Eğitim, yine talimsiz ve terbiyesiz başladı

Bismillahirrahmanirrahim;
Âlemlerin Rabbi, İslam ı bir hayat nizamı olarak
gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah a (C.C.) hamd ederim. Salât ve selâm,
peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ya (S.A.V.), âline ve sahabelerine olsun.
Rabbimize hamdolsun ki biz Müslüman bir toplumuz.
Yaşadığımız ülkede, inandığımız gibi yaşamak istiyoruz. Bunun bir gereği olarak
çocuklarımızı İslam esaslarına göre eğitmek istiyoruz. Ancak Türkiye de
yürürlükte bulunan eğitim anlayışı bize bu imkânı tanımıyor. Özel İslam
okulları kurmak, yasak kapsamında olduğu için de bizler, materyalizmi esas alan
bir eğitim dayatmasının kurbanları oluyoruz. Bunu ben söylemiyorum. 1739 Sayılı
Millî Eğitim Temel Kanunu nun ikinci maddesinde genel amaçlar maddesinin
muhtevası bunu söylüyor. Bu maddenin son cümlesini birlikte okuyalım: nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın
yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır. Bu eğitim sisteminin
belirlenmiş tek hedefi, nesilleri batıcı, çağdaş, dünyacı, maneviyatız,
materyalist nesiller olarak yetiştirmektir. Bu eğitim sisteminin bir neticesi
olarak evlatlarımız İslam elbisesini çıkarıyor, AB elbisesini giyiyor. Türk
milletini çağdaş uygarlığın seçkin bir ortağı yapmak amacı, Osmanlı nın
mirasçısı olan Türkiye nin Milli Eğitim inin temel amacı olabilir mi Bu ülkede
bu sorunun doğru cevabını arayan kaç adet solcu, sağcı, muhafazakâr bilim
adamı, eğitimci ve siyasetçi mevcuttur Milli Görüşü benimseyen ilim adamı,
eğitimci ve siyasetçilerin dışında bu konulara değinen kimse yoktur desek,
gerçeği söylemiş oluruz. Ülkemizde hayır için değil; şer için eğitim yapılıyor.
Eğitimin içinde ne var Bu bilgilerden sonra verilecek
cevap şudur; Türk milletini çağdaş uygarlığın seçkin bir ortağı yapmak için
nasıl bir muhtevaya ihtiyaç varsa, eğitimin içinde de o vardır. Talim ve
terbiyemiz; helali haram, haramı helal gören, İslam ı tehlikeli, inkâr ve
isyanı hürriyet ve özgürlük sayan bir anlayışın kuşatması altındadır. Bu eğitim
anlayışıyla Türkiye lider ülke olamaz.
Ziller İfsad Eğitimi İçin Çaldı
2014 2015 öğretim yılı başladı. Bu eğitim öğretim yılında
okulöncesinde 1 milyon 65 bin, ilkokulda 5 milyon 645 bin, ortaokulda 5 milyon
90 bin, lise ve meslek lisesinde 4 milyon 600 bin olmak üzere toplam 16 milyon
400 bin öğrenci ders başı yaptı. 873 bin 747 öğretmende öğrencilere
inanmadıkları muhtevayı okutmaya devam edecekler. Okutulan ders kitaplarının
muhtevası batıcı bir muhtevadır. Açık olmakta fayda vardır. 24 Temmuz 1923
tarihinde Lozan Antlaşması nı imzalayan Türkiye, bu antlaşmada yazılı olan ve
olmayan muhtevaya göre İslam dan ve iki kaynağı Kur an ve sünnetten ayrılarak,
batının kapısına bağlanmış, tahrif edilmiş Tevrat, İncil ve inkârcı felsefeye
dayanan batıcılığa ve Protestanlık zihniyetine geçiş yapmıştır. Bu tarihten
itibaren Türkiye, eğitimini de, Batı nın dini referanslarına göre yürütmeye
başlamıştır.
