Nice zamandır çıkmasını beklediğim Yâsin Sûresi’nin üç ciltlik tefsirini çıktıktan hemen sonra aldım ve okuyup bitirdim, Elhamdülillah. Kendime günde 30 sayfa okumak üzere program yapmıştım, ancak bazı günler, bahsi tamamlamak için günde 50 sayfa okuduğum da oldu. Sevgili Peygamberimizin (asm) şu hâdisi şerifini kulağıma küpe edinmişim: “İnsanların en âlimi, başkasının ilminden istifade ederek ilmini arttırandır. Her ilim sahibi öğrenmeye susamıştır.” (Câmiü’s-Sağîr, 1192 no’lu hadis) Yine Efendimizin (asm), “Kim ‘Ben âlimim’ derse o câhildir.” Hadis-i şerifini hatırlayarak haddimi bilirim, cehâletimi itiraf ederim. Ancak ilme ve öğrenmeye aç ve muhtaç olduğumu her zeminde söylerim. İşte benim gibi gerçekten öğrenmeye meraklı, ilme âşık insanlara bu değerli eseri kısaca tanıtmak istiyorum.
Molla Muhammed Doğan Hocamın uzun yıllarını alan bu tefsirin omurgasını “Haşr-i cismaninin ispatı” teşkil ediyor. Yani öldükten sonra, hem rûhen, hem ceseden dirilmek konusu… Ancak eserde, Kur’ân-ı Kerim’in muhteviyat bakımından dört temel unsuru sık sık işleniyor. Yani Tevhid, Nübüvvet, Haşir ve Adâlet ve İbadet bahisleri…
Kur’ân-ı Kerim’in Asrımızdaki tefsirlerinden biri olan Risâle-i Nur’un Müellif-i Muhteremi Bediüzzaman, Yâsin Sûresi’nin tefsirini yazmayı murad etmiş, “Yirmi beşinci Mektub”ta da bu tefsiri yirmi beş nükte olarak telif etmeyi murad ettiğini belirtmiş, ancak yazmamış, ne var ki “ileride yazılacağını da” müjdelemiştir. Bu eser, baştan sona okunduğunda görülecektir ki, bu eser, hem Bediüzzaman’ın müjdelediği tefsirdir, hem de bütün ilim erbâbının kıymetini takdir edecekleri bir muhtevaya sahiptir.
Eserde şöyle bir metod tâkip edilmiş: Evvelâ, âyet-i kerimelerin meâli verilmekte. Daha sonra âyet-i kerimelerin önceki âyet-i kerimelerle olan münasebeti açıklanmakta. Bundan sonra âyet-i kerimelerin lugâvî mânaları verilmekte ve tahlilleri yapılmakta. Daha sonra âyet-i kerimelerin tefsirine geçilmekte. Her âyetin mânâ ve elfaz bakımından Haşr-i cismaniye nasıl delâlet ettiği açıklanmakta. Ayrıca her âyet-i kerimenin Kur’ân’ın vech-i i’câzını isbat eden bazı usûl ve üslublarla da tefsiri yapılmakta. Bunlarla da yetinilmemekte; Âyet-i kerimelerden çıkarılan bazı nükteler, âyet-i kerimelerde mevcud olan edebî san’atlar, âyet-i kerimelerden çıkarılan hükümler ve dersler sıralanmakta…
Kütüphanemde yirmiden fazla tefsir mevcud. Hepsinden de istifade etmekteyim. Şunu belirteyim ki, Yasin Sûresi’nin bu tefsiri çok farklı. Rabbimizin (cc) Aziz ve Rahîm isimleri başta olmak üzere pek çok isimlerini nazara vererek Tevhid hakikatini mükemmel şekilde izah ediyor. Peygamber Efendimizin (asm), “Allah’ım, gerçek hayat, âhiret hayatıdır” buyurduğu o “gerçek hayatın” bütün safhalarını, Kur’an-ı Kerime, hadis-i şeriflere ve Risâle-i Nur’daki bahislere dayanarak sanki gözümüzle görmüşçesine ve o safhaları yaşıyormuşuz gibi canlandırıyor. Nübüvvet hakikatinin lüzumunu izah ediyor. Adalet ve İbadet unsurunu izah ediyor. Sık sık Cenab-ı hakkın Tekvinî ve Teklifi kanunlarını nazara veriyor. Haşir gerçeğini bu kanunlara dayanarak ta ispat ediyor.
Âcizâne kanaatime göre bu eser, Maarif’te temel ders kitabı olarak konulmalı. Hiç olmazsa İmam-Hatip okulları ve İlahiyat Fakültelerine yardımcı ders kitabı olarak tavsiye edilmeli ve bu okullarda okutulmalı. Medreselerde sıra kitapları arasına konulmalı ve Müderrisler bu eseri talebelerine ders vermeli. Diyanet İşleri Başkanlığı eseri incelemeli ve neşretmeli.
Biz Müslümanların en mühim gâyesi ebedî hayatımız için çalışmak olmalı. Bunu yaparken de elbette bu dünya hayatını ihmal etmeyeceğiz. Rabbimiz (cc) bu dünyada nasıl izzetli ve mesud yaşayacağımızı da Kur’an-ı Azimüşşan’da beyan buyurmuş ve Sevgili Peygamberimize (asm) bildirerek onun lisanıyla açıklatmış. Bu dünyadaki saadetin yolu da Allahu Azimüşşân’ın teklifî kanunlarına müraat etmekten geçmektedir. İşte Yasin Sûresi’nin tefsirinde sık sık bu husus ta işleniyor. Kısaca bu eseri okumakla, yalnızca ebedî hayat yolculuğu için dağarcığımıza mühim bir azık katmakla kalmıyoruz, aynı zamanda bu dünyada izzetli ve mesut yaşamanın temel esaslarını da öğrenmiş oluyoruz.