İLKE Vakfı, Hukuk İzleme Raporu 2024 ile hukuk alanına yönelik yürüttüğü kapsamlı araştırmaların verilerini ve bulgularını kamuoyuyla paylaşmaya devam ediyor.
2019 yılında başlattığı Hukuk alanında "Alan İzleme Raporları" ile son altı yıla ilişkin izlenimler paylaşıldı.
Böylece ceza ve hukuk yargısı, insan hakları, adalete erişim, yargı süreleri, hukuk ve eğitim, hukuk ve ekonomi, yargı bürokrasisi gibi konularda yayımlanan raporlar, başvuru kaynağı niteliği taşımakta.
Hazırlanan raporlar akademik bir bakış açısıyla sivil toplumun perspektifini bir araya getirmesi bakımından da zengin bir müktesebatın ürünü olarak alana katkı sunmakta.
Rapor, İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Sait Öner'in takdimi ile yayınlandı.
Yeni raporun "Sonuç ve Değerlendirme" kısmında önemli değerlendirmeler var;
"İLKE Vakfı olarak adaletin tesisinin taşıdığı anlam ve değerin farkında olmaktan kaynaklanan sorumluluğumuzun bir gereği olarak hazırladığımız Hukuk İzleme Raporları ile hukukun üstünlüğü ilkesi ekseninde hukuk sisteminin işleyişine ve hukuk politikalarının inşasına somut katkı sunma çabası içerisindeyiz. Bu kapsamda hazırlanan Hukuk İzleme Raporları, hukuk sisteminin gerek normatif olarak gerekse uygulamaya dönük resmî veriler çerçevesinde tahlil ve tetkik edilmesi sonucunda sistemin korunması ve iyileştirilmesi gereken yanlarının gözler önüne sermektedir.
Buna ilaveten raporlarda hukuk sistemini oluşturan ana unsurlara derinlemesine nüfuz edilerek ilgili alanın uzmanlarının tecrübe ve bakış açılarından yararlanılmaktadır. Bu şekilde ulaşılan tespit ve sonuçların ise akademik bir üslup ve ciddiyet içerisinde, somut öneriler eşliğinde okuyucuya sunulması Hukuk İzleme Raporları’nı özgün ve nitelikli kılmaktadır.
YARGIYA GÜVEN PROBLEMİ ETKİSİNİ ARTIRARAK DEVAM EDİYOR
Hukuk İzleme Raporları’nın yayımlanmaya başladığı 2019 yılından bugüne, yargıya güven probleminin etkisini artırarak devam ettiği görülmektedir. Özellikle makul sürede yargılama hakkı ihlalleri, ceza infaz sistemi ve uygulamalarının caydırıcılığının yetersizliği, sosyolojik ve ekonomik sorunlar nedeniyle önleyici adalet mekanizmalarının devreye girmesindeki eksiklikler bu sorunu derinleştiren başlıca sebepler arasında sayılabilecektir.
Son yıllarda hayatımıza giren sosyal medya adaleti kavramı da ne yazık ki bu tespiti doğrular niteliktedir. Bu çerçevede hukuk alanında yapılan reformlar, geliştirilen ve uygulanan politikalar, hazırlanan taslaklar ya da sunulan önerilerin ortak hedefinin, bir yönüyle, sosyal medya adaletinden hukuk devleti adaleti ne dönüş olduğu tespiti yapılabilir. Veri temelli analizler ve öneriler sunan Hukuk İzleme Raporları’nın bu ortak hedef ve hassasiyet doğrultusunda hazırlandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Adalet Bakanlığı ve CEPEJ başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası düzeyde güvenilir kaynaklardan elde edilen veriler ile yazarlarımızın alana ilişkin tecrübe ve vukufiyetlerinin birleşmesi sonucu ortaya çıkan Hukuk İzleme Raporu 2024’te de hukuk sistemimizin işleyişine ilişkin somut ve yapıcı önerilerle şekillenen gözlemler, altı ayrı başlıkta ilgililerin istifadesine sunulmuştur.
