Ülke olarak oldukça zor bir zamandan geçiyoruz.
Bir taraftan şehit cenazeleri geliyor, yurdun dört bir yanını ateş sarıyor.
Ki bu yüzden, “Sözün bittiği yerdeyiz” diyoruz.
Ama diğer yandan da acilen oturup konuşmamız gereken şeyler var.
Ağzı olan herkesin konuşmasından değil, iktidarıyla muhalefetiyle ülke idarecilerinin konuşmasından bahsediyoruz tabi.
Yalnızca iktidar partisini değil tüm ülkeyi ilgilendiren kritik bir süreçteyiz.
Konu partiler üstü bir konu.
Gündelik siyasete kurban edilmeyecek kadar önemli bir problem var önümüzde.
İhtirasların, rekabetin, sataşmanın durması gereken yerdeyiz kısaca.
2011 yılında, yani olayların henüz başlamadığı zamanda, sorunlarını konuşamayan ülkelerin hali ortada.
Irak’ın, Libya’nın, Suriye’nin…
Önce emperyalistlerin kışkırtmasıyla mevcut düzenlerini yıktılar, sonra da yerine yenisini inşa edemeyip birbirlerine düştüler.
O gün bu gündür gülmedi yüzleri.
Muhalefet iktidarı düşürmeyi “mutlu son” zannederken aslında kaosun başlangıç fitilini ateşlediğinin farkında değildi.
O ülkelerde ABD ve Avrupa ülkelerinin desteklediği muhalefet, iktidarın devrilmesi dışında seçeneği düşündürmüyordu bile.
Elbette, iktidarların milli olmasından değildi bu desteğin sebebi. Asıl olan o ülkelerin işgaliydi. İktidarı, muhalefeti bu oyuna alet oldular yalnızca. Olan budur ne yazık ki.
Sırada Türkiye’mizin olduğu, ırkçı emperyalistlerin ülkemizi de hedefe aldığı konusu tartışılmaz bir realiteyken…
Türkiye’de işler tersine gidiyor.
Savaş diye nitelendirilen sürece ilişkin TBMM’yi dahi bilgilendirme ihtiyacı hissetmeyen, siyaset kanallarını kapatan bir iktidar anlayışı sergileniyor.
İdlib’den gelen şehit haberleri nedeniyle muhalefet partileri bizzat Cumhurbaşkanı’nı arayarak destek ve başsağlığı dilekleri için temasa geçiyor.
Ama Trump ve Putin ile yapılan sohbet, Türkiye’nin kendi partileri ile yapılamıyor.
Türkiye tam da kenetlenmeye ihtiyaç hissederken yetkili ağızlar öyle bir üslup kullanıyor ki, akıl alır gibi değil.
Hâlbuki İdlib’de şehit olan askerlerimiz tek bir görüşe sahip değil.
Her partiden askerimiz vardır şehitlerimiz arasından. Bunu yazarken bile hicap duyuyor insan.
Onları birleştiren, birlikte şehit yapan şey uğrunda verdikleri mücadeledir.
Bunu nasıl siyasetin malzemesi yapar, nasıl istismar edebilirsiniz ki.
Muhalefet konuşmak istiyor, iktidar ise ABD, Rusya ile hatta NATO ile konuşurken muhalefete, yani Türkiye’nin en az yarısına, “Konuşacak bir şey yok” diyebiliyor.
Fakat biz konuşmak zorundayız.
Hele ki, ayda bir dost (ABD-Rusya) değiştiren, kendisine ait bir politika yürütemeyen bir siyasal akıl varken Türkiye’nin konuşmaya daha çok ihtiyacı var.
Tarihten ibret almak lazım…
İttihat Terakki’ci Enver Paşa eliyle nasıl bir maceraya düştüğümüzü hatırlatmaya gerek yok sanırım.
Ülkeyi idare edenler doğru yaptığını zannedip hata yapabilirler. Nitekim bunu haklı gösterecek çok fazla aldanma tecrübesi var ortada.
O halde bari “ahiret var” diyerek bu seferlik sağduyu hâkim olur da, alınacak üç beş oy fazlası için siyaset kirletilmez.
Konuşmaya, istişareye, sükûnete her zamandan daha fazla riayet etmemiz gereken bir süreçteyiz zira.
Dün konuşmayan Libyalılar, Iraklılar, Suriyelilere bugün fırsat verseniz aynı durumda ne yapardı sorusunun cevabı gayet nettir aslında.
Amerika’dan, Rusya’dan, NATO’dan bize hayır yok.
Herkese ve her şeye rağmen Müslümanlar bir araya gelecek, yeni ve adil bir dünya kuracak.
Başka çare yok!