Zararlı ve karlı ticaret

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim;
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamd, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
İnsanın hayatına bir bütün olarak baktığımızda, maddi ve manevi olarak bir ticaret olduğunu görürüz. Zararlı ticaret; hidayet yerine sapıklığı satın almaktır. Bakara 16: “İşte bunlar, hidayet; yani İslam yerine sapıklığı yanı kapitalizmi satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti; yani hakkı ve gerçeği de bulmamışlardır.” Kârlı ticaret; Kur’an’a ve sünnete tabi olup itikat ve düzen olarak İslam’a bağlanmaktır. Bakara 41: “Elinizdeki doğru bilgileri, Tevrat’taki doğru bilgileri tasdik edici olarak indirdiğime, Kur’an’a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki, örneği, önderi siz olmayın. Ayetlerimi, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula satmayın. Bana, yalnız bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun.” Yani insanın inancı, ahlakı, tabi olduğu iktisat düzeni, sosyal faaliyetleri, eğitimi, benimsediği hukuk düzeni, uluslararası ilişkileri bir ticaret niteliğinde özel ve genel yapısında kâr ve zarara elverişli eylemlerdir. İnsanın tercih ettiği her seçim ve harekette, her sözde kâr zarar söz konusudur. İnsan hak ve adalete uygun tercih ve eylemleri ile cenneti satın almış olur, canını ve malını feda ettiği şeyler de aslında bir ticarettir. Müminler için esas olan dünya ve ahiret saadetidir ve bu saadete ancak İslam ile ulaşılır. Kur’an, ticaret kavramını; beşer arasındaki alışveriş anlamında kullandığı gibi, Allah’la yapılacak manevi ticaret için de kullanır. Mümin, ne alacaksa Allah’tan alır, ne verecekse onu Allah için verir. Al-i İmran 26: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım; sen yeryüzünde mülkü ve egemenliği dilediğine verirsin; dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Her türlü iyilik, nimet, imkân ve güzellik, yalnızca senin elindedir. Hiç kuşku yok ki, senin her şeye gücün yeter.” Kâfirler, müşrikler, münafıklar, kitabı tahrif edip, İslam’a teslim olmayan Yahudi ve Hıristiyanlar, hak yerine batılı satın alan gafillerdir. Müminler ise hidayeti tercih ettikleri, İslam’a itikat ve düzen olarak bağlandıkları için hayırlı bir ticaretin içindedirler.

ŞÜKÜR
İnsan, şükrettiği oranda kazanır. İbrahim 7: “Hani Rabbiniz size şu bildiriyi yapmıştı: Eğer emirlerime boyun eğerek bana şükrederseniz, size verdiğim nimetleri kat kat artıracağım; ama eğer nankörlük ederseniz, bilin ki benim azabım çok çetindir.” diye vaat eden Rabbimiz, şükür ve her çeşit ibadetin ve kulluğun hem dünyada ve hem de ahirette kazandıracağını bildirir. Şükür Allah’ın rızasına koşmaktır. Allah’ın rızası ise, itikat ve şeriat yani düzen olarak İslam’dır. Şükürsüzlük çok kötü bir şeydir. İnançtan ahlaka, ticaretten siyasete, eğitimden hukuka kadar ne varsa, bunların hepsinde İslam’a uymaktan kaçınanlar, ahirette karşılaşacakları büyük ceza yanında dünyada da rezillikler ve bunalımlar yaşarlar. Taha 124: “Kim beni anmaktan, indirdiğim kitaptan yüz çevirirse, iyi bilsin ki onun için sıkıntılı rezil bir geçim vardır. Kıyamet günü de, onu kör olarak mahşer yerine getiririz.” Şükür, bir zihniyet ve şuur işidir. Herkesi düşünmeye davet ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı ve Poll Production tarafından düzenlenen İstanbul Yeditepe Konserleri hangi zihniyetin ve şuurun eseridir? Herkes bu konserler için harcanan paradan söz ediyor. Asıl söz edilmesi gereken, harcanan maddi ve manevi değerlerimiz değil midir? Bu konserler ve benzeri faaliyetler, AK Parti iktidarının halkı Müslüman bir ülkeyi ne hale getirdiğinin en bariz göstergesidir. Bu, büyük bir şükürsüzlük olayıdır. Bu gidişatın sonu hayra alamet değildir. Nahl 112: “Allah size, her çağda benzerlerini görebileceğiniz bir örnek veriyor: Bir memleket vardı, halkı güven ve huzur içinde yaşıyordu. Rızkları da dört bir yandan bol bol geliyordu. Derken bunlar, Allah’ın emirlerine başkaldırarak, O’nun nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Bunun üzerine Allah, bir kıtlık, bir deprem, bir iç savaş, bir ekonomik kriz gönderdi ve işledikleri günahlar yüzünden, tüm ülkeyi kasıp kavuran açlık ve korkuyu onlara tattırdı.” Allah, mutlaka hükmünü icra eder. Mesele Firavun’a ve hilelerine rağmen Musa ve Harun ile beraber olabilmektir. Musa ve Harun’un yolu Milli Görüş yolu idi. Saadet Partisi Hz. Nuh ve İbrahim gibi insanları bu izzet yoluna davet ediyor.

DİN TÜCCARLARI
Münafıkların, Yahudileşenlerin, Belam karakterlilerin, din istismarcılarının, dinden geçinen gafil yazar ve hatiplerin, nasıl bir ticaret yaptıklarının görülmesi gerekir. Bunlar, hem dünyada hem de ahirette kendilerini zarara sokacak şeyleri satın almışlardır. Yaptıkları ticaret, köksüz ve bereketsiz bir ticarettir. Bunlar hidayeti verdiler, dalâleti satın aldılar. Cenneti verdiler, cehennemi satın aldılar. İzzeti verip zilleti satın aldılar. Sonunda her iki dünyada da zararlı çıktılar. Allah bizleri böyle olmaktan korusun.

BAZI KURALLAR
Ticaretini Allah ile yapanlara selam olsun. Müslüman; ticareti İslam’ca yapan kimsedir ve ticaretinde yalanı değil dürüstlüğü tercih eder. İbadet gibi, ticaret de hile kabul etmez.
Ticaret, kapitalizme göre yapılırsa İslam, toplumun hayatından sökülüp atılmış demektir.
Ticaretsiz mal, müzakeresiz ilim, adaletsiz iktidar var olamaz. Bir insan ticaret yaparsa masrafları makul, süsü ölçülü olmalıdır. Ticaret ahlakının en kuvvetli yaptırımı, halk terbiyesidir. Çarşı ve pazarlar, Allah›ın sofralarıdır. Oralara giden, bu sofralardan faydalanır.
Materyalistlerin ilahlaştırdığı para, Adil Düzen ile millete hizmetin bir aracı haline getirilmelidir. Haram kazanca teslim olanların dünyası ve ahireti asla cennet olamaz.
Müslüman özlediği adil düzeni bulmaya değil, kurmaya çalışır. Selam hidayete tabi olanlara…