AGDnin eğitim analizi (2)
Anadolu Gençlik Derneği, Kesintisiz Eğitim Kanunu sebebiyle toplumun önüne gelen ağır faturayı ortaya koymuş, eğitimsiz bırakılan nesiller, taşımalı eğitimin arızaları, aynı şartlarda sınavlara giren öğrencilerin, katsayı adaletsizliği sebebiyle uğradıkları haksızlıklar, meslek eğitimine vurulan darbe gibi konulardaki görüşlerini şu şekilde açıkladı:
"Kesintisiz eğitimin üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen, bugün halen 1 milyonun üzerinde çocuğun okula gitmiyor ve okuma yazma bilmiyor olması gerçeği bizleri üzmektedir. Yüz binlerce öğrencinin halen taşımalı eğitim denen garabet uygulama gereği kilometrelerce uzaktaki okula taşınması işkencesi de çocuklarımızın hak etmediği bir uygulama olarak ortadadır. Üzülerek ifade etmemiz gerekiyor ki, tüm uyarılara, eğitimcilerin raporlarına ve ortaya konulan sakıncalarına rağmen, inatla sürdürülmeye devam eden Kesintisiz Eğitim uygulamasının zararları da yine hasat edilmeye başlanmıştır. Uygulamanın bir uzantısı olarak yürütülen ÖSS deki katsayı sistemi, öğrencilerimiz arasında haksız ayrım kaynağı olarak ortada durmaktadır. Eşit yarışma şartlarını bozan ideolojik bir yaklaşımın ürünü olarak, meslek lisesi mezunu öğrencilerimiz ile, genel lise mezunu öğrencilerimiz arasında farklı uygulanan bir katsayı standardı, toplumda da menfi bir psikolojik etki göstermekte ve meslek liseleri tercih edilmemektedir. Bunun sonucu olarak da nitelikli ara eleman yetiştirilemediği gibi, meslek ve beceri sahibi olmayan bir nesil yetiştirilmektedir. Dönemin yöneticileri İHL leri engelleyeyim derken, sanat ve sanayi eğitimine de büyük bir darbe vurmuştur."
"Devletin, eğitim ve öğretimde üzerine düşen görevleri yerine getirirken ( ) ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir." şeklindeki Danıştay kararını, uygulayıcıların yalnız gayrimüslim azınlıkara teşmil ettiğini belirten AGD, dünyada bir başka örneği bulunmayan laiklik uygulaması ve Kesintisiz Eğitim Kanunu ile geleceğimizin ipotek altına alındığını ve bu kanunla asıl amacın İmam Hatip Liseleri ni budama olduğunun ortaya çıktığını söyleyerek, bu yanlış uygulamaların acı faturasını özet olarak şöyle açıkladılar:
* Aralarında büyük yaş farkı olan çocuklarımız bir arada eğitime tabi tutuldu. Ortak mekanları kullanan küçük çocuklar ile yetişkin öğrenciler arasında problemler ortaya çıktı.
* Öğrenciler düzgün yönlendirilemedi.
*Öğrenci-öğretmen arasında olması gereken, sevgi ve disiplin ortamı adeta dinamitlendi.
*Din eğitimini yeteri kadar alamayan çocuklar arasında gayri ahlâki davranış biçimleri çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. Ülkemiz belki de tarihinin en büyük ahlâki buhranlarından birini yaşamaktadır. Toplum olarak içinde bulunduğumuz sosyal çöküntü ve kültürel yozlaşma bizi adım adım millet olarak yok olmaya doğru götürmektedir.
*Manevi boşluk içerisinde olan, üretemeyen ve sevemeyen mutsuz insanlar yetiştiriyoruz. Ülkemizde son yıllarda artan sosyal çöküntüyle beraber aile bağlarında zayıflama olmakta ve çocuklarımız suç makinesi haline gelmektedir. Gençlerimiz ebeveyn katili olacak kadar yabancılaşmıştır.
*Uyuşturucu ve fuhuş maalesef ilköğretim okullarına kadar inmiş, kapkaç çeteleri ve hırsızlık şebekeleri artmıştır. Mutsuz ve zararlı bir nesil yetişmektedir.
Genel Başkan İlyas Tongüç, Kesintisiz Eğitim Kanunu nun "hiçbir altyapı çalışması yapılmadan bir takım art niyetlerle hazırlandığını" belirterek bu kanunun uygulanması sonucu "Evlatlarımızın yanlış yönlendirildiğini ve yeteneklerinin köreltildiğini" anlattı.
"12 Yaşına kadar din eğitimi almayı kanunla yasaklamanın insanımızın inancıyla alay etmek olduğunu" söyledi. Bunun sonucunda ise, inanç dünyamızın ve sağlam aile yapımızın teminatlarından olan Kur an ve Hafızlık Eğitiminin de büyük yara aldığını vurguladı. Ahlaki ve manevi eğitimden mahrum yetiştirilen çocukların yozlaşması ve suç işlemeleri sebebiyle ortaya çıkan acı tabloyu da şöyle özetledi:
"Okul bahçeleri başı boş, işsiz güçsüz gençlerin barınağı, çetecilerin sığınağı ve uyuşturucu tacirlerinin cirit attığı mekanlar haline dönüşmüştür. Elinden kitabı, kalbinden Allah korkusu alınan gençliğimizin bugün elinde içki şişeleri ve uyuşturucu şırıngaları, kalplerinde ise kin ve nefret bulunmaktadır. Okul sıralarında oturması gereken çocuklarımız sanık sandalyesinde oturmakta, kalem tutması gereken eller silah, bıçak, şiş, kama tutmaktadır. Ama unutulmaması gereken hakikat şudur:
Suçlu çocuk olmaz. Olsa olsa suça itilen çocuk olur. Okullardaki basına yansıyan taciz ve sapık ilişkilerdeki korkunç artış durumun ehemmiyetini kamuoyuna sunmaktadır. Yeterli ahlâki ve manevi eğitim verilemeyince ortaya bu tablonun çıkması doğaldır."