Hac eşitliği en güzel şekilde sembolize eder, aynı giysiler ve ihram içinde aynı hareketleri yapan, aynı yeri tavaf eden, aynı yerde Vakfe ye duran Müslümanlar hem görünüş ve davranış, hem de inanış, duyuş ve düşünüş itibariyle birlik ve beraberlik gösterirler, yekvücut hale gelirler. Ferdi ruh ve şuur silinir, ma şeri ve içtimai ruh ve şuur hepsini hâkimiyeti altına alır. Artık çok bedenlerde bir tek ruh ve şuur vardır.
Rengi, dili, ırkı, makamı, tahsili ve mal varlığı ne olursa olsun, aynı muameleye tabi tutulurlar. Zira burada tüm imtiyazlar kaldırılmıştır. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ilk defa Veda Hutbesi nde şahsî ve zümrevî imtiyazları burada kaldırmıştır. Nasıl ahirette imtiyaz olmayacaksa o şekilde burada da imtiyaz yoktur. Kefen gibi beyaz ihram bu eşitliği sembolize etmektedir.
Umumiyetle hac ibadeti ahiretteki haşr ve neşre benzetilir. Yalınayak baş açık Kâbe de ALLAH Teâlâ nın huzuruna çıkmak, ahiretteki ilahi huzura varmakla mukayese edilir. İbn Haldun hacda dikişsiz elbise giymeyi ve birçok dünyevi işlerden men olunmayı, dünyadan alakayı kesip, her türlü mal ve mülkiyet iddiasını terk ederek tam bir fakir ve ihtiyaç hali ile ALLAH Teâlâ ya yönelmenin ve O nun dergâhına sığınmanın remzi şeklinde anlamaktadır. Bir insanın, medeniyetin getirdiği suni şeylerden sıyrılarak başlangıçtaki hayata, ilk fıtrata ve en önceki hale dönmesi, insan elinin eseri olan her şeye bu noktadan bakıp onları yeni baştan değerlendirmesi tarihten ve cemiyet hayatından gelen adet ve alışkanlıklardan uzak kalarak gerçekçi ve tabii bir düşünce tarzına ulaşmasına imkân vermesi bakımından gayet manidardır. Kulun Mevlasına dönüşünü temin eden bir başka husustur. Bu vaziyet insana "Dünyaya, hiçbir şeye sahip olmaksızın çıplak olarak geldim, dünyadan yine öyle gideceğim, o halde doğumla ölüm arasında sahip olacağım maddi şeylere hırs ve tamahla bağlı olmam, bu yolda zulmetmem, haksızlık yapmam ve ahlâk kaidelerine aykırı davranmam benim için son derece zararlıdır" kanaatini verir.
Hac ibadeti, dünyanın çeşitli yörelerinden, renk, dil ve ülke ayrımı gözetilmeksizin, milyonlarca Müslümanı bir araya getirir. Tanışıp, görüşmelerine, ekonomik bakımdan bütünleşmelerine, düşmanları karşısında tek saf halinde yardımlaşmalarına zemin hazırlar.
Hac, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan mü minler arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendirir. İnsanlar, gerçekten eşit olduklarını birlikte yaşayarak gösterirler. Arap olanla olmayanın, beyazla siyahın takva dışında bir üstünlüğünün bulunmadığı inancı vicdanlara yerleşir.
Hac, dünyanın her yerinde müminler arasındaki kardeşlik bağının gücünü gösterir. Tıpkı:
"Şüphesiz mü minler ancak kardeştirler." (Hucûrat Sûresi: 10) ayet-i kerimesinde buyurulduğu gibi. Böylece, insanlar gerçekten birbirleriyle eşit olduklarını anlarlar. Ne Arabın Arap olmayana, ne de beyazın siyaha karşı üstünlük hakkı vardır! Üstünlük ölçüsü yalnızca takvadır.
Hac, İslâmî davetin yayılmasına, dünyanın her yerinde bu davetin sancağını taşıyanlara büyük destek sağlar. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de, davetini her yıl gelen hac gruplarıyla buluşarak yaymaya çalışmamış mıydı
Hacda toplu olarak yapılan samimi dualar, o kadar saf ve güçlüdür ki, derhal semaların kapılarına çıkıp onları açar, bahar yağmuru gibi buradan müminlerin kalplerine ilahi rahmet yağar. Bu sebeple burada güçsüz, çaresiz ve zavallı kalıp, öfkesinden kahrolan şeytan hiçbir zaman ve yerde bu kadar çok zor durumda kalmaz. Uğraşa didine işlettiği günahlardan insanların arındıklarını ve manen güçlenip kendisine karşı mukavemet gösterecek bir kıvama geldiklerini gören iblis, gayzından kendi kendini yer bitirir. Başka yerlerde ve zamanlarda şeytanın elinde oyuncak olan insanların elinde, burada şeytan oyuncak hale gelir. Hayır duyguları azami derecede çoğalıp, şerr duyguları asgari miktara indiğinden şeytan aciz bir durumda kalır. Yenik düşen şeytan burada taşlanır. Başı ezilir, ondan intikam alınır. Bu durum karşısında şeytanın elinden çatlamaktan ve patlamaktan başka bir şey gelmez.
Büyük ölçüde taabbudi bir ibadet olan haccın menasik ve merasimindeki hikmetler konusunda sofiler dikkate değer görüşler ileri sürmüşlerdir.