altı tane sıfır atarak YTL ye geçmiştik. Neden geçmiştik Banknotlarımız, kupür değeri açısından rekor kırıyordu. Makro göstergelerin, kuyruğunda "on beş tane sıfır" barındıran katrilyonlar ile ifade edilmesi, yüzümüzü kızartıyordu. 1 Ocak 2009 itibariyle, TL ye avdet edeceğiz Demek ki istendiğinde para politikaları ile ilgili çok şeyler yapılabiliyormuş, ama istendiğinde

Bir hatırlatma daha: Önemli olan liradan sıfır atmak değil; atılan sıfırların tekrar nüksetmemesidir. FAİZ ve yüksek enflasyon paranın temel fonksiyonlarını zaafa uğratıyor ve para değerini sıfırlıyor! Tekrar sıfırlanmamak için, enflasyonist ekonomi politikalarından, yani FAİZ uygulamalarından vazgeçmemek gerekiyor, vazgeçmek...

Bu tesbitlerden sonra, biraz da tedavi ve çözümler üzerinde duralım:

"Adil Ekonomik Düzen"de üretimle ilgili olmayan tüm hizmetler vakıflar yoluyla görülür. Bu hizmetler şunlardır: 1) Evrak, zimmet, envanter ve demirbaş kayıtları. 2) İlmî, dinî, meslekî ve savunma eğitimleri. 3) Basın, yayın, ulaşım ve haberleşme ilişkileri. 4) Planlama, sağlık, bakım ve güvenlik işleri. 5) Kasa, ambar, takip ve araştırma. 6) Noter, kontrol, soruşturma ve hakemlikler.

Merkez Bankası, işte bunlara da bu hizmetleri gerçekleştirebilmeleri için kredi açar. Bankanın bunlara açtığı kredinin miktarı, çalışanlara açtığı kredinin dörtte biri kadardır; yani toplam emisyonun beşte biridir. Bunu Kur an belirlemiştir. Demek ki kamu sektörüne açtığı kredi miktarı, özel sektöre açtığı kredinin dörtte biri kadardır.

Devlet yani kamu sektörü "Kamu Senedi" çıkarır. Bu senet bankanın verdiği paraya kote edilir ve onunla alınıp satılır. Kamuya hizmet veya mal verenler, bunların karşılığında kamu senedini alırlar. Halk ve üreticiler, ürettiklerini ortak ambara teslim eder, karşılığında makbuz alırlar. Bu makbuzun beşte birini devlet kasasına verirler. Böylece devlet mal senetleri ile vergisini toplamış olur. Üretici ambara beş birim mal verir, kendisi dört biriminin senedini veya makbuzunu alır.

Bu beşte bir neyin karşılığıdır 1) Üreticinin ambara teslim ettiği malı muhafaza edilecektir, ambar kirasıdır. 2) Maldaki rizikodan kurtulmuştur. Eski ayıplardan bile aklanmıştır. 3) Diğer kamu görevlerinden yararlanacaktır. 4) Diğer kamu hizmetlerinden yararlanacaktır. Örnek olarak, mallarının nakliyesi bedava yapılacaktır.

Verilen beşte birin kendisine sağladığı başka bir fayda da; gelecek yıllarda bu beşte bir ile orantılı olarak faizsiz kredi alabilmesidir.

İsteyen ürününü ambara yatırmaz, serbest piyasada veya istediği şekilde değerlendirir ama o zaman bu imkanlardan yararlanamaz. Bu durumda vergisini ödemek durumunda değildir, çünkü "vergi" yoktur, "hizmet payı" vardır. Vergi alınacağına yüzde 20 enflasyon yapılır.

KRİZLERDE yapılması gerekenler olarak bu tedavi reçetelerimizi de hatırlatmış olduk. KRİZLERİ FIRSATA ÇEVİRMEK ve halkımıza hizmetler yapmak mümkün. Ama; Millî Görüş gömleğini çıkaranların millî olmayan, dışa bağımlı ve IMF dayatmalı faizli ekonomi politikaları uygulamalarıyla elbette bunları yapmak mümkün değildir.

Daha geniş bilgi edinmek isteyenlere not: www.akevler.org daki haftalık "Kur an ve İlim Seminerleri"mizin özellikle "İşletme Seminerleri" kısmına bakınız.