BATICILIK: İslam ülkelerinde toplumların İslam a göre
değil, Batı toplumları örneğine göre şekillendirilmesi için 19. yüzyılda ırkçı
emperyalizm tarafından başlatılmış köleleştirme ve kimliksizleştirme
hareketidir. Bu hareket bize: İslam geri bırakır, Batı ise kalkındırır ve
ilerletir hurafesini bilimsel bir
hakikatmiş gibi takdim etmektedir. Batıcılığın beslendiği medeniyet değerleri,
eski Roma ya, o da eski Yunan a o da eski Mısır a yani Firavunlara
dayanmaktadır. Bu üç medeniyetin bilinen en bariz özelliği çok tanrılı ilah
anlayışına sahip müşrik ve münkir bir toplum olmalarıdır. Bunun için Batı,
Allah ın mutlak güç olduğunu inkâr eden, maddenin her şeyin yaratıcısı ve esası
olduğunu benimseyen materyalizmi, kendisi için bir amentüye dönüştürmüştür.
Batı da Rönesans la birlikte başlatılan aydınlanma hareketi bir yerde manevi
olandan sıyrılma, maddi olana yönelme, dünyevileşme, Allah a kulluktan, üstün ırkın
köleliğine dönme hareketi olmuştur. Okul kitaplarımız bu batıcı muhtevaya uygun
olarak hazırlandığı için eğitimimiz ıslah etmiyor, ifsat ediyor. Çünkü
materyalist ve batıcı eğitim, Müslüman milletimizin itikat ettiği ilah, insan
ve çevre anlayışına uygun bir eğitim değildir. Bu eğitim anlayışının muhtevaya
yansıyan en tehlikeli yanı, Müslüman milletimizin temiz evlatlarına telkin
ettiği ilah, insan ve çevre anlayışıdır. Bu eğitim anlayışının en temel görevi,
evlatlarımızı İslam dan uzaklaştırıp, batılılar gibi inanan, onlar gibi düşünen
ve yaşayan nesiller olmasını sağlamaktır.
Sakatlıklar
Biz talim terbiyeyi, insanın, yaratıldığı fıtratın
muhafazası için doğumundan ölümüne kadar, İslam ın temel esasları doğrultusunda
itikatta, ilimde, akılda, din ve ahlakta, ibadet ve amelde, beden ve ruh
sağlığında, sosyal hayatta, iktisatta, ekonomide, siyasette, hukukta; hidayet,
feraset, dirayet sahibi salih kimseler olarak yetiştirilmesi, dünya ve ahiret
saadeti için hazırlanması ilmi ve işi olarak görmekteyiz.
Ayrıca eğitimi, her sınıf ve seviyedeki insanın düşünce
ve davranışlarında, yanlışı değil doğruyu, zararlıyı değil faydalıyı, zulmü
değil adaleti, çirkini değil güzeli, kötüyü değil iyiyi seçip uygun vasıtalarla
ameli meleke kazandırmaya yönelik planlı programlı çalışma süreci olarak
önemsemekteyiz.
Bu tanımlardan sonra mevcut eğitim sisteminin başlıca
sakatlıklarından söz edebiliriz.
Bu eğitim sisteminin alındığı batı ile bizim inanç
dünyamız arasında üç temel farklılık vardır.
1-İlah anlayışındaki sakatlık. Batı toplumuna hâkim olan
iki din Hıristiyanlık ve Yahudilik dinleridir. Hıristiyanlar teslis e
inanmaktadırlar, Yahudiler ise evlat sahibi olabilen bir ilaha inanmaktadırlar.
Tevbe 30: Yahudiler, Uzeyr Allah ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih
(İsa) Allah ın oğludur dediler Batılı toplumlar, bunun dışında Filozofların
hayal ürünü olarak ürettikleri yüzlerce mitolojik tanrının varlığına da
inanmaktadırlar. Hâlbuki onlar da, tek bir ilaha inanıp kullukta bulunmakla
emrolunmuşlardır. Tevbe 31: (Yahudiler) Allah ı bırakıp bilginlerini
(hahamlarını); (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih i (İsa yı)
rabler edindiler. Hâlbuki onlara, ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu.
O ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
2-Eğitim ve ilim dili olarak Latincenin benimsenmesi. Biz
Müslümanların ilim dili Arapçadır. Türkçe ve Farsça bu dilin alt unsurlarıdır.
Osmanlıca, Arapça merkezli olarak bu üç dilin kaynaşmasıdır. Batılılar
kendilerini İslam dan korumak, Müslümanları da, İslam dan uzaklaştırmak için
Latinceyi ilim ve eğitim dili olarak üretme yoluna gittiler. Bu,
aydınlanmacıların insanlığa armağan ettikleri en büyük beladır. Latinceyle
Hıristiyanlar İncil den, Museviler Tevrat tan koparılarak Siyonist emellere
hizmet eder hale getirilmişlerdir. Tanzimat la birlikte Müslümanları, İslam dan
koparmak için Latinceyi bir hançer olarak İslam coğrafyasının kalbine saplamaya
çalışmışlar, bunda da kısmen başarılı olmuşlardır.
3- Bilgi kaynaklarındaki farklılık. Batılılar bilgi
kaynaklarını genelde iki olarak sayarlar. Bunlardan birincisi akıldır, ikincisi
ise beş duyu organıdır. Batılılar bilgi konusunda akla iki temel sıfat
yüklemişlerdir. Bu sıfatlardan birincisi; Akıl, haberi üretendir. Bu yönüyle
aklı, mütevatir haberin yerine koymaktadırlar. Batılılar kehanetlere bu açıdan
değer vermekte ve onu bir bilgi olarak değerlendirmektedirler. Aklın ikinci
sıfatı ise deney ve tecrübe etmektir. Onlara göre deney ve tecrübeden geçirilmemiş
bilginin bir değeri yoktur. Bu kabule göre kâinatın Allah tarafından
yaratıldığı bilgisinin bilimsel hiçbir değeri yoktur, bu bilgi onlara göre bir
dogmadır. Ayrıca batılılar aklı, eseri müessirden, yani yaratılmış olanı
yaratandan koparmak için kullanırlar. Yani batılılar aklı iman ve ispat için
değil, inkâr ve ifsat için kullanmaktadırlar. Şer için aklediyorlar. Biz
Müslümanlar bilginin kaynağını üç olarak sayarız. Bunlardan birincisi akıl,
ikincisi beş duyu organı, üçüncüsü ise mütevatir haberdir. Bu ise Kur an ve
sünnettir.
Bu üç konudaki sakatlığı yüzünden Batı dan alınmış bu
eğitimden hayır gelmemiştir, gelmeyecektir. İnkârcı bir muhtevaya sahip olduğu
için bu okul kitapları şerli ve zararlıdır. Bu eğitimin besmelesi yoktur,
kıblesi yoktur, ahireti yoktur.
Maneviyatçı Eğitim
Eğitimde önce ahlâk ve maneviyat önemlidir. Eğitimde
maneviyatçı çizgiye dönmeden Türkiye de şuurlu nesiller yetişmez. Çocukların
kalbine dünya sevgisini değil, Allah korkusunu yerleştirmeden, sevgi ve şefkati
öncelemeden talim ve terbiyemiz ifsad etmeye devam edecektir. Dindar nesil
yetiştirmek sözle değil Milli Görüş ile olur. Bu bozuk eğitim anlayışı ile 17
milyon gencimizi israf edenler, bunun manevi sorumluluğundan kurtulamazlar.
Çözüm BESMELELİ eğitimdir vesselam.
https://www.milligazete.com.tr/makale/855698/ismail-hakki-akkiraz/egitim-yine-talimsiz-ve-terbiyesiz-basladi