1Her türlü idarecilik, hem lütuf hem de emanet ve imtihan sebebidir. Yoksa makamları, baki ve sefası sürülecek yerler olarak görmek yanlıştır. Yine her türlü nimeti; hak ettiğimiz için bize verilen hediyeler olarak düşünmek yerine, üzerimize yüklenen sorumluluklar olarak görmek gerekir.
2. Bu yüzden idareci olmak büyük bir imtihandır. Bu imtihanın sonunda adil olup cennette peygamberlerle birlikte olmak da vardır; zalim olup perişan olmak da; tamahkar olup günah ve sevabı eşit olarak ölmek de…
3. İdarecinin asıl görevi; iş yapmak değil iş yaptırmak ve takip etmektir. Bunun için de sadece uygun/iş bilen/güvenilir kişilere iş vermek yetmez. Verdiği her işi ve iş verdiği herkesi takip etmesi icap eder. Bu yüzden bir saatlik adil idare, yüz yıllık nafile ibadete bedeldir. Fakat görevi ihmal veya zalimane idare de aynı derecede vebaldir.
4. Yöneticilikte aslolan maslahattır. Bu yüzden temel ilkeleri ihlal etmemek şartıyla insanları idare etme becerisi olanların yönetici olarak tercih edilmesi maslahata daha uygundur.
5. Sorumluluk ve yetki gereği yönetici, işlerin verimli ve maslahata uygun olarak yürütülmesini planlamalıdır. Amaçsız ve gelişi güzel hareket ederek sadece mevcudu korumak veya günü kurtarmak, arzu edilen veya başarılı kabul edilen bir yönetim tarzı olamaz. Efendimiz SAV’in yirmi üç yıllık tebliğ süresinin, ilahi bir nizamla adım adım planlandığını unutmamak gerekiyor.
6. Yönetici, bu temel faaliyetlerini sürdürmek için istişareye muhtaçtır. Bu yüzden duygusal ya da ideolojik tavırları bir yana bırakarak akıllı, iş bilen ve çalışkan kimselere yanında yer vermesi uygundur. Akıllı idareci, yanında, yanıldığında kendisini uyaran, yol gösteren, üreten ve çalışan insanları tutar. Yanlışını gösteremeyen ve doğruyu savunmayan yardımcılar ise bir idarecinin felaketidir. Zulmün ilk başladığı yer; idarecinin en yakınında yanlışlarını söylemeyen kimselerin bulunmasıdır. Bu yüzden Efendimiz SAV, peygamber olduğu halde dostları, ailesi ve talebeleri ile istişare ederdi.
7. Siyaset, imkan sanatıdır. Yani iyi idareci; mevcut bütün kaynakları, en iyi şekilde kullanabilendir. Bunun için idarecinin; geniş düşünen, ön yargısız, duyguları yerine aklıyla hareket eden vasıflara haiz olması önemlidir. Başarılı bir idareci için en kıymetli kaynak insandır. İnsanları yargılamak, dışlamak ya da küçük görmek yerine; onların fıtrattan gelen becerilerini keşfedip geliştirmek ve maslahata uygun olarak bu insanlardan istifade etmek, idarecinin ana vazifelerindendir. Bunun en güzel örneği; Efendimiz SAV’in ezan ile alay eden bir genci, kendisine müezzin yapabilmesidir.
8. Yönetici, yönetimi altındakilere muhtaçtır. Zira bu insanlar hem o yöneticinin varlık sebebidir hem de o yöneticinin gücüdür. Bir başka ifadeyle yönetici, güç üretmez. Mevcut güçleri kontrol ve sevk eder. Bu yüzden her insan ve her kaynak, bir güçtür. Bu durumda yöneticinin, kendini vazgeçilmez ve üstün olarak görmesi doğru değildir.
9. Yönetici olmanın bir diğer ahlaki temel esası; idaresi altında olan kimselere şefkat ve merhametle bakarak onları sahiplenmesidir. İdareci, bir baba ve eğitimci gibi davranarak insanları kucaklamalı ve geliştirmelidir. Sıradan insanlar gibi davranmak, kaprisli ya da kıskanç olmak gibi ahlaklar, asla yönetici konumunda olan birine yakışmaz. Bu yüzden Efendimiz SAV, kendini taşlayan Taiflilerin helak olmasını değil, İslam’a hizmetçi olmalarını niyaz etmiştir.
10. Bir diğer ahlakı ilke ise yöneticinin sabırlı olmasıdır. Karar vermek zor olduğu gibi kararı uygulamak da zordur. Ayrıca insanlara bir şey öğretmek ve onlara iş yapmak da eskilerin tabiriyle “deveye hendek atlatmak”tır. Bu yüzden bir idarecinin bu yolda en çok ihtiyaç duyacağı şey sabrıdır. Sabır aynı zamanda gayret etmek, ısrarlı olmak, mücadele etmek ve affetmek gibi daha birçok meziyeti de içinde barındıran bir kavramdır.
11. Yöneticiler, emri altındakilerin kendisine emanet olduğunu bilmelidir. Yoksa yöneticilik bir fantezi ya da eğlence değildir. Yönetim, sadece bir araçtır. Amaç ise adalet ve saadet dolu bir dünya inşa etmektir. Bunun gereği olarak da insanlara kabiliyetlerine göre ve güçleri nispetinde iş vermek önemlidir. İnsanlardan güçleri yetmeyecek ya da kabiliyetlerine uygun olmayan işler istemek;
- O insana zulümdür.
- O işe zulümdür.
- Yöneticinin kendisine zulümdür.
- O yönetimle muhatap olanlara zulümdür.
- İnsanların kendilerini keşfedip geliştirmesine manidir.
- Hem idareci hem de yardımcılar için ümit kırıcı ve huzursuz edicidir.
1. Son olarak insanları verimli çalıştırmanın ve yetiştirmenin temel ilkelerinden birisi de insanlara iş vermek ve onlara güvenmektir. Tabi ki insanlar hata eder. Fakat insan, hata ederek öğrenen ve kendisini geliştiren bir varlıktır. İnsanların her hatalarını görmek ve onları rencide etmek, insanların gelişmelerine ve sağlıklı yetişmelerine engeldir.
2. Bu durumda insanlara iş yaptırırken; onları da işe dahil etmek, gönüllerini hoş etmek, kariyer veya şöhret gibi beklentilerine cevap vermek, maddi ve manevi olarak emeklerinin karşılığını vermek; başarısızlığı ve ihmali de maslahata uygun şekilde cezalandırmak gerekir.