Yok Ama Yepyeni

Abone Ol

Hiç dokunulmamış bir gün. Orada öyle taptaze. Hatta taptaze bile değil. Sıfır. Tertemiz bir gün. Hiç yaşanmamış. Hiç kimse tarafından yaşanmamış. Düz dümdüz. Nasılsa öyle. Hiç kimse tarafından göğe bakılmamış. Bulutlar görülmemiş hiç kimse tarafından. Güneşi terletmemiş, gölgesi serinletmemiş. Yakmamış sıcaklığı. Soğuğu üşütmemiş. Tan vakti değil sabahı. Değil aydınlığın kızıllığı. Şafağı atmamış. Gelmemiş seheri. Yok ortada sabah yıldızı. Okunmamış sabah ezanları. Başlamamış henüz günün ilk saniyeleri. İlk dakikaları başlamamış. Başlamamış ilk saatleri. Orada öyle.

Henüz okunmamış sabah ezanları. Cami cemaati daha kalkmamış evinde yatağından. Kimse geçmemiş sokağından. Henüz sabah namazına gidenler sokağa adım atmamış. Vermemiş komşularına selam. Alacakaranlık sokak ortalıkta yok daha. İlk atılmış adımları da. Daha sabahın ilk ışıkları caddelere vurup caddeleri bakanların gözlerinde parlatmamış. Karanlık aydınlığa hadi görüşürüz demiyor daha. Siyah iplik beyaz ipliğe hadi bakalım bakışını bakmıyor. Yıldızlar son kez göz kırpmıyor göğün alaca maviliğinde. Göz kırpıp gözlerini yumarak buyur bakalım demiyor sabah dinçliğine. “Sabah ile sabah ile / Kahve de gelir tabak ile” söylememiş daha.

Günaydın dememiş kimse kimseye. Dememiş hayırlı sabahlar. Sabah-ı şerifiniz hayrola da. Daha sabahın körü değil. Değil sabah sabah da. Kuşluk vakti yok ortalıkta. Vakit diye bir kavram da. Belirmiyor ruhlarda. Caddelerinde adımlar yok. Sokakları henüz hiç kimse tarafından yürünmemiş. Kaldırımlarda sabah sabah hızlı adımlarla bir yerlere yetişilmemiş. Otobüs duraklarında hiç kimse beklememiş. Binmemiş otobüslere daha hiç kimse. Hiç kimse kart basmamış. Bakmamış sabah sabah otobüsün penceresinden dışarıya. Dışarı yok ya. Bakmamış olmayan yayaya da. Dalgınlık da yok henüz. Yok hiç dalgın kimse.

Kuşluk vakti gelmiyor daha. Daha masada çay yok. Simit yok yok poğaça. Okul yok okulda kimse yok. Öğrenciler yürümüyor sokak ve caddelerde. Servisler yürümüyor. Trafik sıfır sıfır trafik. Sokak yok cadde yok. Kaldırımlar uzanmıyor daha hayatın içinde. Dışında da uzanmıyor. İç yok dış yok. İçler dışlar çarpımı hiç yok. Kimse kimseye çarpmıyor daha. Kimse kimseye çarpılmıyor da. Çarpmayı bırakalım burada. Toplamaya geçelim. Hiçbir şey toplanmıyor. Hiçbir şey yok ortada.

Sabah kahvaltısı yapılmamış daha. Çaylar dolmamış bardaklara. Karıştırılmamış çay kaşıklarıyla. Günaydın denilmemiş fertler arasında. Hayırlı sabahlar da. Zeytin ve peynir yok daha. Daha sabahın şarkısı söylenmemiş. Atılmamış güzel kahkaha. Masmavi yuvalarda. Bembeyaz umutlarla. Şen şakrak sabahlarda. Sımsıcak ekmekler. Sımsıcak ekmekler yok daha. Daha perdeler açılmamış pencerelerden girmemiş hava. Kahvaltıdan sonra çaya devam sohbetinde daha girilmemiş hatıralara.

Öğle ezanı okunmamış daha. Daha kılınmamış namaz. Öğle yemeği yenmemiş. Girmemiş öğle vakti. Geçmemiş henüz öğle.  Daha bunun ikindisi de var. Dünyanın ikindisi. Dünya ikindi vaktidir. Akşam siyah kanatlarıyla gelmemiş daha. Geçmemiş henüz yatsıya. Öğleye doğrusu gelmemiş. Öğle sonrası da. Çay sigara. Çay sigara. Çay sigara. Daima. Daha gelmemiş. Sıfır. Sabah aç karnına içilen sigara içilmemiş. Her gün. Her gün. Her gün. İçilmemiş daha.

Hiçbir şey yok ortada. Bir duvar var. Zaman denilen. Katı. Her şey o duvarın ardında. Sıfır duruyor. Tertemiz bir şekilde. İnsan da yok orada hayat da. Ama her şey olacak. Olmayan bir şey gelecek her şey olacak. Her şey yaratılacak. Her şey yaratılıyor. Yeniden yepyeni. Gün diyor insanoğlu buna. Günler diyor çoğuluna. Yoktan var edilen. Yarın diye var edilecek. Kesinliği insanca bilinmeyen. Hiçbir zaman.

Yarın yoktur insan sadece inanıyor!