Yasaları yaparken AB?ye danışmak!..

Abone Ol

 Brüksel de yapılan Türkiye-AB Siyasi Diyalog Toplantısı

sonrası AB Komisyonu Genişleme ve Avrupa Komşuluk Siyaseti nden sorumlu üyesi

Stefan Füle yaptığı yazılı açıklamada Türkiye nin AB yolunda ilerlediğini

belirttikten sonra, Bir aday ülke olarak Türkiye nin, müzakere süreci ve

siyasi kriterlerle bağlantılı olan yasaları geçirmeden önce Komisyon ile

danışmalarda bulunması gerektiğinin altını çizdik diyor. Yani AB ye girmek

istiyorsanız yapacağınız yasal düzenlemeler öncesi mutabakatımızı alın anlamına

gelen ifadelerde bulunuyor. Tüm yasal düzenlemelerimizi yapmadan önce bırakın

AB ile danışmalarda bulunmayı, onların her istediğini yerine getirecek olsak

üyeliğe alacaklar mı Alacaklarsa bunun şartları ne olacak Bununda ötesinde

Türkiye bir İslam ülkesi olarak AB nin her istediğini yerine getirebilir mi Bu

ülkeyi yönetenlerin böyle bir değişim ve başkalaşıma hakları var mıdır

Bu ülkede uzun yıllardan beri bir Batılılaşma merakı

devlet politikası haline getirildi. Bu uğurda her alanda Batı ya benzemeye

çalışıldı. Yasalarımız onlardan aynen tercüme yoluyla aktarıldı. Yazımızdan,

tatil günlerimize, ölçü birimlerimize kadar eskiden gelen ne varsa

değiştirilerek Hıristiyan Batı dünyasına aşkımızı uygulama ile gösterdik.

Gösterdik ama aradan geçen bunca zamana rağmen Batı dünyası Türkiye den bir

türlü memnun olmadı. Eğer memnun olsaydı AB Türkiye yi 50 yıldan beri kapıda

bekletir miydi Hıristiyan Batı dünyasını memnun edemediğimiz gibi kendi

insanımızı mutsuz ve huzursuz ettik. İnsanımızı kendi değerlerimiz ile

Hıristiyan dünyasının değerleri arasında sıkıştırdık. Toplum Batı ya benzeme

çabalarına direndikçe birtakım güçler tarafından cezalandırıldı. Ülkemizde

gerçekleştirilen darbeleri toplumun bu direnişini kırmak için cezalandırılması

olarak değerlendiriyorum. Toplum her cezalandırılışın ardından önüne getirilen

ilk seçim sandığında darbecilere gerekli tepkisini gösterdi. Buna rağmen,

bürokrasinin çeşitli kademelerinde söz sahibi olan bu Batıcı ve kendi değer

yargılarından rahatsız tipler çabalarından vazgeçmediler. Darbeciler tarafından

hazırlanan anayasa ve yasaları gerekçe olarak kulandılar. Toplumun bundan

duyduğu rahatsızlığa önem vermediler. Çünkü bunlar için toplum doğru yolu

bulacak akla sahip değildi(!) Yanlıştan(!) döndürülmesi için gerekirse zor kullanılması

gerekiyordu. Bir kere olsun kendilerine bakmaya ihtiyaç duymadılar.

Geldiğimiz noktada halkın darbecileri tasfiye etmek

arzusu olarak nitelendirebileceğimiz AK Parti iktidarı döneminde de ısrarla

AB ye girmek için uğraş verilmesini insan anlamakta güçlük çekiyor. Çünkü

toplum kendi değer yargılarına yakın gördüğü için AK Parti yi iktidara

taşımıştı. Eğer işin başında diğerlerinden farkı olmadığını, 100 yıldır

uğraşılmasına rağmen toplumun direndiği Hıristiyan dünyanın değer yargılarını

topluma dayatacağını görebilmiş olsaydı bu millet kesinlikle kendilerine oy

vermezdi.

Avrupa Birliği (AB) ne girmenin sadece onlara bezemek

değil aynı zamanda bazı egemenlik haklarını Avrupa Parlamentosu na devretmek

anlamına geldiğini söylemekten dilimizde tüy bitti. Çünkü Avrupa

Parlamentosu nda AB ye girdiğimiz takdirde bizim de milletvekilimiz olacak ama

çoğunluk Hıristiyanlarda olacağı için yasalar onların istediği şekilde

çıkacaktır. Bu noktada birileri çıkıp da AB ülkeleri insan hak ve özgürlükleri

konusunda öylesine titiz ki insanımızın haklarına hiçbir zarar gelmez demeye

kalkmasın. Bunu inanarak söylüyor ise aklından şüphe ederim yok eğer inanmadan

söylüyorsa kendi inanç ve değer yargılarından rahtsız olduğunu düşünürüm.

AK Parti nin ilk yıllarında AB sevdasını içe dönük bir

operasyonun kılıfı olarak algılamıştım. Ama geçen 12 yıl sonunda aynı sevdanın

azalmadan sürmesini anlamakta zorlanıyorum.