İmam Şâfiî şöyle der: “Ben nice kitaplar okudum, nice sohbetlere katıldım, nice hikmet ehlinden söz duydum ve anladım ki bütün bunların özü üçtür:
1. Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen o seni keser. Bu kıymetli tavsiyeyi şöyle tefsir etmek daha uygun olacaktır: Allah, zamanı kullarına bir nimet olarak vermiştir. Eğer kişi, bu zamanı Allah’ın ve Resulü’nün yolunda, O’na ibadet ve itaatte kullanmazsa, kıldan ince ve kılıçtan keskin olan sırat, o kimseyi keser ve cehennem çukuruna atar. Allah Resulü, hadis-i şeriflerinde kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüden haber verir. Ancak salih amel sahiplerine şöyle seslenilir: “Korkmayın! Amelleriniz o köprüyü öyle genişletti ki, kıldan ince ve kılıçtan keskin olan o köprü, sizin için doğu ile batı arası kadar genişledi.” İşte bu manada, eğer biz dünyada büyük bir nimet olan zamanı Allah yolunda kullanamazsak, bu zaman, sıratta kıldan ince bir kılıç olarak karşımıza çıkar ve bizi orada keser. Rabbimiz, o kıldan ince ve kılıçtan keskin köprüden şimşek hızıyla geçmeyi hepimize nasip etsin.
2. Sen Hak ile meşgul olmazsan batıl seni işgal eder. Eğer kendini güzel meclislerde, güzel insanlarla ve güzel işlerle; ilimle, irfanla, hikmetle, zikirle ve Kur’an’la meşgul etmezsen, batıl gelir ve seni işgal eder. Seni Hakk’ın yolundan çevirir.
3. Sakın kendinde bir varlık hissetme! Büyük bir makamdaysan, o makamı verenin Allah olduğunu unutma. Büyük bir ilme sahipsen, onu da verenin Allah olduğunu bil. Zenginsen, zenginliğinle mağrur olma; onu veren de Allah’tır. Her kim neye sahipse, o, Allah’ın bir lütfudur. Veren Allah, elbette bir çırpıda almaya da güç yetirir.
Vakit, hayattır; ömürdür. Bu yüzden tasavvuf ehline İbnü’l-Vakt (vaktin oğlu, anı yaşayan) derler. Her yeni gün sanki şöyle seslenir:
“Ey Âdemoğlu! Ben yeni bir günüm ve senin amellerine şahidim. Öyleyse beni en iyi şekilde değerlendir, çünkü ben kıyamet gününe kadar bir daha geri gelmeyeceğim.”
Acaba biz, bu sesi duyan bir kulakla hangi sabaha uyandık? Yoksa üzerimizi kaplayan gaflet perdesinden dolayı ancak ömrümüzün son gününün sesini mi duyacağız? Heyhat! O zaman iş işten çoktan geçmiş olur. Tan yeri ağardığında, acaba o aydınlık bizim üzerimize bir daha doğar mı?
ERTELEME!
“Erteleyenler helak oldu.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil: İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakirliğinden önce zenginliğinin, meşguliyetinden önce boş vaktinin ve ölümünden önce hayatının.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 341)
Hasan-ı Basrî şöyle buyurur:
“Ey Âdemoğlu! Günler senin misafirindir, onlara güzel davran. Eğer onlara iyi davranırsan, senin lehine hamd ve şahitlik ederek giderler. Eğer kötü davranırsan, seni kınayarak ve aleyhinde bulunarak giderler. Dünya üç gündür: DÜN, amellerinle birlikte geçip gitti. YARIN, ona ulaşıp ulaşamayacağın belli değil. O halde gün BUGÜNDÜR; bugün için hayırlı ameller işle.”
İbn Mes’ud (r.a) şöyle demiştir:
“Üzerine güneşin battığı ve içinde hayırlı bir amelimi artıramadığım bir güne duyduğum pişmanlık kadar hiçbir şeye pişman olmadım.”
İbn Kayyim el-Cevziyye şöyle der:
“Vakti zayi etmek ölümden daha şiddetlidir. Çünkü vakti zayi etmek kulu Allah’tan ve ahiretten uzaklaştırır; ölüm ise sadece dünyadan ve ehlinden uzaklaştırır.”
Es’ad-ı Erbîlî Hazretleri ne güzel söyler:
“Terket hevâyı, ayşını, lütfeylesin cânan sana, Sarf etme zâyi vaktini, vermez şifâ seyran sana.”
Ebu Zer (r.a) anlatır: “Ey Allah’ın Resulü! İbrahim Aleyhisselam’ın sahifelerinde neler vardı?” diye sordum. Şöyle buyurdu: “Tamamı hikmetli sözlerden ibaretti. Örneğin:
Akıllı kimseye gereken, zamanını dört saate ayırmasıdır:
- Bir saatini Rabbine münacat (dua) için,
- Bir saatini nefsini hesaba çekmek için,
- Bir saatini Allah’ın sanatını ve kudretini tefekkür etmek için,
- Bir saatini de yeme, içme gibi helal ihtiyaçları için ayırır.
Akıllı kimse şu üç amaç dışında hareket etmez: Ahiret için azık toplamak, geçimi için helal rızık kazanmak veya haram olmayan bir lezzetten faydalanmak.
Yine akıllı kimseye gereken; zamanını gözetmesi, dilini muhafaza etmesi ve halinin sözünden daha çok konuşmasıdır.”
Öyleyse, bu manadan hareketle, vaktimizi Allah’ın razı olacağı şekilde planlı bir program dahilinde nasıl değerlendirebiliriz? Bir sonraki yazımızda da bu konuya değineceğiz. Vaktini değerlendiren isimlerden bahsedeceğiz.