Yaşımızın yaşantımızdaki yeri nedir?

Abone Ol

Hayatlarını iman nimetine erişmiş olarak geçiren

insanlar, İslam hazinesinden yaşlarına, bilgilerine, becerilerine,

kültürlerine, iman kuvvetlerine ve amellerine göre istifade ederler. Biz burada

bunlardan yaş noktası üzerinde duracağız. Yaşımızın yaşantımızdaki yeri nedir

Çocuklarımızın üç aylarda, mübarek gün ve gecelerden istifade imkânları nedir

Bu hususta yavrularımıza ufuklarının açılması için kazanımlarını nasıl

sağlayabiliriz Bu soruların cevabı üzerimde durmamızın yararlı olacağı

kanaatini taşıyorum. Bu kanaatimden dolayı diyorum ki: Çocuklar buluğ öncesi

dönemde -özellikle bu dönemde- akıl olarak kapasiteleri iyiyi kötüden ayırt

edebilecek düzeye ulaşmamıştır. Bundan dolayı da, İslam ı hakkıyla kavrayamazla

ve aklen de tasdik edemezler.

Çocuklar bu özellikleriyle, dinimizin geneli itibariyle

maddi cephesini idrak ederler. Bu da çocukların hayatları boyunca zihinlerinde

geçmeyen izler bırakır. Bu bakımdan çocuklarımıza dinimiz, bunların

psikolojilerini de önemseyerek bilinçli bir şekilde anlatılması gerekir.

Onların sosyal yapıları üç aylarda, bilhassa kandil, Cuma gün ve gecelerinde

müspet manada değişiklikler içerir. Böylesi ay, gün ve gecelerde yapılan toplu

merasimlerin, toplumca öylesi anlara duyulan ilginin çocuklar üzerinde önemli

etkileri vardır.

Ülkemizin her tarafında kandil geceleri için önceden

hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar ve karşılamaların heyecanı herkese

unutulmaz hazlar bırakır. Komşulara böyle gecelerde hediyeler gönderilir. Aynı

şekilde onlardan gelen ikramlar kabul edilir.

Kandil gecelerinde camiler ışıklandırılır. Böylesi

gecelerde minarelerde kandiller yakılır. Yine minarelere mahyalar asılır. Bu

mahyalara önemli ve dikkat çekici cümleler dizilir.

Sesleri güzel hafız ve hocalarımızın okudukları Kur an

ayetleriyle müminlerin kulakları, yakılan buhur ve avuçlara dökülen gülsuyu ile

burunları, yenilen tatlılarla da ağızları, heyecanlandıran mevlid

merasimleriyle de duyulara hitap edilmesi zihinlerde unutulmaz izler bırakır.

Bizim mübarek gün ve gecelerde duyduklarımız,

gördüklerimiz ve yaşadıklarımız İslam çatısı altında yaşadığımız bizi biz yapan

kültürümüzdür. Bunların başka kültürlerde eşi ve benzeri yoktur. Aynı zamanda

bu müstesna tarzımız önemli bir eğitim-öğretimdir de. Bu eğitim ve öğretim

öylesine fayda içerir ki, inananları, bilhassa da çocuklarımızı dinimize

perçinleyen ilk heyecan aynı zamanda da ilk tecrübeleri olur.

Anne babalar, eğitim ve öğretim verenler öğretmenler ve

hocalarımız bunu (yani böylesi gün ve geceleri) çocukların öğrenmesi

gerekenleri zihinlerinde yer tutacak şekilde öğretmeliler. Biraz önce beyan

ettiğimiz fırsatlarda mübarek günlerin ve gecelerin heyecanı çocuklara haz

olarak tattırılırsa çocuk hak olan yoldan yürüme şuurunu almış, bunun

becerisini kazanmış olur. Bundan dolayı başta evlerimiz olmak üzere yaşadığımız

her mekânda üç aylar kültürümüz icra edilmeli, asla ihmalkârlık yapılmamalıdır.

Ebedi âlem için rahmet vesilesi olan çocuklarımız, aynı

zamanda yetiştirmek üzere bize emanet edilen parçalarımızdır. Emanete ihanet

parça parça değil toptan cehenneme sürüklenmemize sebep olmaması için

görevimizi yapalım. Üç ayların da vazifelerimizi yerine getirmekteki

kolaylığından istifade edelim. Müslüman ım diyen herkes bir ateş parçası

olmaktan ancak vazifesini yerine getirmekle kurtulabilir.

Allah (C.C.) imanımızı kavi, iyi amellerimizi makbul, din

ve dünyamızı mamur ve cennet, kazançlı eylesin. Günleriniz geceleriniz mübarek

olsun... Allah (C.C.) muinimiz/yardımcımız olsun.