31 Ocak 2014 günü akşamı Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü ile Türk - Arap İlişkileri Merkezi ortaklaşa Sultanahmet’te düzenlemiş oldukları Maldivler Çalıştayı’nı takip ettik. Bu münasebetle birçok dostu birden görme imkanı elde ettik. Bunlardan birisi de Muhammed Han Kayani beydi. Bana taze çıkmış kitaplarından TARİHE DÜŞÜLEN NOTLAR “20. Yüzyılda Türkiye’de ve Dünyada Neler Yaşandı ” kitabını da hediye etti. Bu arada Kayani beyin birçok kitabı var ve ilgi alanı hayli geniş. Coğrafyalar üstü hakikati arayan birisi. 20’inci yüzyılın 21’inci yüzyıla devreden maznunlarından veya gariplerinden birisi. Gureba hadisinin üzerinde tecelli ettiği insanlardan birisi. Hekimoğlu İsmail’in yazmış olduğu Minyeli Abdullah tiplemesinin daha hakikisi. Maldivler Çalıştayı’nda kısa bir selamlama konuşması yaptı ve hakikat uğruna dokuz köyden kovulduğunu ve kendi çabasıyla onuncu köyü kurmaya çalıştığını anlattı. Çoktan beri görüşemediğimiz ve bu münasebetle alaka tazelediğimiz dostlardan birisi de Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkan Yardımcısı Gürsel Dönmez idi. Bir zamanlar Zaman ve Yeni Şafak’ta birlikte yazmıştık. Ayrıca Mısırlıların ‘yasal hükümet’ adıyla andıkları Hişam Kandil hükümetinin bakanlarından eski dostumuz Tanıtım Bakanı Salah Abdulmaksut da aramızda idi. Hem konu itibarıyla hem de dostlarla buluşmaya vesile olması nedeniyle çalıştay sevincimi ikiye katladı.
*
Maldiv Adalarının kaderiyle alakalı olarak dinlediklerim pek iç açıcı değildi. Kederim bunadır. Giderek deniz seviyesinin altına düşerek batan bu ülke 1.200 adadan müteşekkil olup 281’inde insan yaşamaktadır. 1.000 civarında ada hâlen boş bulunmaktadır. Yerleşim bulunan 281 adadan 195’inde yerli halk yaşarken 86 ada ise “otel ada” şeklinde kullanılmaktadır. Konuşmacılar arasında yer alan Maldiv Cumhuriyeti Adalet Partisi Genel Başkanı Omran Abdalla ülkenin tarihçesini anlattı. Gezgin İbni Batuta’nın ifadesiyle İslam bu ülkeye 1153 tarihinde Faslı bir Berberi tacir vasıtasıyla girmiştir. Abul Barakat’ın tebliğleri sonucu yöre halkı İslamiyeti benimsemiştir. Dünyada Müslüman yoğunluğunun en katıksız olduğu ülkelerden birisidir.
Oran yüzde 97 ile yüzde 100 arasında seyretmektedir ve gayri Müslimlere vatandaşlık hakkı (tabiyet) verilmemektedir. 9 yüzyıldan beri Müslüman olarak yaşayan ülke halkı kraliyetten cumhuriyeti geçmiş ve uzun dönem Ezher çıkışlı olan Memun Abdulkayyum tarafından yönetilmiştir. Ülke, ahalisi nedeniyle Komor Adalarına benzemektedir. Arapça öğrenim yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.
*
Daha önce Memun Abdulkayyum’la alakalı olarak Ezher kökenine de işaret eden bir makale yazmıştım. Lakin daha sonra pek de tekin ve makbul birisi olmadığını öğrenecektim. Hem ülke halkı hem de Batılılar kendisini diktatörlükle suçluyorlardı. Yerel halk ayrıca onu İslami çizgiden sapmış olarak görüyor. Önce iyi bir çizge tuttursa da da yolda dökülenlerden veya sapanlardan. Omran Abdalla bey de bu kanaati pekiştirdi. 1968 ile 2008 arasında tam 30 yıl boyunca ülkeyi yöneten Memun Abdulkayyum Kaddafi gibi garip icraatlara imza atmıştır. Onun döneminde Maldiv toplumunda bozulma, uyuşturucu bağımlılığı ve sosyal çözülme had safhaya ulaşmıştır. Adalet Partisi Başkanı Omran Abdalla bey Abulkayyum’un kendisine bir misyon edindiğini ve zındıklıkla mücadele ettiğini söyledi. Halbuki vasatiyet veya itidal çizgisini koruyan ve temsil edenlere göre onun böyle bir misyon deruhte etmesi akla ziyan bir şey. Bu yönüyle Kaddafi’yi hatırlatıyor. Kaddafi de hasımlarını zındıklıkla suçlar ve onları bu töhmetle takip eder ve cezalandırırdı. Kaddafi zındıklıkla mücadele ederken zındıklığına dair kitaplar yazılmıştır. Bunlardan birisi de Rabıtatü’l Alem el İslami tarafından yayınlanan ‘Er Reddü’ş Şafi Ala Müftereyat el Kaddafi’ adlı kitaptır. Burada İtalyan Yazar Mırella Bıanco’nun yazdığı Bir Çöl Mesajcısı-kaddafi kitabına atıf var. Zira kitapta Kaddafi, Çöl Peygamberi olarak tasvir edilmektedir. Merhum Ebu’l Hasan en Nedevi de ‘El Fikretü’l İslamiyye ve’ Fikretü’l Garbiyye Fi’l Aktari’l İslamiyye’ adlı eserinde bazı Batılıların Kaddafi için ‘bu asrın peygamberi’ ifadesini kullandıklarına işaret eder (Daru’l Kalem, Şam, s: 171). Dolayısıyla zındıka ile mücadele eden Kaddafi zındıklıkla suçlanmıştır. Keza Memun, Mehdi gibi Abbasi halifeleri Ahmet bin Hanbel ve ehl-i hadise karşı mücadele ederken diğer taraftan da Maniheistlerle ‘zındıka ile muharebe’ adı altında sistematik olarak savaşmışlardır. Asrımızda zındıka yeniden dirilmiştir. Çağlar boyu İslam dünyasını tehdit eden en önemli cereyan zındıka hareketidir. İçten çökertme hareketi ve nifak hareketinin başka bir ifadesidir. İsmaililer gibi nice fırkalar aslında zındıkanın versiyonlarıdır. Zındıka birçok fırkayı maske olarak kullanır. Kendisini başka kalıplarda gizler. İslam’ın iç düşmanı ve hasım fırkasıdır. İslam bağını koparmaktır.