Mumun değeri karanlığa karşı gelmesindendir. Karanlık
bütün kültürlerde kötüyü ve kötülüğü simgeleyen bir araç iken mum karanlığı
ortadan kaldıran bir meşale olarak tasvir edilir. Muma yakın duranlar onun
ışığından daha fazla istifade ederler. Tıpkı bunun gibi, bilgi ve takvaları ile
insanlara yol gösteren önder şahsiyetler de insanların yön ve yollarını
aydınlatırlar. Mumun tükenmesi içinizde bir memnuniyetsizlik hissi uyandırır.
Yeniden tutuşup etrafı ışıtmasını arzu edersiniz. Çünkü mumun tükendiği noktada
karanlık ortaya çıkacaktır. Böyle zamanlarda güvenliğiniz ortadan kalkar,
karanlığa teslim olur ya da mumu aramaya devam edersiniz.
İlim erbabı şahsiyetler tıpkı bir mum gibidirler.
İnsanlar onların bilgi, takva, samimiyet ve tecrübelerinden faydalanma imkânı
bulurlar. Mumun karanlıkta çok daha etkin olması gibi hayatını ilmi hakikatler
peşinde harcayan kişilerin mücadelesi de cehaletin ve bedbahtlığın en yoğun
olduğu noktalarda daha etkin ve tesirlidir. Böyle durumlarda, bu kimseler güçlerinin üzerinde sorumluluk
alır ve gerekirse tek başına yürümeye karar verirler.
Allah Resulü, Ya öğreten ol, ya da öğrenen diyerek bizleri
ilmi sahaya davet etmiştir. Efendimizin bu tavsiyesi hayatın her daim aktif bir
okul olduğunu ortaya koyuyor. Bizler hayat denen bu koşuşturmacanın içinde ya
öğren ya da öğreten tarafta yer almaktayız. İkisinin arasında kalmak ise
kendini bilen bir insanın işi değil.
Mum tükense de, etrafa saçtığı ışığın insanların ruhuna
ve zihnine aktığını görürsünüz. Mum sonludur lakin ışığı kalıcıdır... Yani,
alim hayata veda etse de, onun insanlığa sunduğu ilim ve örnek hayatı yaşamaya
devam eder.
Yani mum bir yandan yavaş yavaş erirken diğer yanda hayat
buluyor ve ışıtmaya devam ediyor. İnsan ölüyor lakin söz ve eylem yaşadıkça
yaşıyor