Zihinlerin işgali!

Abone Ol

TRT’nin Pazar günleri yayınladığı western filmleri Hollywood’un zihin dönüştürme aracı olarak ülkemizde de epey kullanıldı. Bu filmlerde Beyaz Adam ile Kızılderililer arasında kıyasıya savaşlar yaşanırdı. Ve filmin sonunda hep Beyaz Adam galip gelirdi. Beyaz Adam, elindeki tüfek ve tabancayla, kendilerine karşı sadece okla mücadele etmeye çalışan Kızılderilileri hüsrana uğratırdı. Bu filmlerle işlenen tema şuydu: Beyaz Adam hep haklıdır… Oysa bunun böyle olmadığını yıllar sonra anlayabilmiştik. Çünkü Amerika kıtasını işgal eden Beyaz Adam, yıllar süren bu işgal sürecinde Kızılderili ırkını yok edebilmek için her şeyini seferber etmiş, bu kıtanın gerçek sahiplerine akıl almaz nitelikte ve nicelikte soykırım uygulamıştı. Bellerinde silahlarla kendi kanunlarını kendileri yazan, önüne geleni öldüren, Kızılderililere karşı hep üstünlük kuran kovboyları bizlere masum ve sevimli gösteren Hollywood western filmleriyle de yapılmak istenen bu işgal ve soykırıma meşruiyet kılıfı giydirmekten başka bir şey değildi. Çağdaş dünyada küresel emperyalistlerin ülkeleri işgal etmek için kurguladıkları farklı formüller vardır. Bunların en başında kültürel işgal, ardından ekonomik işgal gelir. Kültürel işgal, özellikle yedinci sanat olarak adlandırılan sinemanın üretildiği ülkenin dışındaki gişelerde başarı yakalaması, televizyonlar için kurgulanan dizilerin ise farklı ülkelerin ekranlarında hiçbir sansüre uğramadan gösterilmesi olarak gerçekleşir. Hatırlarsanız, 1980’li yıllarda kimin eli kimin cebinde belli olmayan Dallas dizisinin, tüm kültürel kirliliğiyle TRT ekranlarından evimizin içine doluşması, böyle bir harekatın ürünüydü. Kültür emperyalistleri, insanların sömürülmesi, zihinlerinin dönüştürülmesi ve ekonomik olarak hazırlanması için, bu tür çalışmaları, tüm kültür reflekslerimiz, alışkanlıklarımız, mutfak adetlerimiz, yaşantı biçimimiz, birbirimize karşı davranışlarımız dahil olmak üzere özel olarak hazırlar. Bugün sokaklarımızda, caddelerimizde İngilizce, Almanca ve Fransızca tabelalarla müşteri tavlamaya çalışan restoranlar, mağazalar aslında bu işgal planının farklı logolarından başka bir şey değildir. Zihinsel olarak bu sömürüye çanak tutan bu işgal planı, sofralarımız ve yemek alışkanlıklarımız başta olmak üzere, her şeyimizi, kılık kıyafetlerimizi, kullandığımız materyalleri bizlere yedirebilmek için tasarlanmaktadır.

Bir zamanlar Avrupalıların birbirlerine yaklaşımları, adetleri, örf ve gelenekleri gerçekten kötü bir şekilde cereyan ediyordu. Birbirlerine saygıları bile yoktu, ikili diyalogları, aile içi ilişkileri berbattı. Bu yaklaşımları zaman içinde yok oldu, dönüştü, çok güzel bir biçime ulaştı. Bizde ise tamamen tersi bir durum söz konusuyken, ne yazık ki Avrupalıların bir zamanki kötü sosyalleşme normuna geriye döndük

Bu bir kültür transferidir… Kültür işgalidir… Bizim medeniyetimiz “göçmen kuşlara” bile su yalakları yapacak kadar merhametli bir medeniyet olarak tarihe geçmiştir. Bizim medeniyetimizde ihtiyacı olanların ihtiyacı olan kadarını aldıkları “Sadaka Taşları” vardır. İhtiyaç sahibi bu sadaka taşlarından o günkü ihtiyacını alır, gerisini bırakırdı…

Şimdi, televizyon kanallarımızda her gün bir sokak eşkiyalığının haberini izliyoruz. Hırsızlığın, gaspın, cinayetin, tecavüzün haberini izliyoruz. İnsanlarımızın birbirlerine olan saygısı kalmadı, komşu komşuya bir tebessümü bile çok görüyor. İnsanlar sokaklarda her an patlayacak, parlayacak bir ruh haliyle dolaşıyor. Televizyon dizilerinde izledikleri lüks ve ferah yaşam tarzlarına karşı iç geçirerek, “Onlarda var, bizde niye yok” diye hayıflanıyorlar. Kötülükler içselleştirilmiş, maraz meraklara yapılan servis dolayısıyla insanların ruhundaki tüm güzellikler bir bir silinip atılmış. Amerikanvari yaşam tarzı, beslenme tarzı, giyim kuşam tarzı, bar, pavyon, eğlence mekanı anlayışı herkesin iliklerine dek işletilmiş.

Maneviyatımızla ilgili bir şeyler söyleyen televizyon programları, gecenin kör yarısına atılmış… Sonra da kalkıp tam bağımsızlıktan, hürriyetten dem vuruyoruz. Her şeyimiz işgal edildi, televizyonlarımız, sofralarımız, ruhumuz…

Bu işgalin faturasını ağır ağır ödüyoruz!