Yaşlılık algımız

Abone Ol

Yaşlanma sadece güç yitimi değildir aksine içinde türlü türlü hikmetler barındıran bir süreçtir. Ölüm kimilerini çocukluk çağında, kimilerini gençliğin baharında, kimilerini olgun yaşlarda alıp götürürken geri kalanlar yaşlılığın avantajlarını ve dezavantajlarını birlikte yaşarlar. İnsanlarımız yaşlılığın getirdiği sorunlarla daha fazla meşgul olurlar. Oysa yaşlılık bilgelik dönemidir. Edinilen bilgi tecrübe ve deneyimler bu insanların zihinsel havzalarında tarihi bir ansiklopedi gibi durmaktadır. Bilgi ve tecrübeler iki nesil arasında köprü olur ve torunlarla dedeleri birbirlerine yaklaştırır.

Çevremize baktığımızda dört türlü yaşlı görüyoruz: Birinci grupta yer alanlar, çocukları hayatları için birer sigorta olarak görür, yaşlılık döneminde yalnızlığa terk edilince bunu kabullenemez ve her fırsatta dert yanmaya başlarlar. Ne yaparsanız yapın bu insanları memnun edemezsiniz.

İkinci grupta yer alan yaşlılar, gençler üzerinde yoğun baskı uygular ve söze bizim zamanımızda diye başlarlar. Gençlerle ilişkilerinde son derece başarısız olan bu kimseler, her şeyi kendilerinin bildiklerine ve en iyiyi kendilerinin başarabildiklerine inanır, şimdiki nesillerin ise insanlıktan hiç haberlerinin olmadığını düşünürler. Bu kimselerin insanlarla ilişkilerinde esneklik payı yoktur, mutsuz ve umutsuzdurlar.

Üçüncü grupta yer alan yaşlılar, vakti zamanında çocukları ile sağlıklı bir bağ kuramamış ve onlarla aralarına soğuk duvarlar örmüş kimselerdir. Yaşlılık döneminde evlerinde hayvan besler ve yakınlık ihtiyaçlarını evde besledikleri hayvanlarla, bahçelerinde yetiştirdikleri bitkilerle ve tabiatla gidermeye çalışırlar.

Dördüncü grupta yer alan yaşlılar ise gençlik dönemini verimli şekilde geçirmiş, çocukları ile sağlıklı ilişkiler kurmuş ve onlara sevgilerini vermekten kaçınmamış kimselerdir. Onlar için yaşlılık dönemi bir ürün devşirme dönemidir fakat güç yitimi değildir. Onlar hayatı olduğu gibi kabul eder ve sahip oldukları imkanları verimli hale getirirler.