Bismillâhirrahmanirrahîm!
MİLLÎ Görüş partilerinin baştan beri benimsediği kuşatıcı bir ilke var: “Yaşanılabilir Bir Türkiye!” Bu ilke, Türkiye’nin ihtiyacı, huzuru ve barışı için gerekli olan her şeyi içine alır. Aynı vatanı paylaşan insanların birbirini sevmesi, saygılı davranması, ülkesine “birlikte” sahip çıkmasından tut da; çalışkan ve fedakâr olma; sıkıntıları “birlikte” göğüsleme ve hakça, âdil paylaşıma kadar her şey bunun içinde!
“Terörsüz Türkiye” sloganıyla bir süreç başladı. Terör en çok hassas olduğumuz bir konu! Terör huzur ve barışı baltalar. İç barışı bozar. Mücadele edilir; ama her şey değildir. “Yaşanılabilir Bir Türkiye” anlayışı “terörsüz Türkiye”yi de içine alır. Terör, ekonomiden tut da; adalet, eğitim, insan hakları gibi her alana zarar verir. “Yaşanabilir Bir Türkiye”de terör barınamaz.
“Terörsüz Türkiye” diyenler “birleştirici”, “kucaklayıcı olamıyor, herkese karşı “âdil” davranmıyorlarsa, Türkiye “yaşanılabilir” olmaktan çıkar. “Terörsüz Türkiye” diyenler kendileri için “hak” gördüklerini, rakipleri için “yok” görüyorsa, Türkiye’yi “yaşanılabilir” hale getiremezler. Meselâ, iktidarın TRT’de “kendini tanıtma” hakkı varsa; muhalefetin de “kendini tanıtma” hakkı vardır. Bu konuda “âdil” davranılıyor mu?
İktidar da, muhalefet de, bu güzel ülkeye “birlikte” hizmette yarış halinde olmalıdır. İktidar ne kadar Türkiye’yi temsil ediyorsa, muhalefet de öyledir. İktidar öz evlât, muhalefet üvey evlât değildir. İkisi birlikte Türkiye’dir. Bu hassasiyeti taşımayanlar, “terörsüz Türkiye” hedefine “asla” ulaşamazlar.
GÜVEN VERMİYORLAR
“TERÖRSÜZ Türkiye” süreci 1 seneyi geçmesine rağmen, hâlâ bazı endişeler giderilemedi. Bu sürecin asıl amacı “iç barış”ın kâmil anlamda sağlanması olmalıdır. Süreci yönetenler hâlâ Türkiye’nin yarısını oluşturan muhalefete “düşman” gibi davranıyorlar. Bir taraftan “umut hakkı” diyerek, 40.000 kişinin katili Öcalan’a hoşgörü seremonileri yapacaksınız; diğer taraftan muhalefeti itibarsızlaştırmak için her çareye başvuracaksınız!
Hele “Altılı Masa sırasında, süreci yönetenlerin iftiraları unutulmuş değil. Hemen her gün, Altılı Masa’nın 7. ayağının DEM Parti olduğunu söylüyorlardı. Şimdi aynı kişiler “DEM Parti ile yol yürüyeceğiz” diyorlar. “Yürüyün” de, önce iftira attıklarınıza bir “özür” de mi dilemeyeceksiniz? Bunu yapmadan “iç barış” sağlanabilir mi?
Süreç niçin Bahçeli üzerinden yürütülüyor? Bahçeli’nin adı “Devlet”; ama tek başına devleti temsil etmiyor ki! Bahçeli “tek başına” hedef gösteriyor; gereği yapılıyor. Diğer siyasi partilerin, komisyonun da görüşü alınması gerekmez mi? Sonra Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun yetkisi ve Hükûmet’e yaptırımı konusunda netlik yok. Bahçeli, Komisyon İmralı’ya gitsin Öcalan’ı dinlesin” diyor; “Öcalan’a çağrı”da bulunuyor. (7 Ekim 2025)
Terör, Türkiye’nin ortak sorunudur. Süreç, muhalefeti de içine alacak şekilde “birlikte” yürütülmelidir. Başlangıçta PKK’nın türevlerinin de “silâh bırakacağı” söylenmişti. PKK, sembolik olarak silâh bıraktı. Şimdi Türkiye’yi terk edip Irak’ta varlığını sürdüreceği haberleri dolaşımda. Suriye kolu SDG/YPG de silâh bırakmadı; faaliyetlerini sürdürüyor.
UYANIK OLALIM!
SÜREÇTE fırtına öncesi sessizlik seziliyor. DEM Parti sabırsızlanıyor. Eş Genel Başkanları’ndan Tülay Hatimoğulları TBMM Grup Toplantısı’nda, “Umut Hakkı” için “Somut adım atılmalıdır” diyordu. Toplantı öncesi DEM Parti Grup Başkan Vekili öncülüğündeki bir grup TBMM’de “Biji Serok Apo” sloganı atmıştı. (7 Ekim 2025) Öcalan, avukatları aracılığıyla, “Devlet adım atmalı” (13 Ekim 2025) demişti. DEM Parti, 1 Ekim 2025’te Diyarbakır’da, “Öcalan’a Özgürlük Yürüyüşü” yapmıştı.
TBMM Grubu’nda, süreç konusunda “yapıcı” ve “çözüm sunan” konuşmayı Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan yaptı. Süreci Öcalan’ın özgürlüğüne indirgemek “ihanet” olur; çözüme gölge düşürür, diyerek şunları söyledi: “Terörsüz Türkiye, demek meselelerin çözümüne katkı sağlamaz. Öteden beri var olan toplumsal gerginliği, körlüğü devam ettirir. Niyetiniz gerçekten çözümse, bu sürece verilecek en doğru isim ‘Yaşanılabilir Bir Türkiye’ olmalıdır.”
Saadet lideri, PKK ile Kürt meselesinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirterek “birlikte”liğin önemine vurgu yaptı: “Yaşanılabilir Bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğimiz güzel günlerin ışığını görüyoruz. O ışık ne saraydan, ne Washington’dan, ne Londra’dan… O ışık milletin yüreğinden doğar!” (22.10.2025)
Sürecin hassasiyetini biliyoruz. Dünyanın dikkati Türkiye üzerinde! İyi niyet ve samimiyetle süreç çok dikkatli yürütülmelidir. Altyapı ve hazırlık yapılmadan konuşulan eyalet sistemi, federal yapı gibi söylemlere karşı çok uyanık olmalıyız. Süreçte hata yapma lüksümüz yoktur.