Yıl 2016. Bugünün genciyle dedesi arasında yaş farkı
ortalama 50 yıl. Öylesine bir yarım asır ki akıllara durgunluk veren bir
değişime şahit olduk. Geçmişte üç nesil arasında bu denli bir değişime
rastlamak mümkün değil.
Bu çağın dedelerinin facebook hesabı yok. Genellikle
tuşlu telefon kullanırlar. Bu cihazla bir sosyal medya hesabı açamazlar.
Sorsanız, böyle bir istekleri ve ihtiyarı da yok. Torunu onun adına bir hesap
açabilir. Ancak bu hesabı aktif olarak kullanma ihtimalleri zayıf. Birlikte
selfie çektirip işi tatlıya bağlayabilirler.
Gence sorsanız dedesinin sosyal medya hesabının olmaması
normal. Fakat kendi hesabının olmaması düşünülemez. Arkadaşları arasında bu
ayıp sayılır. Hem nasıl iletişim sağlarım diye düşünür.
İletişim mi paylaşım mı diye sorduğunuzda tabii ki
paylaşım der. İletişim; telefon olarak kullandığı cihazın son kullanım amacı.
Eğlenceye yönelik yoğun bir kullanım var. Doğrusu elektronik posta, sanal
âlemin yüzünü ağartan biricik iletişim kaynağı. Gençlerin en az kullandıkları
sanal yol. Zira onlar sosyal medyayı kullanmak için hesap açıyorlar. E posta
dedelerinin mektupları kadar masum bir iletişim sağlıyor. Hatta belge transferi
için oldukça işe yarıyor. Belge deyip geçmeyelim mesela eskiden bir gazeteye
yazıyı elden ulaştırmanız gerekirdi.
Önceki kuşağın mektuplaşma muhabbetine girmeye gerek var
mı bilmiyorum. Özlem, hasret, sitem ve sevgi gibi nice duygular mektuplara
ısmarlanır gibi yazılırdı. Mektubu alan kişi de bir o kadar anlam yükler ve
saklardı. Bu duygusal iletişimin sanal ortamda neden sağlanamadığı
düşünülmelidir. Kağıt ve kalemin bir tılsımı mı var yoksa duygular dumura mı
uğradı
İki kuşak arasındaki büyük değişim sadece iletişim
biçimine indirgenemez. Ancak önemli ipuçları yakalamak mümkün. Mektuplarda
hikaye edilen bir duygu paylaşımına rastlamak zor. Gençler için bu iletişim
dili geride kaldı; slm, nbr gibi kısaltmalar sıkça kullanılıyor. Sorsanız lafı
uzatmanın gereği yok cevabını alabilirsiniz. Tıpkı iki cümlelik kutucuklara
meramını yazmak gibi. Dededen toruna olan değişimde gençler dedelerine karşı
farklı tutumlar içindeler. Yarım asır içinde iletişim araçları değişti bu
normal ve iyiye yorulabilir. Ancak yakın iletişimde ki değişim daha çarpıcı.
Geçen yüzyıl sıkça tartışılan bir konu vardı. Batının
teknolojisini alalım fakat kültürel yapısını almayalım. Bu masum tartışma bir
süre sonra değişti. Ne batı kaldı ne de kültür. Dünya yeni küresel bir
kuşatmayla karşılaştı. Cebren ve hile ile değil bizzat istekli olarak yeni akım
medya yeterliydi. Afrika dan Asya ya, Latin Amerika dan Uzakdoğu ya kadar tek
kültürlülüğün rengiyle boyanan bir kuşak öngörüldü.
İletişim paylaşıma dönüştü. Belge göndermek yerine görsel
göndermek, bilgi paylaşmak yerine aforizma atmak, dünya gençleri ortak ağ
üzerinde buluştu. Hayra yorulacak yanları elbette var. Ancak değişim sadece
kullanılan teknoloji olabilir miydi Bugünün yaşlı insanları gençler için bir
referans değil. Twitter hesabı olmadığı için değil elbette. Ortak bir dilde
buluşma imkânı yok. Geçmiş nesillerdeki kuşaklar arası fark bu çapta olmadığı
gibi nasihat denilen kültürel aktarım hayatın bir parçasıydı.
Gençlerin dedeleriyle etkileşim ya da iletişimi çok
sınırlı. Birkaç cümleden öteye gitmiyor. Bir araya geldiklerinde bile ellerinde
ki cihazdan bir beklenti içindeler.
Gençler bir önceki kuşağın ürünüdür. Küresel kuşatmadan
önce orta kuşak ebeveynler onları kuşatmanın yoluna bakmalılar. Orta kuşağın
ebeveynleri yani bugünün dedeleri, evlatları için daha çok fiziksel şartların
iyiliği yolunda çaba gösterdiler. Bu arada cinsiyet rollerini tam yerine
getirdikleri için iyi bir rol model olabildiler.
