Üstat Sezai Karakoç’un uzun, oylumlu, geniş açılı büyük şiirleri Hızırla Kırk Saat, Taha’nın Kitabı gibi edebiyatımızın ve düşüncemizin büyük şiirlerinin ardından Cahit Zarifoğlu’nun uzun, destansı, lirik şiiri Yedi Güzel Adam şiiri edebiyatımızda önemli bir yer ve konuma sahip. Bu büyük şiirin benim hayatımda çok özel bir yeri var. Elâzığ’da İmam Hatip Okulunda öğrenci iken el yordamıyla aldığım, etkilendiğim, ilk şiirlerimi öykünerek yazdığım bir şiir. Bu şiir ilk kez Diriliş dergisinde yayımlandı. Daha sonra Edebiyat dergisinde devam etti. 1973 yılında Edebiyat dergisi yayınları arasında yer aldı. Elâzığ İzzet Paşa Camii altında İslâm Kitabevinde bu kitabı almıştım. Bu konunun ayrıntıları Yedi İklim dergisinde yer alacak olan “Yedi Güzel Adam Kimdir ” başlıklı uzun incelememde değerlendireceğim.
Yedi Güzel Adam Cahit Zarifoğlu’nun soyutlamasıyla yazılmış bir büyük şiir. Bu şiirin merkezinde Cahit Zarifoğlu var. Mavera dergisinin yayımlanmasından sonra Yedi Güzel Adam kimdir, benzetmeler ve yakıştırmaların ardından, şiirin alanının daraltıldığı bir zamanda bu dizinin yapılması öncesinde kimi girişimlere itirazım oldu. Öncesi şöyle: Özcan Ünlü TRT Türk’te görev aldıktan sonra bir Yedi Güzel Adam belgeselinin yapılması düşüncesiyle oluşturulan bir ekip bizi aradı. Bizden önce de birçok kimseyi aramış görüş almış ve hatta artık neredeyse çekimlere başlanacaktı. Buna karşı çıktım. Mavera dergisini çıkaran kadronun Yedi Güzel adamında bile bir türlü yedi güzel adam kimlerdir konusunda ortak bir düzlemde buluşulamıyordu. Yedi Güzel Adam kimlerden oluşuyordu Kimi; Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören, M. Akif İnan, Hasan Seyithanoğlu, Bahri Zengin gibi isimler sıralıyordu. Kimi de buna Ersin Nazif Gürdoğan’ı ekliyordu. Buna Ali Kutlay ile rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun ağabeyi Sait Zarifoğlu da anılıyordu. Yazarlar Birliği İstanbul şubesinin düzenlediği Mavera dergisi kurucularından Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Erdem Bayazıt ile Alaeddin Özdenören programında konuşmacılardan biri de bendim. Dinleyiciler arasında biri Rasim Özdenören’e: “Yedi Güzel Adam kimdir ” sorusunu sordu. Rasim Özdenören, izleyicilere: “İlk beş belli diğer iki isim kimdir ” diye sorunca, kimse cevap vermedi. Döndü bu soruyu bana sordu. “Bu şiir bir soyutlama, geniş açılımlı, düşünce tarihimizde önemli isimler karşılık buluyor. Sevgili Efendimizden, Hazreti Musa’ya, Sultan Abdülhamit’e kadar isimlere göndermeler var. Bu şiirin ilk bölümleri Diriliş, sonra Edebiyat dergisinde yayımlandı. 1973 yılında Edebiyat Dergisi yayınları arasında kitap olarak çıktı. Fakat bu beş isme ille iki kişi eklenecek olacaksa bu Üstat Sezai Karakoç ile Nuri Pakdil Usta olmalı” karşılığını verdim. Rasim Özdenören de: “Doğrusu budur.” Dedi.
Yedi Güzel Adam belgesel çekiminde bile şiirin alanının daralacağı, sıradanlaşacağı kaygısını dile getirdim. Yedi İklim kütüphanesindeki görüşmemizde telefonumun mikrofonunu açık tutarak Rasim Özdenören ile bir görüşme yaptık. Kaygılarımız aynı düzlemdeydi. Bu görüşmenin ardından böyle bir girişimde yer almayacağımı, her hangi bir katkıda bulunamayacağımı belirttim. Bu sorun kapandı.
Daha sonra Yedi Güzel Adam dizisiyle ilgili haberler medyada yer alınca, açıkça hiçbir meraka kapılmadan uzak durdum, ilgilenmedim. Sadece ilk bölümünü izledim, büsbütün keyfim kaçtı. Diğer bölümler yayımlanınca dostlarımız, kaygılarını tepkiye dönüştürerek feveran etmeye başladı. Maraş’taki bir lisede okuyan bu gençlerin, o dönemde, bugünün mantığı içinde bu kadar sıradanlaşan aşk kurgularıyla gösterilmesi Brezilya dizi mantığına dönüştürülmesi kadar üzücü bir durum olamaz. Yedi Güzel Adam dizisinin bu şiir üzerinden şiir, sanat ve düşünce dünyamızda yer alan önemli isimlerin bir dizi mantığı içinde nasıl sıradanlaştırıldığını ve hatta bir büyünün nasıl bozulduğunu görmek tam bir yıkım. Önemli bir dönemi anlatacak bu sanatçılar topluluğunun bu denli sıradanlığa indirgenmesi başta Merhum Cahit Zarifoğlu’nun ruhunu incittiği açık. Bu şiirin merkezinde yar alan Zarifoğlu’nun dışına taşırılması ise bir başka vahamet. Bu dizi TRT’ye izlenme olanağı sağlamaktan başka bir işe yaramıyor. Buna yol açanlar kimlerse kendilerini bir gözden geçirmelidirler. Yazık çok yazık!!!