Yükselen nefret tansiyonu

Abone Ol

Oruç ayında rahmet mevsiminden çok, nefret iklimi için verilen yoğun çaba.

Ramazan’ın bir anlamı da yanmak.

Allah aşkı ile yanmak.

Ne ki Müslümanlara hep maddi olarak yanmak düşmekte.

Yıllardır yazı konularımız ölüm, kan, acı, işkence üzerine.

Soykırımlar, katliamlar, bebek ölümleri.

Kolları taşla kırılan gençler.

Savaşların orantısız güçleri ile işkenceler gören halk.

Dünyanın seyrettiği bu acıklı trajediye, her seferinde kayıtsız kalışı bir de.

Çağ hiç bu kadar zalim olmamıştı.

Bosna’da BM askerlerinin gözü önünde sekiz bin küsur insan doğrandı.

Filistin’de, ambargolardan, yoksulluklardan, cesetlerden dağlar taşlar utandı.

Bu oruç ayında bile Arakan’da Budistler, Müslümanları diri diri yakmakta.

Küçük çocukları bile iplere asıp canlarına kıymakta.

Müslüman bebekler, ölümün oyuncağı olmuşlar.

Şanslarına ya süngüler ya da bombalar düşüyor.

İngiliz bebek basının dilinden düşmüyor.

Dünya kadim bir devletin, Mısır’ın evlatlarının cuntanın ateşinde yanışını zevkle seyrediyor.

Neron’un masum kaldığı bir ateş, dünyayı kapkara bir dumanla kapatıyor.

Amerika ve Avrupa hala darbe diyemiyor.

Kelimeleri cımbızla ayıklamakla meşgul bir yüzsüzlükte.

Rabia tul Adeviyye Meydanı’ndaki Sahra hastanesi yetkilileri, Mısır güvenlik güçlerinin darbe karşıtı göstericilere müdahalesinde ölü sayısının 200’e, yaralı sayısının ise 5 bin’e yükseldiğini bildirdi.

Mısır güvenlik güçlerinin “baltacılar” olarak bilenen suç örgütlerinin de desteğiyle Rabiatul Adeviyye meydanındaki darbe karşıtı göstericilere müdahalesi devam ediyor.

İhvan barış için direniyor:”Biz öldürmeyeceğiz”diyor.

Sahra hastanesi yetkilileri, yüksek binalara çıkan keskin nişancıların hedef gözeterek gerçek mermilerle darbe karşıtı göstericilere ateş açtığını belirttiler.

Yüzlerce yaralıya çok zor şartlarda müdahale edilmeye çalışılan hastanede, cesetleri koymak için yer kalmadığı bildirildi.

Türkiye’de ise baro başkanının bile karıştığı nefret kirliliği.

Hızlı trende Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun  cep telefonuyla yüksek sesle konuşmasından Zahide Ceylan isimli bir hanım dehşete düşer. Ceylan, telefonda İngilizce olarak, ‘Durum çok kötü, polis herkese ateş ediyor’ şeklinde konuşan Feyzioğlu’nu uyarır, başına gelecekleri hiç hesap etmeden. Baro yetkililerinin tepkileri ağır olur, kendisine hakaretle de yetinmeyerek üzerine yürürler. Saldırıdan tren görevlisinin araya girmesiyle kurtulur. Z. Ceylan, ‘Trenden derhal inmemi, görevliler tarafından indirilmemi istediler’ demekte.

Ceylan, ‘Trenden inmeye zorlamaları ve hakaretlerine dayanamayan tanımadığım bir yolcunun ‘Siz ne yapıyorsunuz Utanmıyor musunuz üç adam tek başına bir bayana saldırmaya ’ şeklindeki uyarısı bile, köşe yazarları tarafından komplonun bir parçası olarak bulundu”.

İnsan kendisine saldırılsın diye komplo kurdurur mu

Demek bu çeşit mizansenleri yapanlar tecrübeli ki, başkalarına da hamledebilmekteler.

Son günlerde artan nefret tansiyonu.

Otobüslerde işlerine giden başı örtülü çaycı, temizlikçi, ekmeğinin peşinden koşturan emekçi kadınlara yapılan tacizler, saldırılar.

Bir firmada yerleri silen, temizliğe bakan, eşinden ayrı, çocuklarının rızkı için koşturan Sema Hanım da otobüste saldırıya uğramış. Birden öfkeli bakışları ile ensesine dikilen ceberut bir kadın, “neden başını örtüyorsun ha”, diye kadıncağızı taciz edince ne yapacağını şaşırmış.

Öfkeli kadın, “sizden nefret ediyorum”, diye bağırmış.

Sema Hanım şaşkın, ağlamaya başlamış, Allah’tan vicdanlı bir bey yetişmiş bu öfke yüklü kadına, “biz de sizden nefret ediyoruz, ne istiyorsunuz masum bir insandan” diye müdahale etmeseymiş yakasını bu nefret karanlığından kurtaramayacakmış.

Yorgun bedenini ilk durakta dışarı atmış, sinirleri bozulmuş, oruçlu haliyle bir ağaca zor tutunmuş.

Havada bol miktarda nefret, öfke, saldırgan, ötekileştiren iyonlar var.

Rahmet yağmurlarına çok acil ihtiyaç bulunmakta.

Dileriz, Kadir Gecesi’nde özlenen kardeşlik iklimi için çok dualar edilir de, bu gerilim girdabından bir an önce kurtuluruz.