Yeni Dünya Düzeni

Abone Ol

Siyah-beyaz ayrımının tavan yaptığı dönemlerde, siyahların ikinci, hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görüldüğü günlerde Martin Luther King, "Benim bir hayalim var" diyerek manifesto niteliğinde harika bir konuşma yapmıştı. O sancılı süreç, siyahlarla beyazların eşitlendiği, aynı insan haklarına kavuştuğu, hürriyetler noktasında problemlerin yok olduğu, en azından belli bir seviyenin yakalandığı bir döneme erişti.

Amerikanın ve onun temsil ettiği "güç imparatorluğu"nun temsil ettiği zihniyetin kendi ülkelerinde yaptığı değişim ve dönüşüm harekâtının, artık dünya düzleminde de gerçekleşmesi bizim en büyük hayalimiz. Çünkü baba Bush döneminden beri, dünya Müslümanları "ikinci sınıf" vatandaş olarak görülüyor, potansiyel terörist olarak görülüyor, pasaportları paçavra olarak görülüyor. İki cihan serveri, İslamın muazzez Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz, yapılan karikatürlerde fikir hürriyeti kılıfıyla terörist olarak gösterilmeye çalışılıyor. Hollywoodun ürettiği filmlerde İslama ve Peygamber Efendimize hakaretler savruluyor. Amerikanın kendi içinde yaşadığı değişim ve dönüşüm sürecinde siyahlar, bir zamanlar sıkıntıyla boğuştukları insan hak ve hürriyetlerine bir şekilde eriştiler. Ama dünya Müslümanları, Haçlı zihniyetini bir türlü terk edememiş ülkelerin nezdinde hâlâ "aşağılanacak, tahkir edilecek, tezyif edilecek", hatta kimliksiz insanlar gibi görülmeye devam ediliyor. Bu nasıl bir dünya düzeni...

Bizim tasavvurumuzdaki dünya düzeninde "güç" değil, "hak" esastır. Bizim medeniyetimizin temelini oluşturan değerler, sadece dünya nimetleriyle, dünyalık ikballerle, dünyalık değerlerle ölçülmezdi. İşte, onun için bizim adaletimiz, kendisini "güç bende artık" diye pazarlayanlardan daha değerliydi. Bizim adaletimiz, bizim barışımız, bizim değerlerimiz Hakkı üstün tutan anlayışın etrafında şekillenirdi.

Bölüşüm, hakkaniyet, adalet insani değerler etrafından yapılırdı.

Bizim medeniyetimiz, kendisinden insani bir refleksle yardım isteyen kim olursa olsun kucağını açar, toprağını açar, merhametini ve sevgisini esirgemezdi.

Obamanın seçimleri kazanmasından sonra hâlâ bir yerlerde sevinç naraları atan, önümüzdeki dönemde hayırlı gelişmeler yaşanacağını umut eden birileri var.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Amerika, bir sistemin, bir mekanizmanın, bir algılayışın, bir değerler topluluğunun adıdır. Bu sistemin başına ha siyah birisi geçmiş, ha beyaz birisi geçmiş. Sömürgeci, kapitalist, egoist, hedonist bir zihniyetten, insani değerlere, vicdani değerlere geçiş sağlanmadıktan sonra, başkanın kim olduğu kesinlikle önemli değildir.

Onun için "Bizim Hayalimiz", Yeni Dünya Düzeninde Müslümanların hor görülmediği, azgın Siyonist İsrailin dizginlendiği, Filistinin bağımsızlığının, hürriyetinin sağlandığı bir düzlem.

Bu düzeni dünyanın jandarması Amerika, kukla Birleşmiş Milletler ve Amerikanın, Rusyanın, Çinin kuklası devletler yerine getiremez.

Hakkın, adaletin, insani ve vicdani değerlerin hâkim olduğu bu dünya düzenini, ancak ve ancak Müslümanların bir araya geldiği, dertlerini sıkıntılarını paylaştığı, kaynakların eşit ve refah şekilde bölüşüldüğü, gözyaşlarının dindirildiği bir birlik gerçekleştirebilir.

Bu haseple, hükümetin AB sevdasını ve Amerika aşkını gördükçe, inanın yüreğimiz sızlıyor.