Z KUŞAĞI; ZEKÂ
KUŞAĞI!
Z kuşağının benlik algısında yukarıda görüldüğü gibi
değişim süreci internetle birlikte ortaya çıkmaktadır. Genç birey, sanal
iletişimi sosyal iletişime tercih ettikçe sosyal iletişimle elde edeceği
kültürel kazanımlardan uzak kalmaktadır. Bu anlamda sanal ortamda yoğun
paylaşımlar bu kuşağın sosyalleşmesi anlamını taşımıyor. Sosyal medyanın
sosyal kavramının anlamlı bir karşılığı yok. Benlik üzerinde değişime
baktığımızda yeni kuşak için yüz yüze iletişim becerisi geliştirmek anlamsız
olmaktadır.
Y kuşağı yani bir bakıma Z kuşağının ebeveyni olan kuşak
da teknoloji kullanımından olumsuz etkilenmektedir. Ancak ana akım kırılma Z
kuşağında gerçekleşmiştir. Bu kuşağın hoşça vakit geçirdiği sanal ortam doyum ve haz odaklı bir düzlemde
gerçekleşmektedir. Salt ego doyumuna yönelik bir mutluluk algısı sözkonudur.
Z Kuşağının Bazı Özellikleri
* Sosyal statüye önem verirler
* Bağımsızlığı savunurlar.
* Ailelerinin genelde korumacı bir yapısı vardır.
* İçe dönük bir dünyaları vardır, çok kolay arkadaş
edinemezler.
* Teknoloji ve lüks onlar için bir ihtiyaçtır.
* Z kuşağı çocukları toplumdan çok bireyselliği
savunurlar.
* İstediklerinden emin ve kurallardan hoşlanmıyor
olmaları da, başta ailesi ve arkadaşları olmak üzere, pek çok kişiyle çatışmaya
girmeleriyle sonuçlanabilir.
* İkili ilişkilerde pek de başarılı sayılmazlar.
* Ekip çalışmasına çok uygun değiller.
GELENEKLE GELECEK
ARASINDA ORTA KUŞAĞIN KARİZMASI
Modern orta kuşak, ebeveynlerinden kadim kültür
örneklerini gözlemlediler. Bu davranışları, modern çağın getirdiği kalıplarla
sentez kurdular. Direnç göstermeyip uyum sağlamaya çalıştılar. Ancak modernliği
tüketmek için artık yeni dünya düzeni kurulmuştu. 1970 lerden sonra ülke,
dünyaya paralel bir ivme ile çağdaş alametlere yöneldi. TV, bu dönemde
yaygınlaşarak modernlik araçlarını ve pratiğini evlere taşıdı. Avrupa ve
Amerika nın yaşam biçimleri kalıbı kalıbına uygulanmaya başlandı. Özellikle
varlıklı sınıflar on yıllık bir süreçte modern hayatı hızla odağına
benimsediler. Yeşilçam, bu sınıf ile modernleşememiş sınıf arasındaki uçurumu
karikatürize eden yapımlara imza attı. Arada bir bu gerçekliğe tercüman olan
kaliteli yapımlar da yok değildi.
Modern orta kuşak, ebeveynlerinin döneminden daha özgür
bir siyasal eğilim imkanı buldu. Ülke iki partiden çok partili hayata terfi
etmişti. Ancak kırılgan bölge ülkesinin kaderi olarak düzen, anarşi ile bıçak
sırtına yatırıldı. Siyasal bilinç taşımanın verdiği dayanılmaz dinamizm, bu
kuşağı geçiş sürecinde önemli bir aktör yapmıştı. Ancak adalet ve özgürlük için
henüz erkendi. Marksizm, ülkenin yerleşik değerlerine karşı fütursuzca
savunuluyordu. Komünizm, milli şef döneminden beri seküler kesimler için ana
akımlardan biri idi. Hayata dair talepler proleter sınıf üslubu ile
dillendiriliyordu. Ancak 80 li yılların sonlarında zuhur eden post modern dalga
ile tarihin tozlu raflarına kalkmıştı.
Orta kuşak, doksanlı yıllara modernliğin kucağında girdi.
Ancak fırtına gibi sosyal yapıya dahil olan internet kuşağı ile uyum
sağlamaları kolay olmamıştı. Orta (modern) kuşak hem önceki döneminin hem de
sonraki kuşağın kültür kodlarını sentezleyen halka oldu. Bugün kırk beş yaşın
üstünde olan bu kuşak önceki ve sonraki halka arasındaki köprü durumunda.
Önceki kuşağın fıtri özellikleri ile yeni kuşağın dinamizmini sentezleyerek
insanlığa katkı sağlama sorumluluğu taşımaktadırlar.