* Yüksek mahkemeler ve derece mahkemelerinin sundukları yargısal hizmetlerin etkisi ve kalitesinin denetimi ve demokratik hesap verilebilirliği açısından mesafe kat edilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, yargı bürokrasisi ve yargısal işleyişin etkinliğinin artması için, yargısal fonksiyonun ifasından kaynaklı sorumluluk alanına ilişkin yapısal, köklü ve yeni bir açılım gerçekleştirilmelidir.
* Hukuk devletinin gereği olarak devlet ile vatandaşlar arasında kurulması gereken güven ilişkisinin sac ayaklarından birini yargıya güven teşkil etmektedir. Ancak vatandaşlarının kanun koyucuya, idareye ve yargıya güven duyduğu bir devlet hukuk devleti olabilir.
* Türkiye’nin Gazze meselesinde güç ve imkanları doğrultusunda sergilediği istikrarlı ve net duruş, ülkemizdeki ulusal insan hakları hukuku kapsamındaki sorunlar bakımından tutarlı davranılmasına yönelik beklentileri de yükseltmiştir. Bu noktada, Geri Gönderme Merkezleri’ndeki hak ihlallerine ilişkin sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulması, Türkiye’nin uluslararası insan hakları alanında ortaya koyduğu olumlu tavır sonucu oluşan imaj ve itibarının zedelenmemesi bakımından önemlidir.
ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURUNUN İŞLEVSELLİĞİ ARTIRILMALI
* Hak arama özgürlüğünün kullanılacağı ulusal düzeydeki son mekanizma niteliğindeki Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun işlevselliğinin artırılması temel bir hedef olmalıdır. Kurumsallaşmış ve öngörülebilir bir hak koruma mekanizması hedefinin gerçekleştirilebilmesi için hukuk sisteminin yapısal ve kronik sorunlarından kaynaklanan uyuşmazlıkların Mahkemenin iş yükünü artırmasının mümkün olduğunca önüne geçilmelidir. Anayasa Mahkemesi’nin, 2023 yılında verdiği Keser Altıntaş kararıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulara yönelik filtreleme uygulaması bu yönde bir girişimdir. Esaslı ve kalıcı çözümler için ise kanun koyucunun, bir bütün halinde hukuki işleyişi yetkinleştirme çabası içinde olması gerekmektedir.
* Son yıllarda ülkemizin gündeminde ağırlığı artan suça sürüklenen çocuklar meselesi, hukuki sorunlara çözüm arayışında ekonomi ve sosyoloji disiplinlerinden daha fazla yararlanmaya duyulan ihtiyacı gösteren çarpıcı bir örnek niteliğindedir. Aile içi şiddet, sosyo-ekonomik koşullar, eğitim sistemi, sosyal medya ve madde bağımlılığı gibi çocukların suç işlemesine sebep olan başat faktörlerin etraflıca ele alınması gerekmektedir.
ADİL VE KAMUOYU VİCDANINI TATMİN EDECEK CEZA İNFAZ UYGULAMALARININ BELİRLENMESİ GEREKİR
* Sadece çocuklar değil, yetişkinleri de kapsar şekilde Türkiye’deki sosyoekonomik koşullar ve suç işleme eğilimi ilişkisinin tespitinde farklı uzmanlıklardan yararlanılması gerekmektedir. Bu sayede, adil ve kamuoyu vicdanını tatmin edecek ceza infaz uygulamalarının belirlenmesi ile cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklu sayısının azaltılması gibi sorunlar için gerçekçi çözüm önerileri sunulabilecektir.
* İhtiyaç duyulan alanlarda mahkeme sayısının artırılması, görev ve yetki tartışmalarının kanun yolu aşamasına taşmasının engellenmesi, hakim ve savcıların mesleki gelişiminde uzmanlık esasına uygun hareket edilmesi, bilirkişilik kurumunun kalite ve performansının artırılması, elektronik tebligat uygulamasının yaygınlaştırılması, olağanüstü hallerde çalışmaya uygun kesintisiz yargı ve hibrit çalışma protokolleri hazırlanması ve dijital yargılama mekanizmalarının hayata geçirilmesi yargılama süreçlerinin gelişimi ve iyileştirilmesi için öncelikli gündemlerdir.
