Kıbrıs adasının en batısında yer alan, Türkçe adı

Kasaba olan Baf şehrinde, bugüne değin Rumların hışmından ve yok etmek

hırsından kurtulmuş ender camilerden bir tanesi de Aşağı Baf Camisi dir,

İngilizce adı ile Lower Paphos Masjid.

 Deniz Feneri nin

yer aldığı Arkeolojik Park ın doğu kenarının ortalarında yer alan Türkçe çeviri

adı ile Kırk Sütun , Rumca adı ile Saranda Kolones olan kalıntılarının tam

karşısındaki Bar Sokağı içinde bulunan park yerinin kenar ucunda, Aşağı Baf

Camisi yer almaktadır.

Bina gerçekte cami olarak inşa edilmemiş ve Osmanlı

mimarisine göre inşa edilmiş tipik bir Türk evinden dönüştürülmüştür. İngiliz

Sömürge Yönetimi döneminde, dini bütün hayırsever Baflı bir Türk ölmeden önce

1936 yılında binayı, bölgede yaşayan Türklerin ve Müslümanların kullanımı için

mescide çevrilmesi kaydıyla bağışlamış ve bina, Tapu Dairesi ne mescit olarak

kaydedilmiştir. Tapu Dairesi nin çıkardığı koçanda da (Tapu) binada mevcut 3

odadan bir tanesi de İbadet Yeri olarak belirtilmiştir. Halk arasında Aşağı

Baf Camisi olarak bilinen bina İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde Mescit adı

ile tescil edilmiş yasal bir ibadethanedir.  

Burası yan yana üç odadan ibarettir. Binanın giriş kapısı

ortadaki odaya açılmaktadır. Ortadaki odaya bitişik olarak sağında ve solunda

da birer oda bulunmaktadır. Mutfak ve tuvalet binanın dışında, arka taraftadır.

Damı mertekler üzerine inşa edilmiş iki tarafa eğimli çatının üzerine dizilmiş

tipik yarı dairesel kiremitlerle kaplıdır. Ön ve arka kapısı demir kitabeli

tahta kapı olup, pencereleri tahta panjurlu ve kahverengi boyalıdır.

Caminin müdavimi olan Müslümanlar, caminin bahçesine ve

içine hayvanlar girmesin diye binanın etrafını yaklaşık 90 cm yüksekliğinde taş

duvarla çevirmişler ve ön ile sol tarafına da Kıbrıs ın yakıcı güneşinden

kurtulmak için tahta çardak inşa etmişlerdir. Bu ilavelere gerekli iznin

verilmesi amacı ile de Baf Belediyesi ile Eski Eserler Dairesi ne yasal

başvurularını da yapmışlardır.

Baf Belediyesi, Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından arkeolojik

maksatlarla istimlâk edilen Helenistik döneme ait tiyatronun otopark alanı

içinde yer alan Aşağı Baf Camisi ni bir şekilde önce devre dışı bırakmanın

sonra da yıkmanın hesaplarını yapmakta olduğundan, başvuruya ret yanıtını

vermiştir. Belediyenin gerçek niyeti, camiyi yıkıp, mevcut oto parkı büyütmek

olduğu için Haziran ayında toplanan Baf Belediye Meclisi yıkma kararı alırken,

yapılan itirazları hiç dikkate almadı.

Aslında bu davranış Rumların ilki değil. 1963 74

döneminde Kıbrıslı Türklere soykırım uygularken, 95 tane de Türk camisini yerle

bir etmişlerdi, kendilerinden hesap soran olmadığı için

Kıbrıslı Türklerin Baf ta, 1825 yılında Köprülü İbrahim

Ağa tarafından yaptırılan günümüz Türkçesi ile Yeni Cami diyebileceğimiz

Cami-i Cedit leri vardı ve 9 Mart 1964 gününe kadar Baflı Türkler ibadetlerini

Cami-i Cedit, Cami-i Kebir ve Aşağı Baf Camisi nde yerine getirmekteydiler.

21 Aralık 1963 günü, Kıbrıslı Türkleri adadan yok etmek

için Makarios hükümetinin planlı ve organize bir şekilde Türklere başlattığı

saldırı programı çerçevesinde Baf bölgesinde Rumlar, Türk bölgesine 9 Mart 1964

sabahı Albay rütbesinde bir Yunan subayının komutasında 2 bin kişilik bir

kuvvet, zırhlanmış 8 adet paletli dozer, makineli tüfekler ve havanlarla

saldırıya geçtiler. Yaptıkları plan en fazla iki saat içinde tüm Türk bölgesini

tamamen ele geçirmekti.

Ama işler düşündükleri gibi gitmedi. Baf ın Türk

bölgesini kahraman 120 mücahit savundu ve Rumları Ateşkes görüşmelerinin

başladığı 10 Mart gecesine kadar bölgelerine sokmadılar. Beklemedikleri bu

şanlı direnişin karşısında büyük bir düş kırıklığına uğrayan Rumlar hırslarını,

Türklerin geri çekildikleri bir mevzilerinin yanında kalan Cami-i Cedit ten

aldılar.

Önce camimizi yaktılar, sonra da Türk bölgesine girmeyi

başaramayan zırhlı ve paletli dozerleri ile dümdüz hale gelecek şekilde

camimizi yıktılar. Caminin yerini otopark yaptılar ve adını da 9 Mart Meydanı

koydular...

İşte bizi zorla birlikte yaşamaya mahkûm etmek

istedikleri Rum komşularımızın icraatlarından bazıları bunlar. Tüm bu olayları

yapan kendileri değilmiş gibi, utanmadan üyesi oldukları Avrupa Birliği ne

giderler ve Türkler kiliselerimizi tahrip ediyor diye de yaygarayı basarlar.

Kendilerinin yıktığını unutup, Kiliselerimizi tahrip ediyorlar diye ortalığı

ayağa kaldırırlar.