Yakın tarihteki hukuk gukuk geçişkenliği

Abone Ol

Maraşlı Maşallah’ı kitaplardan okudum. İskilipli Atıf Hocayı idama mahkûm edenler, aslında inancı silmek isteyenler, islamı bertaraf etmek arzusunda olan insanlardı.

İstiklal Mahkemelerinin varlığı tuhaftı. Verdikleri kararların çoğu siyasi ve keyfiydi. Cumhuriyeti korumak ve kollamak üzere yola çıkınca mahkemeler, verilen kararların çoğunluğu, adaletten uzaktı.

Maraşlı Maşallah Şapka Kanunu’na muhalefetten idam edilmişti. Şapka Kanunu çıkınca, bizim insanlarımızın başına zorla şapka kondurulmaya çalışılınca, Maraşlı Maşallah buna muhalefet etmiş, benim adım Maşallah, şapka giymem inşallah, demişti ve hakka yürümüştü.

Şapkaya muhalefetin altında yatan saik, frenk adetlerine ram olmamaktı.

İskilipli Atıf Hoca… Genel anlamıyla Cumhuriyete muhalefet, bugünün tabiriyle kurulu düzene karşı gelmekten idam edilmişti.

Savunma bile yapmamış, rüyasında peygamberimizi görmüş… Gelmek istemiyor musun yoksa ne diye oyalanıyorsun Atıf, diyen elçinin çağrısına uymuş ve sessiz kalmayı tercih etmişti.

Sonrasında… Tek parti dönemi mahkemeleri, yargısı, bütünüyle, rejimi kurma, rejimi kollama, koruma saikiyle hareket etmişti.

İnsanlardan ziyade, kurulu rejim ve devlet kutsaldı… Korunmaya muhtaçta rejim ve devletti. Mahkemeler de buna hizmet etmeliydi. Ya sonra… Demokrat Parti dönemi… CHP, tek parti olarak kendini merkeze oturtmuş, diğerlerini kendisine hizmet eder hale getirmişti. Demokrat Parti, ne yazık ki, güçlendikçe, CHP’nin yaptığını yapar oldu.

Kendisine muhalefet edenlerin hepsini bir torbaya koydu ve peşinen mahkûm etti.

27 Mayıs darbesinde, hukuk bir kez daha siyasallaştı. Milletin oylarıyla seçilmiş, Bakanlar, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları, Vekiller hapislere tıkıldılar. İdam edildiler, emirle…

Hukuk, gukuk olmuştu bir kez daha.

12 Mart darbesindeki sonuç da, askerlerin oluşturduğu hukuksuzluktu… Keyfi kararlar, vicdandan uzak eğilimler, yaptırımlar… Mutsuzluk, mutsuzluk…

80 Kenan Evren darbesi, tek başına zulüm demekti.

Bir sağdan, bir soldan asarak, eşit davrandıklarını söyleyecek kadar ahmaklaşmış bu güruhun sıkıyönetim mahkemeleri, oduncu kantarındaki teraziyle adalet dağıtıyorlardı.

Milyonlarca insan sürgün edildi, yüzlerce insan asıldı… Hapishanelerde işkenceden ölenlerin haddi hesabı tutulamadı.

28 Şubat… Postmodern darbesi… Askerlerin alışkanlıklarının yeni bir tezahürü… Başörtüsüyle, sakalla, inançla savaşan akılsızlar… Halkın seçtiği Refahyol hükümetini, Başbakan Erbakan’ı alaşağı etme planları… Sinsi oyunlar… Tuttu mu peki?

Mahkemeler… 28 Şubat mahkemeleri, hukuk paçavralarıdır. Ve sadece mazlumun sayısını çoğaltmıştır.

Şimdi… Birileri, bu dönemi, o ara dönemlere eklemek istiyor… Cumhurbaşkanını oyuna getirmek istiyorlar. Devletin bekası adına… Daha çok güçlenmek adına, ara rejim oluşturma çabalarına girişenleri, bizzat Sayın Cumhurbaşkanı durdurmalıdır.

2002’deki başlangıç manifestosuna dönülmelidir… Kucaklayan, ötekileştirmeyen… Gücü, devletten alıp, bireye veren, insanı kutsayan… Allah’ı tek güç merkezi yapan anlayış… İdrakimizi açmalıyız. Tuzak hazırlayanların oyununa gelinmemelidir.Daha çok hukuk… Daha çok adalet... Daha çok özgürlük ve insan hakkı… Farklılığın içselleştirilmesi… Bu ülkeyi de, hükümeti de büyütür.Bir kez daha söylüyorum… Geçmişin ara rejimlerinin tuzakları hazırlanıyor… Düşülmemelidir. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, bu anlamda uyanık ve bu tuzakları bozmak gerekiyor… Bir kardeş olarak uyarıyorum.