* Özel hukuk ilişkilerindeki yaygın sorunların çözümü amacıyla yapılacak yasal düzenlemelerin hazırlık süreçlerinde, düzenleme sonrasında ortaya çıkacak hukuki uyuşmazlıklara etkisinin hesap edilmesi gerekmektedir. Kira uyuşmazlıkları örneğinde görüldüğü üzere, ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde yapılacak özensiz ve sonuçları iyi düşünülmemiş normatif müdahaleler, toplumsal sorunları derinleştiren ve yargılama süreçlerini felç eden sonuçlar üretebilmektedir.
HAKİMLERİN NİTELİĞİ ARTIRILMALI VE PERFORMANS DENETİMİ SAĞLANMALI
* Hukuk yargılamasının kronik sorun alanları arasında gösterilen boşanma davaları ve öncesinde, önleyici adalet modelleri ve aile arabuluculuğu gibi alternatif yöntemlerden yararlanmayı gündeme almak gerekmektedir. Evlilik öncesi ve sırasında danışmanlık ile aile içi iletişimin güçlendirilmesine yönelik etkin girişimler, boşanma aşamasında yaşanan uyuşmazlıkların azaltılması ve çocukların üstün yararının korunmasında fayda sağlayacaktır.
* İdari yargıdaki hakim istihdamı ihtiyacının karşılanamaması, dosyaların ortalama görülme sürelerini artırmaktadır. Sayısal veriler bu alandaki sorunu belirli düzeyde ortaya koyarken, derinde yatan sorunların aşılması için hakimlerin niteliğinin artırılması ve performans denetiminin gerekliliğine işaret edilmektedir. Kuşkusuz bu tespitler, adli yargı açısından da geçerlidir.
* Devletin adaletin tesisi bakımından taşıdığı yükümlülüğü yerine getirmenin yegane aracı yargı değildir. Uzlaştırma, arabuluculuk ve tahkim gibi alternatif uyuşmazlık mekanizmaları yargıdan yük alarak adalete erişimin hızlı, tatmin edici ve ekonomik şekilde gerçekleşmesine katkı sunmaktadır.
* Özellikle son yıllarda uygulama alanı gittikçe genişleyen arabuluculuğun daha sistematik ve kurumsal hale gelecek şekilde geliştirilmesi, özel hukuk uyuşmazlıklarının yargı dışı yollarla çözülmesinin yaygınlaştırılmalıdır. Böylelikle, hukuk sistemimizin adeta kara deliği halini alan mahkemelerin iş yükü probleminin çözümüne belirli ölçüde katkı sunulacaktır.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ANLAYIŞININ HERKESÇE BENİMSENMESİ ELZEM
* İdari uyuşmazlıklar açısından ise kanun koyucunun girişimleri tek başına yeterli gelmediğinden, bu yönde bir zihniyet dönüşümünü sağlayabilecek güvence mekanizmaları ve etkili araçlar üzerine birlikte düşünmek gerekmektedir. Uyuşmazlıkların çözümü ve adaletin tesisi gibi temel işlevler ifa eden hukuk sisteminin, gerek üzerine inşa edildiği paradigma gerekse normatif yapı olarak dönüşümü uzun yıllar ve yoğun çaba gerektiren sancılı bir süreçtir.
* Ülkemizde yürürlükte bulunan hukuk sisteminin mevcut durumu, artısı ve eksisiyle, önceki yıllardan tevarüs eden bir birikimin meydana getirdiği dönüşümün izlerini taşır. Hukuk İzleme Raporu 2024, her ne kadar 2024 yılına ilişkin resmî veriler esas alınarak hazırlanmış olsa da, Raporun geçmişten gelen söz konusu birikimin ve dönüşüm çabalarının hukuk sistemimizin üzerine bıraktığı izleri de yansıttığı göz önünde bulundurulmalıdır.
* 2024 yılı itibarıyla yürürlükte bulunan hukuk sistemimizden önümüzdeki yıllara yapılacak birikim aktarımının hukukun üstünlüğü anlayışının herkesçe benimsenmesine, hukuk kültürünün yaygınlaşmasına ve adaletin tesisine katkı sunmaya yönelik bir işlev görmesi; hukuk sisteminin bu yönde bir dönüşüm geçirmesi Hukuk İzleme Raporları’nın temel amaçlarındandır."
---



