Yirmi Sıfata Sahip Olgun Müslüman İdareciler

Abone Ol

Dünya işleri yarım Müslümanlarla, yarı mühtedilerle,

çürük çarık sahte dindarlarla, dışı yeşil içi kızıl karpuz gibi adamlarla

düzelmez. İşler kâmil, âmil, ârif, âdil, râşid, mâruf ile âmir, münkerden nâhi,

muhlis, muslih, munsif, muttaqi, sahih itikatlı, musalli, mürüvvetli, mustaqim,

medenî, firasetli, müeyyed min indillah, Resulullahın (Salat ve selam olsun

ona) ruhaniyetinin kendilerinden razı olduğu, Kur an ve Sünnetin nuru ile gören

Müslümanların eline verilmezse, onlar Ümmetin işlerini ehil ve güvenli

kimselerle istişare ederek görmezse dünya bozulur, fesat ve fitneler çoğalır ve

akıbet yıkım olur, çöküş olur, zillet ve izmihlal olur.

Yukarıdaki paragrafta yirmi sıfat ve haslet saydım.

Meraklı kimselerin bunların manalarını muteber lügat kitaplarına bakarak

öğrenmelerini rica ve tavsiye ederim.

Bu on beş sıfat olmadıkça düzelme, ıslah olmaz.

Halkın tamamının böyle olması gerekmez. İdareciler böyle

olacaktır.

İman ettim demekle iş bitmez. Kâmil Müslümanın ikinci

gündem maddesi, sahih itikattan sonra namazın dosdoğru kılınmasıdır.

Namazın dosdoğru kılınması için, farz namazların (yirmi

kadar şer î bir mazeret yoksa) cemaatle kılınması gerekir.

Efendi, bu fakir bunu kendi kafamdan, kendi re y ve hevam

ile söylemiyorum. Resulullah (Salat ve selam olsun ona) bizi uyarıyor. Ne

buyurmuş Dinle: Aynı yerde bulunan iki Müslüman farz namazları ayrı ayrı

münferiden tek başlarına kılarlarsa şeytan onları istila eder.

Resulullah Efendimiz hayatı boyunca farz namazları yalnız

başına kılmamışlardır.

Sahih=doğru bir itikada sahip olan ve namazı dosdoğru

cemaatle kılan Müslümanların mustaqim yani doğru ve dürüst olması gerekir.

Yamuk Müslümanlarla dünya düzelmez, batar batar batar.

Yukarıda saydığım yirmi sıfat olacak ki, dünyada dirlik

düzenlik âsâyiş huzur Müslümanlık hakim olsun.

Haram yiyenler Müslüman değildir, onlar Müslüman

karikatürü ve müsveddesidir.

İsraf Kur anla, Sünnetle, icmâ ile haramdır, günahtır.

Lüks hayat sürenler, israf edenler iyi Müslüman değil kötü fasık facir günahkar

âsi Müslümanlardır. Onlardan köy olmaz, kasaba olmaz.

Kâmil Müslümanlar karılarını, kızlarını İslamın tesettür

ve hicab hükümlerine göre yaşatmakla mükelleftir. Böyle yapmayanlar dünyayı

ıslah edemez, ifsad eder.

Herkes Ömer Fâruk veya Ömer b. Abdülaziz olamaz ama

idareciler onları örnek almaya, elden geldiği kadar onların yolundan gitmeye

mecburdur.

Hiçbir Müslümanın İslamı sulandırmaya, içini boşaltmaya,

light ve ılımlı hale getirmeye, Ehl-i Sünneti kaldırmaya hakkı ve salahiyeti

yoktur. Böyle yapanlar haindir.

Yazıma nasıl başlamıştım Din ve dünya işleri, sayılan

yirmi sıfata sahip olgun Müslümanlara verilmezse işler düzelmez, sonunda

korkunç bir yıkım olur. Dünyanın ıslahı konusunun özeti budur. Bunun dışında

islamî çare ve çözüm yoktur. Noksan, çürük, pişmemiş, müsrif Müslümanlarla

hedefe varılmaz.

(İkinci Yazı)

Büyük Gemi

Adına Türkiye denilen çok büyük bir gemide seyahat

ediyoruz. Geminin batmasını istemeyiz ama isteyenler de var. Onları engellemez,

gemiyi batırmalarını önlemezsek, hepimiz denizin dibini boylarız.

Geminin lüks ve konforlu kısmındaki tuzu kuru mutlu ve

neş eli yolcular, geminin selameti konusunda çok uyanık olmazlar ve

vazifelerini yapmazlarsa, gemi battığı takdirde onlar da kendilerini suyun

içinde bulacaklardır.

Gemideki bazı Müslümanlar, biz fitneye fesada karışmayız,

bizim kendi vazifelerimiz ve hizmetlerimiz vardır, onların dışına çıkmayız

derlerse vazifelerinin bir kısmını yapmamış olurlar.

Geminin lüks ve birinci mevki kısmında keyifler yerinde,

yeniliyor içiliyor, eğleniliyor, keyf çatılıyor. Ambarlardaki yolcuların durumu

ise pek parlak değil. Karınları doymuyor, istirahatleri yetersiz.

Geminin bütçesi adaletli, hakkaniyetli şekilde

dağıtılmadığına, harcanmadığına dair rivayetler var.

Gemide çok dedikodu ve münakaşa yapılıyor, çekişmenin

tepişmenin haddi hesabı yok.

Birileri kamaralara gizli mikrofonlar, kameralar,

böcekler yerleştirerek yolcuların ve idarecilerin özel gizli hayatını tespit ediyor

ve sonra bunları şantaj vasıtası yapıyor.

Gemide çok fısk u fücur var, çok günah işleniyor.

Gemide çok fuhşiyyat=azgınlık, çok zina, çok riba, çok

israf var.

Gemide müthiş fare var. Bunlar erzakı, peksimetleri,

yiyecek maddelerini talan ediyor. Bunlarla kimse baş edemiyor.

Geminin her yeri sayısız heykellerle, büstlerle, büyük

boy portrelerle dolu. Zaman zaman birileri bunların önünde hazır ol vaziyetinde

reverans yapıyor.

Gemide büyük bir Sezar mâbedi var.

Çalgı sesleri, kahkahalar dalgaların ve rüzgarların

sesini bastırıyor.

Gemide camiler var, onların minarelerinden avaz avaz ezan

okunuyor ama namaza pek riayet yok.

Ülke büyüklüğünde muazzam bir gemi Bir hâyuhuy, bir

hengâme içinde menzil-i maksuduna gidiyor.