Bismillahirrahmanirrahim
Kâinatı varlığının bilinmesi için yaratan, rızık veren, yöneten, kullarının iki cihan saadeti için İslam‘ı gönderen Rabbimize hamd, son peygamber, âlemlere rahmet, yaşayan Kur‘an Peygamberimiz (s.a.v)‘e salât ve selam olsun.
"...Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez. Bir topluma (kötülükleri se¬bebiyle) azap istedimi onu geri çevirecek yoktur. Onlar için Allah‘tan başka yardımcı dost da yoktur." (Rad: 11)
Müslümanlar olarak ellerimizi kaldırıp Allah‘a yalvarmaktayız. "Yarabbi bizi, ülkemizi işsizlikten, açlıktan, ekonomik istikrarsızlıktan, evimizdeki, mahallemizdeki huzursuz¬luktan, fuhuştan, kumardan, faiz belasından koru, Müslümanları katleden zalimleri kahreyle, mahfeyle, bize akıllı veya salih idareciler gönder, şu hayatı, düzeni, sistemi düzeltsinler" diye dua ederiz. Hâlbuki Rabbimiz "Siz kendinizi değiştirmedikçe bu değişmez" buyurmaktadır. Biz halimizi İslam‘a uygun hale getirip düzenimizi düzenlemeden bu bozuk düzen değişmez. Bilmeliyiz ki fiili dua kavli duadan önce gelir. Rabbimizin rızası olan İslam‘a layık bir topluluk olmadan, zilletten kurtulup izzete erişmemiz kuru bir hayal olur.
Müslümanlar olarak İslam‘ın hem şekline hem de ruhuna uymak zorundayız.
Biz kul olarak bize düşeni yapmadan Allah bizim halimizi kötüden iyiye çevirmez. "Ey iman edenler! Eğer siz Allah‘a (Allah‘ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz." (Muhammed: 7)
Her şeyden önce yerleri ve gökleri kendi varlığının bilinmesi için yaratan, yarattığı varlıklara rızkını veren, yöneten, yol gösteren tek bir ilahın varlığına ve Hz Muhammed (s.a.v)‘in O‘nun kulu ve elçisi olduğuna inanmak saadetimiz için gereklidir.
Allah (c.c) hak ve gerçektir. O iki ve daha fazla değildir, birdir. Kemal sıfatlara sahiptir. Bütün varlıklar O‘na muhtaçtır, O kimseye muhtaç değildir. Doğmamıştır, doğurulmamıştır. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur.
Diğer varlıklar gibi insanı yaratan Allah‘tır.
Allah insanı eşrefi mahlûkat olarak yaratmıştır. İnsana bütün şerefleri veren Allah‘tır.
Allah insanı, onun gibi bir varlığa muhtaç olduğu için yaratmamıştır, bilakis onu, varlığını bilsin, tanısın ve kulluk görevini yerine getirsin diye yaratmıştır. "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah‘tır." (Zariyat: 56-58)
Kulluk Rabbimizin emir ve yasaklarını bilip emirlerine uymak, yasaklarından sakınmakla olur.
Müslümanlar olarak arzuladığımız bu saadet dünyasına nasıl ulaşabiliriz. Bu kendiliğinden, bizler hiçbir şey yapmadan gerçekleşecek bir konu değildir.
Öncelikle bizi saadete götürecek yolu tespit ederek işe başlamamız gerekir.
Bunun için önümüzde iki seçenek vardır.
Bu seçeneklerden birisi İslam‘dır, diğeri ise Materyalizmdir.
İslam Allah (c.c)‘tandır. Materyalizm ise beşer ürünüdür.
İslam mı, Materyalizm mi?
Seçimi insan yapacaktır. "Şüphesiz biz insana (İslam‘ı) yolu gösterdik. İster şükreden birisi olsun ister nankör." (İnsan: 2-3)
Elbette ki aklını vahyin emrine vermiş her insan tercihini İslam‘dan yana kullanacaktır.
Çünkü insan Darwin‘in maymunu değil Allah‘ın kuludur. Allah (c.c) kullarına dünya ve ahiret saadetinin tek çaresi olarak İslam‘ı bir hayat nizamı olarak göndermiştir.
