Yapılanlar özürle temizlenemez

Abone Ol

Almanya ile başlayıp Hollanda ile devam eden, Danimarka’nın sürdürmek istediği görülen gerilimin özellikle Hollanda ayağı hiçbir insani değer ile izah edilemez durumdaydı. Artık hak hukuk, demokrasi ve özgürlük gibi söylemlerin bir aldatmaca olduğu da görülmüş oldu. Aslında bilenler Batılıların ikiyüzlülüğünün farkındaydı. Hatta, onlarla birlikte görünmenin bile yanlışlığı sıkça dile getiriliyordu. Ne var ki, kendilerine Batı’yı örnek alanlar bu tavırlarını da yıllardan bedri millete dayatmayı sürdürdüler. Millet de Batı örnek alınmazsa ileri ülkeler seviyesine yükselinemeyeceğine, Batı değer yargıları ölçü olarak kabul edilmediği takdirde medeni olunamayacağı gibi birtakım yalanların peşine düştü/düşürüldü. Kısacası, birtakım kılıflara sarılarak insanımıza sunulan demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramlar kutsal metinler gibi takdim edildi. Öyle ki zamanla tarihimizin derinliklerinden gelen, devletimizi yüzyıllar boyu dünya üzerinde belirleyici kılan kendi kutsal değerlerimiz bir kenara itilerek onun yerine içeriği sadece Batılılar tarafından tam olarak bilinen kavramlarla yer değiştirildi. Bu noktada geçmişin üzerinde durmaya gerek yok. Sadece aldatıldığımızın farkına varmamız yeterli olacaktır. Aldatıldığımızın farkına varınca nasıl aldatıldığımızı, ne söylediler de doğru kabul etmiş benimsemiş isek onların yanlışlığını nasıl anladığımızı tespit etmek en azından bundan sonra aldanmamızın önüne geçilecektir. Bu tespit yapıldıktan sonra atılması gereken ilk adım bulunmamız gereken safın doğru tespitidir. Yani yanlış yerde saf tuttuğumuzu gördüğümüzde o safı terk etmek ilk yapılması gerekendir. Safın yanlış olduğunu, kandırıldığımızı görüp, dile getirdikten sonra aynı safta yerimizi korumayı sürdürür, bunun için çaba sarf edersek, bundan sonra da kandırılacağımızı peşin olarak kabul etmiş oluruz.

Öyle ise öncelikli olarak şu Batılılaşma ve AB sevdasından vazgeçmek durumundayız. Ayrıca vazgeçtiğimizi alınacak birtakım kararlar ve uygulamalarla ortaya koymamız gerekiyor. Bir yandan eleştirip, öbür yandan birlikte olmayı sürdürmek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada aleyhimize olacaktır. Böyle olunca Almanya ve özellikle Hollanda’da yaşananların dilenecek bir özür ile unutulması, aklanması mümkün değildir. Yaşananların sadece bir özür ile geçiştirilmesi toplumu tatmin etmeyecektir. Bu ülkelerle yollarımızı ayırmak zorunluluğu vardır. Bunun nasıl yapılacağını elbette bu ülkeyi yönetenler belirleyecektir ama dünkü yazımda da belirttiğim gibi öncelikli olarak bundan böyle AB’ne girmek gibi bir derdimizin ve hedefimizin olmadığını göstermek durumundayız. Bunun ilk adımı üyelik müracaatımızın geri çekilmesi olabilir, kurulmuş olan AB bakanlığının iptali düşünülebilir, hatta gümrük birliğinden çekilme olabilir. Kısacası, nasıl İngiltere üyelikten çıkmayı referanduma götürmüş ve İngilizler çıkalım demiş ise Türkiye’de bu yönde çeşitli kararlar alabilir, adımlar atabilir. Nasıl ki, İngiltere üyelikten çıkmaya karar verebiliyorsa, Türkiye’de AB’ne yönelik birtakım adımlar atabilir. Bunlar yapılmaz, h âlâ AB kapısında beklemeyi içimize sindirdiğimiz sürece dilenecek özür yapılanları unutturmaya yetmeyecektir.

Özellikle Hollanda ile ilişkilerin askıya alınması belki ilk adım olabilir. Bunlardan istenen sonuç alınamadığı takdirde İncirlik üssündeki varlıkları Almanya ve Hollanda’nın irtibatı kesilebilir, sınırlandırılabilir. Mademki benim bakanlarımın oralarda toplantı yapmasına, hatta Hollanda’da bir bakanımın elçiliğimize gitmesine izin verilmemiş İncirlik üssüne de Alman ve Hollandalıların giriş çıkışı yasaklanabilir. Kısacası, devlet olarak atılabilecek pek çok adım vardır. Sırası ile bu adımlar atılabilir, atılmalıdır. Eğer bakanlarımıza karşı sergilenen çirkin tavra karşılık verilmez ve İsrail ile olduğu gibi uyduruk bir özür beyanı ile geçmişe sünger çekilecek ise bu tür uygulamalar alışkanlık haline gelebilir. Sonuç olarak diyorum ki yapılanların bir özür beyanı ile telafisi mümkün değildir. Misliyle mukabele şarttır. Mukabelenin de ötesinde artık AB ülkelerinin bizim için gerçek dost olmadıklarının gösterilmesi şarttır.