Yalnızlığın Besleyici Tarafı Da Vardır

Abone Ol

Yalnızlık insanın, ses, hareket ve eylemden soyutlanıp, kendisiyle baş başa kalmasıdır. Kaçındığınız bir duygudur fakat ürkütücü olduğu kadar besleyici tarafı da vardır. Yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğunuz anlar olur. Böyle durumlarda zihninizi meşgul eden bütün uyaranlardan uzaklaşıp düşünmeye fırsat bulursunuz. Sormak isteyip de sormaya fırsat bulamadığınız soruları sorar ve içsel yolculuğunuzu derinleştirirsiniz.

Yalnızlık çevrenizde kimsenin olmadığı ve size şahitlik edemediği bir ortamdır. Bu ortamda kendinizi hiçbir şeye ait hissedemez, hayatı yalın ve saf haliyle yaşarsınız. Kendinizle yüzleşir ve benliğinize hiç olmadığı kadar yakınlaşırsınız. İnsanoğlu doğarken de ölürken de yalnızdır. O yüzden pek de yabancısı olduğumuz bir duygu değildir yalnızlık.  Etrafınızda insanlar olsa dahi bu duyguyu çoğu zaman yaşarsınız. İnsanın duygudaşlık kurduğu kimselerden tamamen kopması ise mümkün değildir. İnsan fiziki olarak ayrı kaldığı kimselerle duygusal bağlarını sürdürür ve yalnızlığına çare bulur.  İnsan doğarken ve ölürken yalnızdır fakat her iki durumda da çevresinde mutlaka insanlar vardır. Çünkü o özünde toplumsal bir varlıktır, diğerleriyle kurduğu bağı geliştirme ve sürdürme ihtiyacı içindedir.  Zaman zaman yalnız kalmaya ihtiyaç duysa da, kendini tamamen soyutlayamaz. O yüzden uzun süren yalnızlıklar insana büyük acı verir. Aslında gerçek yalnızlık da budur. Bu tür yalnızlıklarda insanın kendi türüyle bağı zayıflar ve topluma yabancılaşmaya başlar. Allah’ın Salih kulları yalnızlığı patolojik bir vakıa olarak değil, yaşamlarının otokritiğini yapmak ve Allahı tefekkür etmek için bir fırsat olarak görürler. O yüzden bu kimselere yalnızlık hiç bir zarar getiremez.