İslam Allah‘ın rızasıdır. Batıl, yani Materyalizm O‘nun gazabıdır.
Allah kullarının İslam‘dan başka yapacağı hiçbir tercihi kabul etmeyeceğini ilan etmiştir. "Kim, İslam‘dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır." (Al-i İmran: 85)
Allah kullarının kötülüğünü değil iyiliğini ister, kullarına eğri bir yol göstermez, onlara zulmetmez. "Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler." (Yunus: 44)
İnsan arzuladığı mutluluğa ancak İslam ile ulaşabilir. "Ey iman edenler! İslam‘a tam anlamıyla, her şeyinizle girin ve şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz o, sizin için açık bir düşmandır." (Bakara: 208)
İslam bir bütün olarak bir hayat nizamıdır. İslam‘ın yarısı kendisi değildir. Yani İslam‘ın bir kısım emirlerine uyup, başka bir kısım emirlerini terk etmemiz bizleri onu yaşayan bir toplum haline getirmez. "Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir." (Bakara: 85)
Dünyada ve ülkemizde yürütülmekte olan Yeni Dünya Düzeni‘ uygulamaları İslam‘a değil Materyalizme dayanmaktadır. İnsanlık ve İslam alemi olarak yaşadığımız bütün krizlerin, bunalımların sebebi yürütülmekte olan bozuk kapitalist nizamdır.
İnsanlık ve İslam aleminin kurtuluşu batı medeniyeti ve değerlerinde değildir. İnsanlık ancak İslam medeniyetinin Adil Düzeni ile saadet bulabilir.
Böyle bir düzeni kurmak Müslümanların görevidir. Bunun için Müslümanlar insanları İslam‘a çağıran, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan bir ümmet düzenini inşa etmeleri gerekir. Zira İslam, kendisini savunan bir güç olmadan yaşanamaz. "Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi (Bünyanün Mersus) saf bağlayarak savaşanları sever." (Saf: 4)
Ümmet olmak demek bir lider etrafında toplanarak ittifak edip BÜYANÜNMERSUS gibi olmaktır. Hakk‘ın hakim Batılın zail olması için sorumluluklarımızı kuşanmaktır.
İslam dininin kendi içinde bir hiyerarşisi, disiplin ve ciddiyeti, bütün insanlığın saadeti için yürütülecek çalışmalarda uyulması zorunlu esasları vardır.
Bu esasların başında itaat ve sadakat gelir. İtaat etmek demek bize verilen görevleri Allah için yerine getirmek demektir."Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider..." (Enfal: 46) "Ahiret de dünya da Allah‘ındır." (Necm: 25) Allah mülkün dileyene değil, dilediğine verir. Biz ‘işittik ve itaat ettik‘ demeden iflah olmayız.
Bizim görevimiz O‘nun yolunda cihad etmektir. "Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti." (Hac: 78) Kim cihad ederse kendisi için cihad etmiş olur. "Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir. (O‘nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur)." (Ankebut: 6) Görevlerimizi disiplin ve cıddiyetle yapmamız gerekir. "O halde seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol..." (Hud: 112)
Yekvücut olmalıyız. ‘‘Müminler birbirini sevmede, birbirine acıma ve şefkat gösterme hususunda bir vücut gibidir. Vücudun bir organı rahatsızlanırsa, diğer organı da uykusuzluk ve ateş ile onun acısına ortak olurlar ‘‘ (Buhârî, Müslim)
Bu bir düzendir. Biz bu düzeni adaletle düzenlemeden bugünkü bozuk düzen değişmez.
Milli Görüş lideri merhum Erbakan hocamızın dediği gibi şuurlanır, çelikleşir, topluma karşı vazifelerimizi yerine getirmek için ittifak halinde cihad edersek o zaman Allah bize yardım eder ve galip olan bizler oluruz. "Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah‘a güvenip dayanmalıdırlar." (Ali İmran: 160)
Dünyasını davasına mazeret yapman gafillerden olmamalıyız. "O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz." (Nisa: 74





